Ölüm...
Sanırım çoğumuz bu kelimeden korkardık. Çoğumuz kendimiz için çoğumuz da ailemize dokunması içindi... Ama korkardık değil mi? Bir gün o ölümün kapımızı çalacağının bilincinde inatla korkardık. Kendimizi hazırlamazdık, ya da düşündüğümüzde olacağını bile bile kendimizi sustururduk çünkü... Çünküsü yoktu, korkaktık. Hepimiz birer korkaktık. Olacağını bileceğimiz şeyleri inatla kötüyse inkar eder, iyiyse dört gözle beklerdik.
Ben o gün babamın kollarımda can verişini gördüm, gittikçe soğuyan bedenini morga girdiğinde onu öptüm. Ben o gün babamı toprağın altına verirken Afra'yı da öldürdüm... O gün ölümün tadını aldım, babamın beni artık tamamen bırakmasına göz yumdum...
Egemen'in şu an gülüp eğleniyor olması umurumda değil diyemezdim ama o gelen bir beladan habersiz gülüp eğlendiği için aptal diyebilirdim.
Onun bilmediği tek bir şey varsa eğer o da şuydu: Ben ne Araf'tan, ne de babamdan güç alıyordum. Ben kendi benliğim sayesinde güçlüydüm ve hep güçlü kalacaktım. Düşsem de, ağlasam da bu böyle olacaktı çünkü bir kadın babası dahi olsa bir erkekten güç almaya ihtiyacı yoktu. Onun kendisi zaten gücü temsil ediyordu.
Peki... Öfkeli, kırgın, kızgın ve intikam isteyen bir kadın ne kadar masum olabilirdi? Ne kadar güçsüz kalabilirdi?
"Odaya girersen yerdeki cam kırıklarından bir farkın kalmaz." diyerek odaya girmek isteyen Araf'a bir bakış atmış o ise bunu umursamayarak yanıma oturmuştu.
"Neden ağlamamak da direniyorsun?" dediğinde elindeki viski şişesini yudumlamıştı. Onu umursamayarak cam kırıklarına bakmaya devam ederken sessiz kaldım. Ben Egemen'den intikamımı alana kadar ağlamayacaktım, içimdeki yangını söndürene kadar ağlamayacaktım.
Ne zaman babamın kinini alır, o zaman istediğim kadar ağlardım...
"Kendine zarar vermeye kalktın, neden?" sorduğu soruların cevaplarını bilmesine rağmen soran Araf'ı duymamazlıktan gelmeye çalıştım. Babam, benim yüzümden ölmüşken benim yaşamam ne kadar normaldi?
Egemen'i öldürene kadar normaldi...
Egemen ölene kadar her şey normaldi...
"Bağırıp çağırman gerek. Benim ile konuşman, ağlaman, öfkelenmen gerekirse kriz geçirmen gerek. Seni sinir edip ağzımı yüzümü dağıtmanı bile düşündüm ve böyle sessiz kalmaya devam edersen bunu yapacağım da..."
Elinden şişeyi öfkeyle çekip alırken dudaklarıma şişeyi yerleştirmiş kafama dikmiştim. "İçmen bir işe yaramaz." dudaklarımdan şişeyi çekerken "Ama sen de içiyorsun." diyerek ona uzatmıştım.
Şişeyi elimden alırken o da bir süre kafasına dikmiş ardından şişeyi sallayarak omuz silkmişti. "Ben acı çekmekten kaçıyorum." ona göz devirerek şişeyi çekmiş içmeye devam etmiştim.
"Ben de istiyorum ama istemiyorum..." Araf sıkıntılı bir nefes alarak "Çünkü karşı çıkamazsın, o senin babandı..." demişti. "Gözlerimi kapattığımda son halini görüyorum." sesim titrediğinde gözlerimi kapattım.
Kanlar içinde yatışı zihnimi ele geçirirken gözümden bir damla yaş süzülmüştü. Başımı arkamdaki duvara öfkeyle vurarak "Anlamıyorsunuz! Benim yüzümden öldü... Eğer ben yaşamasaydım şimdi o yaşıyor olurdu..."
Bana sarıldığını hissettiğimde kapattığım gözlerimi yumdum, ağlayacağımı hissederken ona karşı çıkmış o da saçlarımın arasını öperek "Ağla... Ağlamazsan iyileşemezsin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULAN/Tamamlandı
RomanceUnutulan... Hayatında ailesini sayılı gören, ailesine yük olduğunun bilincinde bir kadın... Hayatı tekrar altüst olacak olan bu kadını, gururu ayakta tutacak ardından bir kadının asıl gücünü insanların yüzüne çarpacaktı ancak ondan önce hayatın herk...