- Özel Bölüm -

7.1K 504 275
                                    

Lucia-Silence

♧ Yeniden Doğuş ♧

Her şey o kadar da net değilmiş demek ki. Öyle dar kalıplar içine sıkıştırılmamış, imkansızlıklara kurban gitmemiş, çaresiz bıraktırmamış anlar da geliyormuş. Son nefesini vermek için alçalan bir göğüsü yeni nefesler için yükselten, dirilten, bir çiçeği solarken açtıran, fırtınalar kopan gökyüzüne güneşi getiren, kanatsız bir kuşu özgürce, yorulmak nedir bilmeden kanat çırptıran... Tüm olmazlara karşı gelinen bir an, bir mucize. Meğer Ha Neul'ün bile varlığına inandığı o çizgiyi aşıp karışırmış zıtlıklar birbirine. Soğuk sıcağa, yalnızlık kalabalığa, nefret aşka, yanlış doğruya, kötü iyiye , geçmiş güne belki geleceğe, gerçek hayale, hayat ölüme...

Bu gece, tam şu an tüm bu zıtlıkların yaşandığı bir olayın merkezinde dikiliyordu Ha Neul. Hiçbiri birbirinden ayrı değildi son üç yıldır. Sıcakları bile soğuk, kalabalıkları bile yalnız, nefreti kırgın ancak aynı adama aşık, doğrusu bile yanlış, iyisi bile kötü, günü bile geçmiş, gerçeği bile hayal ve hayatı bile ölüm... Her şey hâlâ bu kadar karışıkken, duyguları aklına ağır darbeler vururken ve aklı kalbini incitirken birkaç adım ötesinde nefes alan o bedenin gerçek olduğunu kabul edemiyordu. Öyle ki şimdi Namjoon içeri gelip günlerdir hayal gördüğünü söylese asla karşı çıkmaya kalkmazdı. Saydığı on bir saniyeye bakan bir hayalet olduğunu kabul ederdi. Yok olup gideceğini, olan bu şeyin imkansızlığını. Veda etmeye yeltenirken kavuşmak, bırakmaya hazırken tutunmak... Bunlar olmazdı ki! Ölüler ölü kalırdı arkalarında bıraktıkları harabelere aldırmadan.

Ancak Kim Taehyung bu. Yaşayamadığı hayatının intikamını almadan gider miydi bu dünyadan? İstediklerini almadan, kazanmadan. Doğruyu söylüyordu; o yaşamayı seçerdi. Zümrüt'ü için ölümü göze alsa da kıyısından köşesinden tutunurdu hayata. İnatçıydı, hem de fazlasıyla. Bu öyle garip bir histi ki! Tüm o vazgeçişlerin, kayıpların arasında kazanmak. Bunun için hayatı boyunca kaybetmesi gerekiyormuş gibi hissetmişti. Çiçek bırakılan bir mezarın başında toprağı değil de saçlarını sevmek, soğuk ve acımasız bir mermer taşına değil de ilgiyle yüzünde gezinen, siyah parıltıları irislerine sığdıran bir yüze bakmak, her kötü yakıştırmaya inat eder gibi güzelliğini koruyan yanık tenine dokunmak için.

Ha Neul onu ilk gördüğünde delirdiğini sanmıştı. Aklında cirit atan şeytanların sonunda kazandığını, ona çirkin bir oyun oynadıklarını. Ancak elinin altında hissettiği kalp atışları, temiz havayı her içine çekişinde genişleyen, yükselen göğsü ve bir kez olsun kaçırmamış olduğu bakışları aynı şeytanları büyük bir hezimete uğratmış, aklını temize çekmişti. O yaşıyordu. Her zaman olduğu gibi.

Namjoon vurulduktan sonra zar zor hayata tutunabildiğini söylemişti. İki yıl komada kalmış, yaşanmışlıklar ve o yaşanmışlıkların hissettirdiği şeyler aklından uçup gitmişti. Uyandığında soruları olmuş ancak istediği cevapları alamayınca hastaneden kaçıp gitmiş. Tam da Taehyung'a göre bir hareket doğrusu. Diğerleri uzun sayılacak bir süre boyunca onu aramış. Namjoon en sonunda onunla şans eseri mezarında -sahte mezarında- denk gelmiş ve Ha Neul'le karşılaşmalarını izlemiş. Namjoon bunu daha düzgün bir şekilde yapmak istiyordu. Ancak Taehyung yine Taehyung'luk yapmış, her şeyi bir anda allak bullak etmişti. Gerçi Taehyung'un kendisi de aynı haldeydi. Sorularına aldığı hiçbir cevap onu tatmin etmiyor, bilgi açlığı yaşıyordu. Geçmişi hatırlayamamak onun için çok büyük bir sorundu. Aklındaki o boşluk onu deli ediyordu.

Good and Bad |KTH|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin