26...

951 71 76
                                    

Bir bölüm Araf'tan gelsin ister misiniz? 

İyi okumalarr :)

İçimdeki kasveti dağıtmak amacıyla ciğerlerime bir nefes çekmiş ama bunun hiçbir işe yaramamasıyla gözlerimi kapatmıştım. Çok mu düşünüyordum bilmiyorum ama bunu bırakmam gerektiğinin farkındaydım.

"Erdinç'in nefes aldığından şüpheliyim, Egemen'in üzerine kayıtlı tüm mal varlığını da küle dönüştürdüm. Başka bir şey var mı?" Araf'ın sorusuna yanıt vermek gibi bir girişimde bulunmayarak sessiz kalmaya devam ettiğimde bana kısa bir bakış atarak odadan çıkmıştı. 

Ben de odadan çıktığımda üzerime portmantodaki hırkamı alarak çantamı da koluma asmış "Eve gidiyorum!" diyerek bağırmıştım. "Gitme desem kalmayacaksın. Gece olduğunda gelirim." beni cevapladığında öfkeyle göz devirmiş hırsla kapıyı açmıştım. 

"Gelme, ben başımın çaresine bakarım!" kapıyı öfkeyle çarptığımda arabaya binmiş eve doğru sürmeye başlasam da yarı yolda hala cesaretimin olmadığını fark ederek sahile sürmüştüm. 

Kayalıklara oturduğumda kulaklarımı takmış dalgaların hoyrat çarpışını izlemeye başlamıştım. Kulağımı dolduran rüzgarın ve dalgaların seslerine benliğimi kaptırırken burukça gülümsemiş, yanıma oturan bedene kısa bir bakış atmıştım.

Araf gelmişti... 

Her zaman ki gibi...

Araf derin bir nefes aldığında dudaklarını aralamış, ardından yutkunarak sessizleşmişti. "Ona fazla takılıyorsun... Geçmişimde saçma sapan bir şey oldu ve-" sözümü net sesiyle kestiğinde sessizleşmiştim. "Saçma sapan olsa şu an burada oturuyor olmazdık." 

Derin bir nefes ile karışık iç çekerken denizi izlemeye devam etmiş, alt dudağımı dişlerimin arasına almıştım. "Düşündüğün şekilde değil ama... Amacım-" tekrar sözümü kestiğinde ona anlamayarak baktım. Derdi neydi?

"Nasıl olduğu önemsiz Afra, onu umursamayacak kadar önemsiyorsun." dişlerimi sıkarken yüzüme dahi bakmaması tüm bedenimi öfkeden titretmişti. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Babamı öldürdü o! Beni parayla satın alacak kadar küçük düşürdü! Ailesi işkence yaptı! Hala bana neyden bahsediyorsun sen?!" 

Konuşmayarak yüzüme bakmayı reddettiğinde onu omzundan sarsmıştım. "Ya beni kale al!" başını eğdiğinde yüzünü gizlemişti. Dolan gözlerime dişlerimi sıkarken "Senin ile uğraşmayacağım." demiş, ayağa kalkarak yüzüme bakmadan yanımdan uzaklaşmıştı. 

"Ne? Araf!" bana cevap vermeyerek yavaş ve sersem adımlar ile yürüdüğünde kaşlarımı çatarak ayağa kalkmış, koşar adımlarım kısa bir süre sonra yanına ulaşmıştı. Kolundan tuttuğumda yüzüme bakmamış kolunu kendine çekmişti. 

"Araf sen iyi misin?" karşısına geçtiğimde korkuyla yutkundum. "A-Araf, burnun..." burnundan akan kan dudaklarına oradan da çenesini kırmızıya boyayarak korkuyla ona bakmama neden olmuştu. Alnındaki terleri fark ettiğimde parmaklarım önce dudaklarını, ardından çenesini ve en son da alnındaki terleri silmişti...

"Araf, neden burnun kanayıp duruyor?" ellerimi yüzünden çektiğinde "Bırak beni." diyerek homurdanmış, soluk mavi gözlerindeki yorgunluk ile yürümeye başlamıştı. Neden beni uzaklaştırdığını anlayamasam da tekrar yanına gitmiş, soğumuş ellerini tutmuştum.

"Neyin var dedim? Neden burnun kanıyor?" "Afra bir şey yok." ellerini çektiğinde öfkeli bir soluk almış dişlerimi sıkarak hala kanayan burnuna bakmıştım. "Sorun ne?" "Sorun yok, sadece fazla büyütüyorsun. Ufak bir burun kanaması."

UNUTULAN/Tamamlandı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin