"Venü-"
"Bebeğim şu an biraz meşgulüm. Seni sonra arayaca-"
"Sürekli meşgulsün! Ne işin varsa halledip bir an önce yanıma gel artık!"
Telefonu kapatıp koltuğun üzerine fırlattım. Kucağıma aldığım yastığa sarılıp iyice koltuğa gömülürken Mete bana bir bakış atmıştı.
"Sorun ne?" bir yandan saatlerdir başından kalmadığı oyundan gözlerini ayırmazken diğer yandan benimle konuşmaya çalışıyordu.
"Ya zaten buraya geleceğimiz gün çalıştığı yerden aradıkları için eve geri dönmek zorunda kaldı. Ben de burda kalayım beraber gideriz Edirne'ye dedim. Israr etti Ömer ve seninle geleyim diye. Günlerdir sürekli meşgul. Sabah işleri olduğu için konuşamıyoruz gece de yorgun olduğu için ben arayamıyorum. Ne yüzünü görebiliyorum ne sesini duyabiliyorum. Hazır okulum bitti. Bu çalışmaya başlamadan önce geçirebileceğimiz son boş yaz tatilim olacak. O da izne ayrıldı. Güzel zaman geçirebiliriz diyordum ama ne olduğunu bile bilmediğim işleri yüzünden yan yana bile olamıyoruz. "
"Sıkma canını ya. Birkaç gün içinde halleder işlerini. Sonra tüm yaz tatili size kalacak zaten. İstediğin kadar yamacında saklarsın sevdiceğini."
"Bir kavanozun içerisinde kendi ekosistemimi oluşturup bu dünyadan daha güzel hale getirdikten sonra onu oraya hapsetmek istiyorum. Sonra da aşk ve sevgi ile gözünü boyarım. Ona yürüyen herkesin bacaklarını kırmak istiyorum. Biri onunla flörtöz bir tavırla konuştuğu zaman o kişinin babasının şarap çanağın-"
"Vina! Sakin olur musun ne bu sinir? Başka bir sorun mu var sen böyle yapmazsın?"
Kulaklıklarını çıkartıp oyun kolunu bırakarak koltuğa yanıma geldi. Kucağımdaki yastığı ellerimden alarak yüzüne bakmamı sağladı.
"Anlat hadi."
"O çalıştığı yerde fıstık gibi kızlar var. Hepsi de birbirinden yelloz-" dudak büküp gözlerimi kapatarak derin bir nefes verdim.
"Ya insanlara kötü bir şey demek istemiyorum ama... Ona güveniyorum da ama... Of ya!" kendimi koltuğa bırakıp tavana baktım.
"Onu özlemek seni çirkefleştiriyor."
"Onu özlemek beni çirkefleştiriyor."
Aynı anda söylediğimiz şeyle kahkaha atmıştık.
"Sen neden gelmiştin?" bir an donup kalsa da gülümseyip trip atar gibi konuşmaya başladı. Ama o donuk bir şekilde yüzüme baktığı birkaç saniyede yutkunduğu için inip kalkan adem elmasından dolayı bir gariplik olduğunu anlamıştım.
"Ne demek niye geldin! Best friend foreverımı özlediğim için onu görmeye gelmiş olamaz mıyım! Birilerini özleyenin yalnızca kendin olduğunu mu sanıyorsun! Kalbimi kırdın..." blöf yaptığı her halinden belli olduğu için sadece bu dramatik gösterisine gülerek karşılık vermiştim.
"Her gün beraberiz. Yan taraftaki evde oturuyorsun. Ne bu hasret?"
Beni dinlemeyip ayağa kalktı. "Hadi yemek için bir yerlere gidelim. Birazdan güneş batacak." beni kolumdan çekiştire çekiştire odama sokmuştu bile.
"Ama-"
"Seni dışarıda bekliyorum. Üzerini giy gel. Açlıktan bir deri bir kemik kaldım."
Hava gündüzleri çok sıcak oluyordu. Geceleri ise sadece ılık bir esinti. Sırf o ılık esintinin hafifliği ve sabahları en ufak gölgenin varlığına bile tahammülü olmayan kavurucu güneş yüzünden burada, yaz mevsiminde diğer sahil kentlerinde olduğu gibi gün batımında sonra hayat başlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNİA GirlxGirl
RomanceBir tarafım içeriye koş, kaldığı odayı bul ve senelerin özlemini gider, git, sarıl ona, ilerisini gerisini boşver, ne tepki vereceğini boşver diyordu. Özlemi kalbinde nasırlaşan kadın burada. Gecelerce düşündüğün, rüyalarında gördüğün, ilk aşkın, se...