22

1.4K 170 7
                                    

İki gün geçmişti. Koskoca iki gün... Beraber geldiğimiz ilk kamp çok eğlenceli geçebilirdi. Ama ilk günden beri ağzını açıp tek kelime etmemişti. Ben ise deli gibi istesem de yanına gidememiştim.

Eşyaları otobüse yerleştirirken yine uzaktan uzağa bakışmış ve birbirimize arkamızı döndük.

Otobüse bindiğimizde Mila'nın yanına oturmuştum fakat "Ayol herkes gelirken oturduğu yere oturuyor. Naş naş." diyerek beni kaldırmıştı.

Bunu, benim gidip Venüs'ün yanına oturmam için yapıyordu bu yüzden kızamadım. Mutsuzluğun iki gündür üzerimden kaldırmadığı yorgunluk hissiyle kendimi, cam kenarında oturan Venüs'ün yanına bıraktım.

Gözlerini birkaç saniye camdan ayırıp yüzüme baktı. Üzgün gibiydi. Biraz da kızgın. Ama soğuk değildi.

Birkaç kere sevmediği insanları izlerken onun bakışlarını seyretmiştim. Öfke, sinir, bazen nefret, en çok da buz gibi bir Venüs barındırıyordu o bakışlar.

Ama şu an sıcacık bir hüzünle bakıyordu bana. Sanki göğsümde bağladığım kollarımı boynuna sarsam, gerginlikle dişlediğim dudaklarımı onunkilerle buluştursam her an karşılık vermeye hazırmış gibi.

Ama yapmadım. O da bir şey söylemedi zaten.

Neredeyse yol boyunca başını camdan çevirmedi. Otobüsten inip eşyalarımızı üniversitenin otoparkında bıraktığımız arabaya taşırken de eve gelene kadar da dönüp gözlerime bakmamıştı bile.

Gönlümdeki yorgunluk göz kapaklarıma her saniye daha da baskı yaparken bir an önce sıcak bir duş alıp uyumak için sabırsızlanıyordum. Ve tabi ki minik kediciğime kavuşmak için.

Arabadan eşyaları aldıktan sonra neredeyse koşarak binaya girdim. Sonunda eve vardığımızda kapıyı Tuğba açmıştı.

Elimdeki çantaları kapının önüne bırakıp salona koştum. Minik Tospik'im ufak vücudunu salondaki koltuğun üzerine bırakmış uyuyordu.

O her nefes aldıkça inip kalkan bedenini kucaklayıp göğsüme bastırmamak için kendimi zor tuttum. Uyandırmaya kıyamıyordum.

Tuğba evden çıkmadan önce kapıda, bu gece bir şeyler içmeye gideceklerini söyleyip bizi de davet etmişti.

Ben istemediğimi, yorgun olduğumu söyleyip teşekkür ettiğimde Venüs 'Bakarız' demişti.

Bir anda ona döndüğümde saatler sonra ilk kez gözlerime bakmıştı.

Gerçekten gidecek miydi? Yol yorgunu değil miydi?

Bu gece de mi yalnız uyuyacaktım...

Sorun yalnız uyumak değildi. Zaten yalnız uyumayı severdim. Sorun uyumadan önce onun sesini dinleyemeyecek olmamdı. Sorun bana iyi geceler dilemeyecek, uyandığımda yanımda olmayacak olmasıydı.

Gözlerime birkaç saniye öylece bakıp Tuğba'ya döndü. Dudaklarını araladığında gelmeyeceğini söyleyeceğini düşünmüştüm. Belki güzel bir iki şey söylerdi ve kapıyı kapattıktan sonra sarılırdık.

"Geleceğim Tuğba."

Hayallerimden artık suya düşme sesi bile gelmiyordu. Onlar suya düşeli çok olmuştu. Sadece boğulmamaya çalışıyorlardı.

Tuğba gittikten sonra Venüs duştayken eşyaları yerleştirdim. Hatta bu zaman içerisinde minik yavrum için veterinerin verdiği süt tozundan bir biberon mama bile hazırlamıştım.

Venüs'ten hemen sonra hızla girip kısa bir duş aldım. Çıktığımda gitmemiş olmasını umuyordum bu yüzden acele etmiştim zaten. Ve şükür ki henüz çıkmamıştı.

O, yüzüme bakmadan kapıyı çekip çıkarken elimdeki biberonu sallayarak kafamdaki havlu ve üzerimde geceliklerime salona giriyordum.

Minik kediciği avuçlarımla kavradığımda mırıldanarak gözlerini açtı.

"Annecim acıktın mı?" ben biberonu gösterip onunla konuşurken minik kedi oturduğum rahat pozisyon sayesinde göğsümün üzerine tırmanmış, kafasını boynuma sürtmeye başlamıştı.

Bu hareketi yüzünden kıkırdadığımda Venüs'ün yüzü canlandı tekrar gözümde. 'Venüs aklıma geldi' diyebilmek isterdim. Ama diyemezdim.

Çünkü birinin, bir şeyin aklınıza gelebilmesi için öncesinde aklınızdan çıkmış olması gerekiyordu. Fakat o benim aklımdan bir türlü çıkmıyordu.

Minik yavruyu bir bebek gibi koluma yatırıp biberonundan süt içmesini seyrettim. Ne kadar güzel gözüküyordu.

İnsanların sığ bir gözle bakıp kusur diye adlandırdığı gözü bile onun minik yüzüne sevimli bir hava katıyordu.

"Sence benimle mutlu değil mi?"

Minik gözlerini büyük bir iştahla emdiği biberonundan çekip ne söylediğimi dinliyormuş gibi yüzüme çevirmişti.

"Çok sevdiğim için mi böyle oluyor sence?"

"Birini çok seversen ya sen onu kaybedersin ya da o seni kaybeder derler."

Biten mamasını bir kenara bırakıp klozette yaklaşık yarım saat tuvaletini yapmasını bekledikten sonra yatağıma gelmiştik.

Ben yatağa uzandıktan sonra karnımın üzerindeki yerini almış mırıldanan kedinin yumuşak tüylerini okşamaya başladım.

"Sence benden sıkılmış mıdır?"

"Neden olmasın? Baksana onu deli gibi özlüyorum. Fakat o bunların hiçbirini hissetmiyormuş gibi. Bir adım bile atmadı."

Kedi küçük kafasını kaldırıp yüzüme doğru yorgun bir şekilde miyavladığında gülümsedim.

Sen de bir adım bile atmadın ama deli gibi özlediğini ve ondan uzak kalmanın seni üzdüğünü söylüyorsun.

Eski dostum sonunda gelmişti. İç sesimi seviyordum.

Yani sen şimdi diyorsun ki belki o da senin gibi hissesiyordur.

Belki.

Ama bu belki de sadece benim kendimi teselli etme şeklimdir.

Mutlu olacaksan neyi bekliyorsun ki? Şimdi imkanın varken git sarıl. Belki kısa bir süre sonra bunu yapacak şansın olmayacak.

Karnımın üzerinde çoktan uyuyakalmış yavruyu rahatsız etmemeye çalışarak uzanıp komidinin üzerindeki telefonu ve kulaklığımı aldım.

Açtığım slow müzik kafamın içinde dönüp dururken bana eskileri hatırlatan bir gece daha onun yokluğunda uyuyakalmıştım.

~~

Sabaha karşı saat 5 gibi telefonun çaldığında huzursuz bir şekilde uyandım.

Arayan kişinin babam olduğunu gördüğümde huzursuzluğum daha da artmıştı.

Büyük ihtimalle ben uyurken hareket ettiğim için karnımdan kayıp yanımda kıvrılmış, uyumaya devam eden kediye bakıp uyku bir sesle telefonu açtım.

Yarım saatlik bir konuşmadan sonra içim rahatlamıştı. Babam sadece beni özlemiş ve bu aralar boş zamanım olup olmadığını sormuştu.

Tabi beni biriyle tanıştırmak istediğini de eklemeyi ihmal etmemişti.

Gelebileceğimi söylemiştim. Gidip babamı görmek iyi gelebilirdi. Şu bir hafta biraz uzaklaşmak belki ikimize de iyi gelirdi. Çünkü benden sıkılmış olma ihtimalini düşünüp duruyordum.

Telefonu kapattıktan sonra otobüs saatlerine bakıp öğlene bir bilet buldum. Banyoda birkaç işimi hallettiken sonra çantamı hazırlayıp yatağımın yanına bırakırken kapıdan gelen sesle irkildim.

LAVİNİA GirlxGirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin