1

7.6K 267 30
                                    

Son basamağı da inip kendimi sıcak otobüsten dışarı attığımda esen rüzgar yüzüme sertçe çarpmış, önüme düşmüş bir kaç tel saçı havalandırmıştı.

Başımı kaldırıp bulutlu gökyüzünü seyrettim birkaç saniye. Ne kadar da kasvetli bir hava vardı. Tıpkı ruh halim gibi... Daha renklisi.

Gece boyunca düşünmekten çatlayacak gibi ağrıyan başımı iki yana sallayıp bavulumla beraber etrafa bakarak yürümeye başladım.

Terminale girip taksi numarası istedim.

Orada, otogarın önünde beni alıp yeni hayatıma götürecek olan taksiyi beklerken de, tüm yol boyunca da aynı şeyi düşünmüştüm.

Ne yapıyorsun kızım sen? Derdin ne? Acı mı çekmek istiyorsun? Kaybettiklerin yetmedi mi? Yıllar sonra neden yakın olmak istiyorsun? Seni çoktan unutmuştur... Hayatında bir başkası vardır.

İç sesime verecek tek bir mantıklı cevabım yoktu. Buraya gelmiştim ama neden?

Onu görmek istiyordum, ona yakın olmak. O benim farkımda olmasa bile... Hatta benim de istediğim buydu zaten. Beni farketmemesi... Görmemesi... Duymaması... Hatırlamaması...

Duran arabayla düşüncelerimden sıyrılıp adama parasını uzattım.

Arabadan indikten sonra elime valizimi alarak gözlerimi binada gezdirdim. Dağınık topuzumdan fırlayıp esen rüzgarla yüzüme çarpan saçları çekerek kalbimdeki sıkışmayla büyük bahçe kapısından içeri girdim.

Bir tarafım içeriye koş, kaldığı odayı bul ve senelerin özlemini gider, git, sarıl ona, ilerisini gerisini boşver, ne tepki vereceğini boşver diyordu.

Özlemi kalbinde nasırlaşan kadın burada. Gecelerce düşündüğün, rüyalarında gördüğün, ilk aşkın, sevgilin hemen şu birkaç kapının arkasında belki. Belki... Belki... Belki bir başkasını öpüyor. Belki bir başkasını seviyor. Belki bir başkasını düşünüyor.

Toparlanıp binanın içine girdiğimde danışmadaki öğrenciyle konuşan müdire ile göz göze geldim.

Eski tür yabancı bir yetimhane filminden fırlamışa benziyordu. Enlemesine büyük gözlükler, yürürken rahatsız ettiği belli olan dar bir kalem etek, buruşuklukları kapatmak için yapılmış cafcaflı sayılabilecek bir makyaj ve o samimiyetten çok uzak olan gülümseme...

"Tatlım, hoşgeldin. Biz de tam seni bekliyorduk."

Gülümsemeye çalışarak onu takip ettim.

Babam benden önce buraya gelip kalacağım odaya kadar her şeyi ayarlamıştı. Bu yüzden yapmam gereken tek şey önceden ayarlanmış odaya gidip yerleşmekti.

Asansöre bindiğimizde en üst katın düğmesine basıp konuşmaya başladı.

O yurdu her açıdan överken ben ise sadece göğüskafesimi sıkıştıran kalbimi dizginlemeye çalışıyordum. Öğle saatleri olduğu için büyük ihtimalle herkes okulda veya dışarıdaydı ama heyecanıma söz geçiremiyordum.

Kata çıktığımızda önümde ilerleyen kadını takip ederken meraklı gözlerle etrafı süzdüm.

Ortak alan olarak gösterdiği yer kocaman bir salon gibiydi. Birkaç büyük koltuk, televizyon, bir duvarın neredeyse yarısını kaplayan bir kitaplık ve o sırada dikkat etmediğim bir çok şey daha...

Asansörden indikten sonra sol tarafa uzanan koridoru gösterip "Burada bir kaç küçük ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz mutfak ve çamaşırhane var."

Sağ taraftaki koridora girip üzerinde oda numaraları yazan kapıları tek tek geçerken yemekhanenin ilk katta, banyo ve tuvaletin ise odalarda olduğunu anlatıyordu.

Biraz asosyal ve insan yüzü görmeye pek de katlanamayan biri olarak özel ihtiyaçlarım için odadan dışarı çıkmak zorunda olmamak beni mutlu etmişti.

Sonunda koridorun sonuna geldiğimizde karşılıklı iki odadan birinin kapısını açıp arkaya itti.

"Burası tamamen boştu. Yani yeni bir öğrenci gelene kadar yalnız kullanacaksın. Umarım senin için bir sorun olmaz."

İçimde doğan hoşnutluğu saklayarak teşekkür ettim.

Birkaç ufak tefek bilgi daha verdikten sonra uzun yoldan geldiğimi ve akşam yemeğine kadar uyuyabileceğimi söyleyip çıktı.

Valizin içinden pijamalarımı çıkartıp odanın içindeki kapıyı araladım. Küçük duşakabine girip sıcak bir duş aldım.

Odanın kalın perdelerini kapattım. Her zaman huzur bulduğum karanlıkta uzanıp düşünmeye başladım.

3 sene öncesini... Ne kadar da sıradan bir hayatım vardı. O kazaya kadar... Annemin çocuklarla evden çıkmadan önce söylediği şeyler yankılandı kulağımda.

"Fazla uzun sürmez zaten. Geliriz birkaç saate."

Gelmedi... Günlerce, haftalarca, aylarca sırf bu sözleri kulağımda çınladığı için artık hayatta olmadıklarını bile bile beklemeye devam ettim.

İki küçük kardeşimle ağır bir kazada öldüklerini kabullenmem aylarımı almıştı.

Alışmak... Belki hâlâ alışamamışımdır. Belki telefon her çaldığında annemin çağrısı olmasını umuyorumdur. Belki beklemeye devam ediyorumdur.

Burnumdaki sızının gözlerime yaşlar doldurmasını engellemeye çalışarak yataktan kalktım.

Soğuk suyla yıkadığım yüzümü kurularken gözüm aynadaki görüntüme takıldı.

Ne zamandır görmüyordum bu yüzü. Bakışlarımı yerden kaldırıp insanların yüzüne bakmaya başlayalı çok olmuyor aslında zaten.

Göz altlarım uykusuzluktan morarmış, eskiden güldüğümde kocaman olan yanaklarım, verdiğim kiloların etkisiyle çökmüş gibi gözüküyordu.

Belimin altına kadar uzanan dalgalı saçlarıma dokundum. Eskiden sürekli bunlarla uğraşırdım. Dokunduğumda yumuşacık olmaları, şampuanımın çocuksu kokusu mutluluk verirdi.

Ama geçmiş geçmişte kaldı. Saçlarımı salık bırakıp üzerime düzgün sayılabilecek bir şeyler geçirdim.

Dışarıdan gelen sesleri duymamla yutkundum. Öğrenciler sonunda okuldan gelmişlerdi. Belki... Belki o da şu an buradaydı.

Özlemle yanıp tutuşan kalbime biraz daha işkence etmek istermiş gibi orada durup birkaç dakika boyunca dışarıyı dinledim.

Kapıyı yavaşça açıp koridordan, ortak alan denilen yere doğru ilerledim. Kulaklarıma dolan gülüşme sesleri ben içeri girdiğimde sessizleşmişti.

Gözlerimi salondaki koltuklarda oturan kızların üzerinde gezdirirken arkamdan benimkine çarpan omuzla sendeleyip, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle kolunu omzuma atmış kumral kıza doğru çevirdim bakışlarımı.

"Sen yeni kızsın değil mi? Nermin söylemişti bizden küçük olduğunu da bu kadar küçük beklemiyordum. Ne tatlı bir şeysin böyle sen."

Başka bir durumda olsa mideme kramplar sokup tiksinti yaratacak bu fazla yakın davranış, kızın yüzündeki samimi gülümsemeden olmuş olacak ki o an rahatsız etmemişti. Ya da bundan bile rahatsız olmayacak kadar kaybetmiştim hislerimi.

"Küçük dediğin kız senden uzun cüce." gelen sesle kumral kızın omzunun üzerinden, bize yaklaşan kişiye kaydırdım bakışlarımı.

Arkadan gelen siyah saçlı kız bakışlarını üzerimde gezdirirken titrememi engellemeye çalışıyordum.

Şah damarımdan akan kan damarlarımı zorluyormuş gibi hissediyordum.

Tıpkı o geceki gibi...

Umarım beğenmişsinizdir. ♥

LAVİNİA GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin