26

1.6K 163 46
                                    

Gelirken aldığım kahveyi yudumlarken gözlerimi binadan ayırıp bahçede gezdirdim.

Büyük sayılabilecek bir çimenlik alanın ortasındaki resim atölyesinin dış kısmı bile oldukça ilgi çekici ve güzel gözüküyordu.

Bahçedeki büyük ağaçların dallarındaki kuşlar ve ara ara esen hafif rüzgar dışında etrafta hiç ses yoktu.

Gözlerimi tekrar oturduğum bankın tam karşısındaki büyük camdan içeri çevirdiğimde sevdiğim kadını gördüm.

Oradaydı işte. Şans eser oturduğum bu bankın tam karşısında, atölyedeki sınıflardan birinde tuvalinin başında oturmuş, tüm dikkatini yaptığı işe vermişti.

Dakikalar sonra sonunda elindeki ince fırçayı bırakıp boyalarla renklenmiş eli ile önüne düşmüş saçları kulağının arkasına sıkıştırıp gülümsedi.

Yaptığı resme birkaç dakika daha baktıktan sonra ayağa kalkıp gözlerini cama çevirdi.

Sonunda belki de saatlerdir kendisini izlediğim kadınla göz göze geldiğimde nedensiz yere heyecanlanmıştım.

Bu heyecanlanmalarım bir yandan genç yaşta kalp sorunlarım çıkacağı konusunda endişelenmeme sebep olsa da diğer yandan sevdiğim kadının üzerimde yarattığı etkiyi asla kaybetmediğini anlatıyor gibiydi.

Camdan onu seyrettiğimi görünce birkaç saniyelik şaşkınlığın ardından olduğu sınıftan çıkıp atölyenin içinde kayboldu. Geleceğimi haber vermemiştim. Ona küçük sürprizler yapın.

Bardaktaki son yudumu içip ayağa kalktığımda çoktan atölyenin kapısından çıkmıştı bile.

Yer yer üzerine rengarenk boyalar bulaşmış olan kot tulumun askılarından birini açık bırakmış, üstten küçük bir tokayla tutturduğu dağınık yumuşak saçları ile harika gözüküyordu.

Tuttuğu beyaz bezle ellerini silmeye çalışırken "Gelsene." diyip tekrar içeri girdi.

Peşinden içeri girdiğimde burnuma dolan boya ve hafif tiner kokusu ile gülümsedim. Böyle kokular hoşuma gidiyordu. Tinerci.

Bir yandan onu takip ederken bir yandan da yürüdüğümüz koridorlarda asılmış tablolara bakıyordum. Ne kadar yetenekli insanlar var.

Sonunda az önce Venüs'ün çıktığını tahmin ettiğim sınıftan içeri gireceğimiz sırada gördüğüm tablonun önünde durup birkaç saniye hayran hayran bakmıştım.

Gözlerim, hafif bir ilkbahar esintisinin güzel duygular barındıran çocukluk hatıralarını canlandırması gibi içimde bir şeyleri harekete geçiren tabloda dolaşırken köşesindeki imzayı görüp şaşırmıştım.

Tablonun bir parçasıymış gibi duran şekilli imza tekrar gülümsememe sebep olmuştu. Venüs... Sen kesinlikle bana tanrının bir armağanısın.

O sırada üzerindeki tulumu değiştirmiş, sınıftan çıkan Venüs, onun yaptığı tabloyu hayran hayran seyrettiğimi farketmiş olacak ki gülümseyerek kolunu omzuma sarıp çıkışa doğru yürümeye başlamıştı.

Son bir kez arkamı dönüp sınıfın içinde gözüken, az önce Venüs'ün başından kalktığı tuvale baktığımda üzerinin örtülmüş olduğunu görmüştüm.

Hava oldukça güzel olduğu için yaklaşık yarım saatlik yolu yürüyerek gelmiştim ve şimdi de beraber yürüyerek gidiyorduk.

Eve geldikten sonra hızlıca hazırlayıp yediğimiz akşam yemeğinin ardından Venüs dersin başına oturmuştu.

Dönemin son sınavıydı. Ve fazlasıyla önem veriyordu. Geçtiğimiz hafta boyunca neredeyse her akşam eve geldikten sonra yatana kadar ders çalışmıştı.

LAVİNİA GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin