Yanımızda getirdiğimiz uyku tulumları ve diş macunu gibi özel eşyalarımızı koyduğum birkaç küçük çanta çadıra özenle yerleştirilmişti.
Beş kişilik ortalama bir çadır almak bize biraz pahalıya patlasa da içerisi çok sevimli gözüküyordu. Tabi ki öyle gözükürdü. Ahh Venüs düzenlemişti. Venüs... Venüs!
Az önce ona sinirimden kendimi içine attığım çadırı görünce içimden 'birtanem benim ya ne güzel düzenlemiş.' diye geçirmiş, anında ona tekrar sinirlenmiştim.
Böyle giderse sinir hastası olacaktım. Duygularım, bu kadar kullanılıp değişmeye alışkın değildi.
Ayağımdaki ayakkabıyı çadırın aralık olan fermuarından dışarı fırlattığımda bir inleme duymuştum.
"Ah! Yavaş ol biraz kızım." Venüs'ün sesini duymamla dizlerim üzerinde ilerleyip çadırın gidebileceğim en uç noktasına ilerledim.
Dizlerimi kendime çekip sinirli sinirli ona bakarken çadıra girmişti bile.
"Kızdın mı sen bana?" yanıma gelmiş küçük bir çocukla konuşur gibi konuşurken gülüşünü saklamaya çalışıyordu.
Ama ben gülmüyordum!
Göz devirdiğimde biraz daha bana yaklaşıp gözlerime baktı.
"Niye gidip kıza saldırıyorsun sen?"
Söylediği şeyle dizlerime dayadığım yüzümü kaldırıp kaşlarımı çattım.
"Kimseye saldırmadım ben!"
Bağırmamla şaşırarak parmaklarını dudağıma bastırdığında tepeme çıkmış sinirlerim ve ben donup kalmıştık.
Kıkırdayarak gülümsediğinde dudağımı dişleyerek yüzüne baktım. Neden bu kadar güzeldi ki? Lanet olsun haksızlık!
"Sakin ol. Biliyorum senin kimseye saldıramayacağını." elini kaldırıp kedi sever gibi saçlarımı karıştırdığında gülümsedim. Kendime çektiğim dizlerimle bağdaş kurup ona baktığımda hâlâ gülümseyerek yüzümü seyrediyordu.
"Sinirlendiğinde çok seksi oluyorsun-" dediğinde yutkunup gözlerimi kaçırdım.
"-demek isterdim ama değil." deyip tekrar karıştırmak için saçlarıma uzandığında geri çekildim.
"Eski sevgilin kadar seksi olmamın imkanı yok." dediğimde ciddileşmişti.
"Sen anca küçük çocukla oynar gibi oyna zaten benimle. Orda onlarca insan var. Sen taşımak zorunda mıydın onu buraya? Hadi taşıdın bırak işte! Neden sen ilgileniyorsun? Sana ne? "
Tek kaşını kaldırarak daha önce hiç olmadığı kadar ciddi bir şekilde yüzüme baktığında yutkundum.
Fazla bağırmıştım ve hakkım olmamasına rağmen fazla hesap sormuştum. Sinirimi bu şekilde yansıttığım için birkaç saniye içinde de pişman olmuştum zaten.
"Önce o sesini bir alçalt." sesindeki soğukluk daha da ürkmeme sebep olmuştu.
"Bana hesap mı soruyorsun? Neden eski sevgilimle kıyaslıyorsun ki sen kendini? Niye bu kadar kıskanıyorsun? Neyimsin sen benim?"
Aralanmış ağzımdan birkaç titrek nefes verip Venüs'ün gözlerine baktım. Burnumdaki sızlama gözlerime yaşlar dolmasına sebep olmuştu. Ve şükür ki Venüs bunu görmeden çoktan arkasını dönmüş, hızla çadırdan çıkıp gitmişti.
Bunu neden yaptığını biliyordum. Sevgili olmak istediğini açıkça belli ediyordu. Hatta ortada en büyük dengesizliği yapan bendim.
Sevgiliden farkımız yoktu. Ona sevgilimmiş gibi davranıyor, onu kıskanıyor, hesap soruyor ama konu bunun adını koymaya gelince utanıp sıkılıyordum.
Akmaya başlamış burnumu çekerken çadırın fermuarını indirip kendimi içeri kapattım.
Uyku tulumumun üzerine uzandıktan sonra Venüs'ün tulumundaki yastığı kucağıma alıp sarıldım.
O, çadırdan sinirle çıkarken yüzüme çarpan esintisi, kırılmış kalbimin buz kesip titremesine sebep olmuş gibi hissetmiştim.
Burnumu bir kez daha çekip kucağımdaki yastığa sıkıca sarıldım. Keşke şimdi onun yastığına değil de onun bedenine sarılıyor olsaydım.
Kıran o olmasına rağmen yanımda yine onu istiyordum. Göğsümde onun yarattığı boşluğu yine onun kapatmasını istiyordum.
Ben gözlerimi kapamış, bulanan midem ve üzüntü yüzünden ağrımaya başlayan başımla cebelleşirken çoktan hava kararmıştı bile.
Çadırın fermuarından gelen sesle gözlerimi açıp o tarafa baktım. Ne kadar süredir kapalı olduğunu bilmediğim gözlerim çadırın içine dolan ateşin ışığıyla rahatsız olup kısılmıştı.
Çadırın içine uzatılan tabağı gördüğümde ilk önce bu kişinin Venüs olduğunu düşünüp gülümsedim, fakat birkaç saniye içinde içeriye dalan Mila'yı görmemle bugün bilmem kaçıncı kez hayal kırıklığına uğradım.
~~
Gece boyunca uyuyamamıştım. 'Çünkü Mila gece boyunca horlamıştı' demeyi çok isterdim. Üzüntüdense gürültüden uyuyamamayı tercih ederdim. Ama öyle değildi.
Venüs'ün yastığını gözyaşlarım ıslattığı için Mila'ya kendi yastığımı vermiş, tüm gece onun yastığına sarılıp bana onu hatırlatan müzikleri dinlemiştim. Resmen tekrar onun platoniğine dönmüştüm.
Benimle yatması için Mila'yı göndermişti. Çünkü hanımefendi yanımda yatmak istememişti. Haklıydı da. Çünkü eski sevgilimi kucağımda kampa kadar taşıyıp onunla ilgilenmiş sonra da bunu kıskanmaya hakkı olmadığını, bizim aslında hiçbir şey olmadığımızı söyleyip onu bırakıp gitmiştim(!). Kesinlikle öküzün tekiydim.
Aslında gerçekten haklı. Bu kadar dengesizlik yapmasaydın şimdi ikiniz de sinirlenip birbirinizi kırmamış olacaktınız. Biliyorum...
Güneş doğarken soğuyan hava yüzünden tulumun içinde büzülmüş, hâlâ uyumaya devam eden Mila'nın üzerine kendi yorganımı örtüp çadırdan çıktım.
Berbat bir geceydi. Fakat dışarıda çiğ düşmesi ile nemlenen yumuşak serin hava, kuş cıvıldamaları, toprak kokusu, parlayıp en güzel halini önüme sunan doğa ve ara ara uzaktan gelen baykuş sesleri huzur vermişti.
Gülümseyerek gerildim. Bütün kemiklerim ağrıyor gibiydi.
Kamp için başımızda duran görevli dün, buraya birkaç yüz metre yakında lavabolar olduğunu ve orayı kullanabileceğimizi söylemişti fakat ne tarafta olduğunu hatırlamıyorum.
Duyduğum tanıdık, sinir bozucu sesle arkamı döndüğümde bizimkine oldukça uzak bir çadırda, kollarını dışarı çıkaran kızı görmüştüm. Ve Venüs'ü...
Hadi ama yapma böyle. Sadece bir gece görmedin. Özlemiş olamazsın. Çocukluk yapıyorsun. Ayrıca sinirlenip giden o. Kendine gel.
Venüs parmakları arasındaki sigarayı yere atıp ayağıyla ezdikten sonra kendini çağıran kızın çadırına ilerledi.
Kızı kollarından tutup çadırdan çıkmasına yardım ederken onu izlemiştim. Sonunda onu bırakıp kafasını kaldırdığında ve göz göze geldiğimizde birkaç saniye yüzüme öylece baktı.
Hayal kırıklığı dolu bakışlarımı onun yüzünden çekip lavaboların olduğu taraf olduğunu tahmin ettiğim yere doğru yürümeye başladım. Nerede olduğu şu an umurumda bile değildi veya kaybolma ihtimalim.
Gece Mila söylemişti. Dün odun toplamaya gittiğimde işim diğerlerinden uzun sürdüğü için Venüs endişelenmiş ve beni aramak için ormana girmişti. Bu sayede daha ben o kızla kampa girmeden Venüs'le karşılaşmıştık.
Ama şimdi kesinlikle bu olmazdı çünkü koca yürekli beyaz atlı prensesimiz ayağı burkulmuş bir kızın yardımcılığını yapıyordu.
Sadece kıza yardım ediyor. Bu kadar duygusal davranma. İç sesime her ne kadar hak versem de içimdeki kırgınlık ve kıskançlık beni hırçınlaştırıyordu.
Hem neden sabahın köründe uyanmış sigara içiyordu ki? O da mı uyuyamamıştı? Umarım bir şeyi yoktur. Dünkü otobüs yolculuğu iyi gelmemişti ona. Kafamı sallayıp kendime geldim. Düşünmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA GirlxGirl
RomanceBir tarafım içeriye koş, kaldığı odayı bul ve senelerin özlemini gider, git, sarıl ona, ilerisini gerisini boşver, ne tepki vereceğini boşver diyordu. Özlemi kalbinde nasırlaşan kadın burada. Gecelerce düşündüğün, rüyalarında gördüğün, ilk aşkın, se...