11

2.2K 196 16
                                    

Durağa yürürken de tüm o otobüs yolculuğu boyunca da tek bir şey söylememişti. Birkaç kere sormaya yeltenmiş fakat vazgeçmiştim. Söylemek isteseydi kendi çoktan söylemiş olurdu diye düşünmüştüm.

Önce önünde durduğumuz büyük hastaneye sonra Venüs'ün yüzüne baktım. Merakla ağzımı açıp neden buraya geldiğimizi soracağım sırada elimi kavrayıp sadece "Gel." demişti. Ve bu hem aklımdaki soruların hem de tüm dikkatimin toz olup uçmasına sebep olmuştu.

Bu sefer soğuk olan onunki sıcak olan ise benim elimdi. Tuttuğu eli yüzünden kalbimin hızlanması yetmiyormuş gibi bir de hızlı yürüyüşüne ayak uydurmaya çalıştığım için hastaneye girdiğimizde çoktan nefes nefese kalmıştım.

Asansöre bindiğimizde bile hâlâ elimi tutmaya devam ediyordu. Ben; elimin üzerine kapanan parmaklardaki eklem yüzüklerini, baş parmağında tırnağına doğru uzanan ok dövmesini, en çok da elimi tutuşunu hayran hayran seyrederken asansör durmuştu.

Gireceğimiz odanın kapısına geldiğimizde sonunda elimi bırakması boşluğa düşmüşüm gibi hissettirmişti. Bir anda tekrardan gerçekliğe geri dönmüş gibi geldiğimiz hastane odasının farkına varmıştım.

Venüs odanın kapısını açıp eliyle içeri geçmemi söylemişti. Ne yol boyunca ne de buraya gelirken aklımdan geçen onlarca ihtimal gördüğüm kişiye yaklaşmamıştı bile.

Kocaman bir gülümsemeyle Venüs'e sarılan kız, aynı samimi gülümsemeyle elimi sıkmıştı. Fakat o sırada o kadar şaşkındım ki gülümseyememiştim bile.

Venüs'le aynı yaşta olduğunu tahmin ettiğim bu kızın yüzündeki sıcak tebessüm, solmuş ten rengini, dökülmüş kaşlarını ve zayıflıktan olduğunu tahmin ettiğim belirginleşmiş yüz hatlarını gölgeliyor, onda farklı bir güzellik yaratıyordu.

Benim elimde olmaksızın sergilediğim mesafeli davranışlara rağmen samimiyetle yaklaşan kıza o birkaç saat içinde ısınmıştım. Garip olan şey...

Venüs'ü daha önce kimseye karşı bu kadar yumuşak davranırken görmemiştim. Küçük bir çocukla konuşur gibiydi. Hali şefkat doluydu fakat kızın bakışları...

Kesinlikle farklı bakıyordu. Yalnızca bir arkadaşına bakıyormuş gibi değildi. Ondan etkilendiği, belki onu sevdiği, söylediklerinden, davranışlarından belliydi.

Sadece şaşkındım. Birkaç saat sessizce ve ara ara gülümseyerek eşlik ettiğim koyu sohbetlerinden sonra sonunda Venüs artık gitmemiz gerektiğini söyleyip ayaklanmıştı.

Elimi kıza uzattığım sırada geldiğimde yaptığı gibi sadece sıkmakla kalmamış bana sıcak bir kucakla veda etmişti. Montumu üzerime geçirirken bir yandan ona sarılan Venüs'e bakıyordum.

"Bu kadar açma arayı. Görmeye gel beni sık sık. Özlüyorum seni."

Özlüyorum seni... Kesinlikle arkadaşça bir tavırla söylememişti bu cümleyi.

Odadan çıkıp durağa yürüyene kadar ağzımı bile açmamıştım. Garip hissediyordum. Çok iyi kalpli bir kıza benziyordu. Samimi davranışları ve sıcak tavrı yüzünden iyi niyetli olduğuna inanıyordum. Garip hissetmeme sebep olan şey Venüs'ten hoşlanıyordu ve bunu açıkça belli ediyordu.

Bunun için onu suçlayamam ve ona karşı kötü bir his de duymuyordum. Buna hakkım yoktu ki kimseyi duyguları yüzünden suçlayamazdım. Venüs de tüm bu duyguların farkındaydı . Ama gördüğüm kadarıyla kıza o şekilde yaklaşmıyordu.

Ona diğerlerinden farklı bir samimiyet gösterdiği belliydi fakat bu flört veya ona benzer bir şeyden çok uzaktı.

Yurt durağında indiğimizde "Üşüyor musun?" demişti. Hastaneden çıktığımızdan beri ilk kez gözlerimi yerden kaldırıp yüzüne bakmıştım.

"Hayır."

"Yakınlarda bir park var. Biraz oturup konuşalım istersen."

İçimden 'sonunda' diye söylenirken başımı sallayıp onu takip etmeye başlamıştım.

Hava karardığı için çoktan sessizliğe gömülmüş ara sokaklardan çıkıp sonunda daha önce hiç görmediğim o parka gelmiştik.

Etrafında çimenler ve mevsimin yetim bıraktığı üzerinde yaprak kalmamış ağaçlarla kaplı yolda ilerleyip sonunda bir çardağa oturduk.

Yanımda oturup sigarasını yakarken tek bir saniye yüzüme bakmamıştı. Birkaç dakika daha sessiz kaldıktan sonra yanan sigaradan ilk nefesini çekip konuşmaya başlamıştı.

"Davranışlarımın seni nasıl etkilediğinin farkındayım. Yanına geldiğimde parlayan gözlerinin, üzerimde gezinen bakışlarının, uzaklaştığımda düşen yüzünün..."

Uzaklaştığımda düşen yüzün... Sigarayı dudaklarına götürüp derin bir nefes daha çekmişti.

"Lavinia... Sonunda buradasın. Yakınında olmak istiyorum. Tam her şey iyiye gidiyor diyorum sonra aklıma..."

İçimde doğan mutluluk hissini baskılamaya çalışırken bir nefes daha çekip başını iki yana sallamıştı.

"Seni bugün onunla tanıştırmak istedim. Betül... İlk seneden beri sınıf arkadaşım. Öyleydi yani. Bir buçuk sene önce lösemi teşhisi konana kadar. Herneyse onun hakkında bilmen gerekenler bunlar değil."

Aklındakileri rahat bir şekilde söyleyemiyor gibiydi. Düşünceli gözlerini etrafta gezdirip bir sigara daha yakmıştı.

"O kız beni seviyor Lavinia. Fakat... Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ben..."

"Sen onu seviyor musun?" söylediğim şeyi duyduğuna inanamıyormuş gibi önce yüzüme bakmış sonra tekrardan önüne dönmüştü. Sinirleri bozulmuş gibi gülerek "Hayır." demişti.

"Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum sadece."

"Ve bu kafa karışıklığının sebebi benim. Öyle mi?"

"Evet." verdiği net cevapla içimde tekrardan yeşeren mutluluk hissi yerini ağır bir suçluluğa bırakırken uzanıp elini tuttum. Bir anda tekrar hayatına girişimin onu bu şekilde arada bırakması kötü hissetmeme sebep olmuştu. Buna hakkım yoktu.

"Venüs..." diğer elinin parmakları arasındaki sigara yanmaya devam ederken yüzünü benimkine çevirmişti.

"Nasıl mutlu olacaksan öyle yap. Beni düşünme. Hatta eğer mutlu olacaksan senin yanında dururum."

Elindeki sigarayı yere attı. Yüzümün iki yanını kavrayıp alnını benimkine dayadı. Gözlerini kapatıp soluklandığında nefesi dudaklarıma çarpmıştı.

"Lavinia... O kızla olursam mutlu olmayacağım."

Yüzünü yavaşça benimkinden uzaklaştırıp gözlerime baktığında yutkunmuştum. Hiçbir şey duyamıyor, karanlıkla koyulaşmış gözleri dışında hiçbir şey görmüyor gibiydim.

Burnunu benimkine sürttüğünde sıcak nefesinin dudaklarım üzerinde yarattığı ağırlığın altında eziliyormuşum gibi hissettim.

Bu benim için fazlaydı. Kısık kısık aldığım düzensiz nefesler ve sevdiğim kadın başımı döndürüyor.

O sırada hızla uzanarak yanağına küçük bir öpücük kondurdup yüzümü kavrayan elini tutup ayağa kalktım.

Arkamdan sesli bir şekilde güldüğünde üşüdüğümü söyleyerek onu çardaktan çıkarmıştım bile.

Karanlıkta parkın çıkışına doğru yürürken yine elimi bırakmıştı fakat bu sefer hızla kolunu bedenime sarmıştı. Elimi bıraktığında düştüğüm boşluğun farkındaymış gibi...

Omzumdan sarkan elini tutup diğer kolumu beline sardım. Eskiden olsa bir kız ve bir erkeği sokakta bu şekilde yürürken duruşlarının ne kadar rahatsız edici olduğunu düşünürdüm. Fakat bedenlerimiz o an birbirleri için fazla uyumlu gibiydi. Hatta ilk defa birinden kısa olmak bu kadar iyi hissettirmişti..

Fazlasıyla güvende... Ait olduğum yerdeymişim gibi...

LAVİNİA GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin