Cennete gidemeyecek kadar günahkâr, cehenneme giremeyecek kadar da masumdu...
2 Hafta Sonra...
Gözlerimi açtığımda önüme bırakılan bir dilim ekmeğe baktım. İki haftadır her gün sadece bir dilim ekmek önüme koyuluyor, loş bir ışıkta ellerim ve bacaklarım demir zincirler ile arada yanıma geliyorlar, hiç bir şey yapmama rağmen şiddete maruz kalıyordum...Tekrar kapanan gözlerime karşı çıkmadım. Vücudum gittikçe direncini kaybederken tekrar buz gibi yere yatarak en kısa sürede hastalanarak ölmeyi bekledim...
Gözlerimi karnıma yediğim tekmeler ile açtığımda çığlık atmıştım. Kapanmayan yaralarımın üzerine her gün yenisi ekleniyor, oluşan yaralarında mikrop kapmasını sağlayarak beni ölüme sürüklüyorlardı.
Benim tek takıldığım nokta neden hemen ölmediğimdi... Midem o kadar çok küçülmüştü ki o bir dilim ekmeğin yarısını zor alıyordu.
İnsan bir dilim ekmeği bile yiyemez duruma gelebilir miydi? Şiddet yüzünden ağrıyan vücudumun üzerine el ve ayak bileklerimin demire bağlandığı için oluşturduğu yaralar canımı yakmaya başlamıştı. Aslında bu halattan daha az acıtıyordu ama yine de acımıyor diyemezdim...
Son iki haftada kişiliğim o kadar çok değişmişti ki bunun başlıca sebebinin şiddet olduğunu düşünüyordum. Normalde saldırgan bir yapım vardı ama maruz kaldığım şiddet benim içime çekilmeme neden oluyordu, aslında saldırgan yapımın yok olmasına neden olmuştu...
Adının ilk gün Arif olduğunu öğrendiğim adam"Kalk" dediğinde iki büklüm olduğum yerden doğrulamamıştım bile... Adam buna karşılık bir tekme daha atmasıyla iç organlarımın bile sızladığını hissetmiştim.
Bileklerimi zincirden kurtardığında ayaklarımı da çözmüştü. Kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdığında sürüklemeye başlamıştı. Evet sürüklüyordu çünkü vücudum kendinde adım atacak takati bulamıyordu.
Dönen başımı umursamamaya çalışsam da adımlarımı bilinçsizce attığım yetmezmiş gibi sürüklenmem hiç iyi olmamıştı...
Salon gibi bir yere girdiğimizde içeride o adamı gördüm. Tüm ihtişamı ile karşımda dururken benim bu halim ne kadar da acınacak bir durumda olduğumu belli ediyordu.
Beni koltuğa oturturlarken adam"Nasılsın?" bok gibi demek istesem de gücümü toplamaya çalışarak "Bok gibi" demiştim. Ne kadar da kararlıydım böyle Allah'ım...
Adam gülerek "Kaç yaşındaydın sen?" konuşmamak istesem de bu durumda tekrar şiddet görürsem bayılacağımı biliyordum. "On dokuz..."
Adamın yüzünü göremiyordum, zira bakışlarım onun yüzünde dolaşmayı dahi istemiyordu. Bu adamın hiç mi ailesi yoktu? Acıması yoktu? Neden bana bunları yapıyordu?
Adam"Ama lise sona gidiyorsun? Yoksa sınıfta mı kaldın?" alaycı sesine küfür etmemek için zor dururken "İki sene okulumu dondurdular" adam"Derslerin nasıl peki?" dediğinde dolan gözlerimi yumdum. Bir kez olsun ailem derslerim hakkında bir konuşma yapmamıştı, yalandan bir tebrik dahi etmemişlerdi...
"Birinciydim..." adam ıslık çalarak "Tebrik ederim, benim de senden üç yaş küçük bir kızım var. O da liseye gidiyor. Eminim seni görseydi çok severdi" dediğinde ses çıkarmadım.
Gözlerim kararı gibi olsa da başımı yakaladığım koltuktan ayırarak "Aileme ulaşabiliyor musun?" dedim gülerek, "Ulaşamazsın, telefonlarını açmazlar. Açarlarsa da inanmamaya devam ederler. Belki beni burada öldüreceğin için mutlu bile olurlar. Sonuçta ikisi de yeni bir hayata başlamış oluyorlar ve ayak bağı olan birinden kurtulurlar"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULAN/Tamamlandı
RomanceUnutulan... Hayatında ailesini sayılı gören, ailesine yük olduğunun bilincinde bir kadın... Hayatı tekrar altüst olacak olan bu kadını, gururu ayakta tutacak ardından bir kadının asıl gücünü insanların yüzüne çarpacaktı ancak ondan önce hayatın herk...