38.Bölüm

8.2K 461 224
                                    

Jk- 2u
36.Bölümün devamı...

◇ Şarkı ◇

"Eve dönüyorum."

Ev...

Birkaç demir parçası ve tuğlanın birleştirilmesiyle oluşturulan, başları üstüne bir çatı, bir kuruluk olarak görülen, içinde kalpleri aynı şevkati ve sevgiyi taşıyan insanların iyi veya kötü anılarını biriktirdiği bazen doğum bazen ölüm yerleri olan, her şeye rağmen gün içinde özleminin duyulduğu bir beton yığınıdır.

Yazık ki Kim Taehyung'un sahip olabildiği tek şey o beton yığını olmuştu. Ne aynı hisleri beslediği insanlarla anı biriktirmişti bu beton yığınında ne de özlemini çekmişti. Hayatı sürekli değişkenlik içindeydi. Şehirler değişirdi, evler, odalar, yataklar, kadınlar, kalpler... Çoğu şey gelip geçerdi. Ancak tüm bu değişkenliklere rağmen başıboş ve umursamaz kalbine kazık çakmayı başarabilen insanlar olmuştu. Gelip geçici şeylerin içinde kalıcı olan, bazen aynı hisleri beslediği bazen özlemini çektiği. Dostluk ve güven duygusundan ziyade sevgi veyahut hayranlık duyduğu... Rosé ve Ha Neul.

Ne yaşanmış olursa olsun gün sonunda özlemini duyduğu şey bir beton yığını değil, dört odacıklı bir kalp olmuştu. Rosé Taehyung için ev demekti. Bir zamanlar... Kang Hyun Woo'nun yaptırdığı pis işlere rağmen eşiğinde dikildiği kapının ona açılacağını bilmek huzur verirdi. Liseli aşıklar gibi kalbini hızlı hızlı attırır, heyecanlandırırdı. Ne zaman ki Rosé'nin ev olarak kabul ettiği kalbinin bir yanılgı olduğunu fark etti işte o zaman yetimhanenin soluk duvarlarını arar oldu. Rosé'nin davranışları değişmeye başladığında ya da Taehyung'un bakış açısı, aklında en ulaşılmazlara koyduğu, bir gün sahip olmak istediği ve evi olarak gördüğü kalbin aslında aradığı yer olmadığını fark etmek hayali de olsa varlığına inandığı o evin duvarlarını yıkmıştı. İşte aklında oluşan bu harabe Taehyung'un her şeyi silip atmasını kolaylaştırmıştı. Hiçbir yeri kalmamış gibi hissettiğinde aklına kimsesizliği düşerdi. Ancak Taehyung bu duyguyu hissettiğinde tehlikeli biri olurdu. Bataklıktan onu kurtaran da işte bu harabe olmuştu.

Ancak Zümrüt, Rosé'nin yarattığı harabenin tuğlalarını tek tek dizmiş, Taehyung'u koruyacak bir duvar haline getirmişti. Zümrüt ulaşılmaz değildi. Onu Taehyung'a ulaşılmaz kılan yine Taehyung'du. Elleriyle oluşturduğu duvarların kendisine engel olacağını bile bile, o duvarlara çapıp yaralanacağını bile bile sevdiği adamı kendisinden önce tutmuş, sığınacak bir yeri olsun istemişti. Taehyung'u toparlayayım derken kendi harabeye dönmüştü. Taehyung ise iliklerinde hissettiğini söylediği aşkın muhattabının sırtını dayadığı son beton yığınını elleriyle parçalamıştı. Bu yüzden onu hak etmiyordu işte. Aklındaki şeytanlar her seferinde bunu yüzüne vuruyor, Ha Neul'ün önüne çıkmaya olan hevesini söndürmeye çalışıyordu. Ancak o şeytanlara mualefet olan arkadaşları onu görmesi konusunda hemfikirdi. Evine dön demişlerdi. Bu soğuk bina değil senin evin. Senin evin duvarları çatlamış, belki tamamen yıkılmış, kapılarını sadece sana açmış zayıf bir kadının kalbidir. Evine dön...

Dönülecek bir evim kaldı mı diyordu içinden. Ancak yine Ha Neul tarafından içine serpilen umut tohumları onu çaresizliğin ve vazgeçişlerin kıyısından alıyordu. Gitti, adımladı ona çıkan yolları. Elleri titreye titreye vardı kapısına. Sonrası... Sonrası silik. Kapıyı nasıl çaldı bilmiyordu bile. Kalbinden aklına sıçrayan özlem ve utanç kendini kaybetmesine sebep olmuştu. Çok kez özür dilediğini hatırlıyordu. Saçlarının kırmızısını yabancılayışını. Senden başka kimsem kalmadı deyişini. Kirpiklerini yağmurdan öte hiçbir şeyin ıslatamayacağına olan inancının yıkılışını, kuruduğuna inandığı göz pınarlarının Zümrüt'ün halini görünce yıllardır akmayışının öcünü alır gibi dolup taşmasını ve intikamını aldım deyişini hatırlıyordu.

Good and Bad |KTH|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin