Aklıma tekrar tekrar dolan görüntüler midemde berbat bir bulantıya sebep oluyordu.
Anne;
Buraya gelmek hata mıydı? Kendimi her şeye hazırladığım konusunda kandırmışım gibi hissediyordum.
Neden her şey bu kadar zor olmak zorunda? Düşünüyorum da ondan kilometrelerce uzakta, onun hayaliyle yaşamak, onun günaydınıyla uyanmak, söylediği güzel şeyleri okumak, hasretle sesini dinlemek, burda bir başkasını sevdiğini izlemekten daha iyiydi.
Anne kanıyorum. Hakkım olmadığını bile bile onu başkasıyla görmek canımı yakıyor. O hayran olduğum ellerin başkasının teninde gezinmesini düşünmek bile eskiden karnımda kasılmalar sebep olurken bunlara şahit olmak akmayan göz yaşlarımın gözlerimi yakmasına sebep oluyor.
Burada olmanı istiyorum. Burada olsaydın... Yanı başımda. Kucağında ağlasaydım sen saçlarımla oynarken. Çocukken her zaman olduğu gibi ağlaya ağlaya uyuyakalsaydım.
Asla yaşamadığın bir duyguyu tatmak istemek işte benimkisi. Ben ne senin ne de bir başkasının kollarında ağlayarak uyuyakaldım değil mi anne?
İstemedim. Kimsenin kollarında uyuyakalmak, ağlarken en savunmasız halimi göstermek istemedim. Sadece onu istedim. Bu şeyleri bir tek onunla yaşayabileceğimi sandım. Ama olmadı. Ve belki de hiç olmayacak...
Bir platonik olmak böyle bir şeymiş demek. Sana yazmak bana yine iyi geldi. Yarın sabah yola çıkıyorum. Önce anneannemin sonra sizin yanınıza geleceğim.
Seni seviyor ve özlüyorum...
Mektubu her seferinde yaptığım gibi zarflayıp kutuma yerleştirdim.
Bir senedir yazıyordum bu mektupları. Belki daha fazladır. Hepsi evimde annemin bazasının altında kimse tarafından okumamak üzere bekliyordu.
Kendime gelmek için soğuk bir duş alırken aklımda sürekli birkaç saat önce gördüğüm manzara dönüp duruyordu. O kızın, Venüs merdivenleri indikten sonra bir anda kendine çekip öpmesi... Onun tenine dokunması...
Anlımı soğuk fayansa dayayıp düşüncelerimden anlık da olsa kurtulmak için soğuk suyun vücudumu hissizleştirmesine izin verdim.
~~
Üzerimde bornozla birkaç dakikadır boş boş aynaya bakıyordum. Parmak uçlarımı eskiden insanların tatlı olduğumu söylemelerine sebep olan yanaklarımda gezdirdim. Çok da çökmemişti.
Kocaman gülümseyip yüzüme baktım. Bir farklılık yoktu aslında ya. Ahh ne yapıyorum ben. Kendi halime güldüm.
Sonbahardı ve İstanbul'a hasta gitmek istemiyordum. Sultanım üzülürdü yoksa. Hatta beni güzel görmesini istiyordum. Yüzümü nemlendirip saçlarıma maşa yaptım.
Aynadaki halim uzun bir süre sonra ilk kez hoşuma gitmişti. Yüzüme renk gelmiş, belimi çoktan geçmiş olan uzun saçlarımdaki bukleler sevimli bir hava katmıştı.
O sırada çalan telefonumda babamın adını görüp mutlulukla açtım. Gideceğimi haber vermemiştim, sürpriz olacaktı.
Benim neşeli sesime karşılık o yorgun adamın sesini duymuştum. 3 yıl önce annemin kaza geçirdiğini ve hastanede olduğunu söylerken de aynı böyle yıkılmış bir ses tonuyla konuşuyordu.
Korkuyla ne olduğunu sordum ama cevap vermiyordu.
"Baba! Söyle ne oldu? Anneannem mi? Ona bir şey mi oldu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA GirlxGirl
RomanceBir tarafım içeriye koş, kaldığı odayı bul ve senelerin özlemini gider, git, sarıl ona, ilerisini gerisini boşver, ne tepki vereceğini boşver diyordu. Özlemi kalbinde nasırlaşan kadın burada. Gecelerce düşündüğün, rüyalarında gördüğün, ilk aşkın, se...