"Afra?" beni dürten Ertuğ ile irkilerek ona dönmüştüm. "Ne oldu?" diyerek fısıldadığımda bana göz devirerek "Ders kaçıyor, not al." demişti.
Ah, ben Araf'ı düşünürken gerçekten onun söylediği şey ders miydi?
Başımı onu onaylamak için sallamış ardından kaşlarımı çatarak "Biz dışarıdayız." demiştim.
Ertuğ gülerek başını iki yana sallamaya başlamış bana alayla bakmaya devam etmişti.
"Dünyadan, soyutlanıyorsun. Farkında değil misin? Altı aydır bir kendine gelemedin."
Sesindeki eğlence yerini endişeye bıraktığında dudağımı büzerek omuz silkmiştim. Sanırım Araf'ın düşündüğü gibi olmamıştı, onu düşünmeden edemiyordum ve bu yüzden kafayı yemek üzereydim!
"Ertuğ, ben bunu alayım." Arda kolumdan tutarak beni kaldırdığında omzuma kolunu sarmış Ertuğ'un konuşmasına müsaade etmeden yürümeye başlamıştık.
Arda"Lan-" "Düzgün konuş!" dediğimde bana yandan bir bakış atarak "Afra Hanım, Afra Sultanım, Afra-" oflayarak onu ittirdiğimde gülerek "Tamam ya." demişti.
Salaktı bu adam.
Sabrımın son demlerinde olduğumun farkındalığıyla ciğerlerime acı bir soluğu çekmiş başımı eğmiştim.
Dolmak isteyen gözlerimi umursamadan boğazımı temizleyerek omuzlarımı dikleştirmiş Arda'nın gözlerinin içine bakmıştım.
Sormak isteyeceğim şeyi fark ederek "Asla, dinlemiyorum." demiş hızlı adımlar ile önümden ilerlemeye başlamıştı.
"Araf'ı istiyorum! Artık cevap ver bana..."
Sokakta bağırmamı umursamayarak ilerleyen Arda'ya bağırmış o da başını eğerek olduğu yerde kalmıştı. Ayaklarım ona doğru ilerlemek isterken onun bu belirsiz tavrı zihnimi kurcalıyor, korkutuyor ve hemen ardından beni uçurumun eşiğinden ölüme sürüklüyordu.
Araf gideli altı ay olmuştu ve evet dediğini yaparak ondan hiçbir haber almamış, bir iz bulamamış, öylece onu düşünüp duruyordum. Onun evine yerleşmiştim, eski evime gitme cesaretimi göstermeyecektim çünkü o ev benim hayatımın en acı anlarına şahitlik etmişti.
Kendime daha fazla eziyet etmenin manası yoktu.
İstemsiz zihnimde "Bu yüzden Araf'ın evinde kalarak kendine eziyet ediyorsun." cümlesi yankılansa da bunu umursamadım.
O ev her ne kadar karanlığın en zifiri tonuna hapsolmuş olsa da benim için umudu temsil ediyordu.
Araf o gün giderken hiçbir eşyasını almamıştı, sadece...
Sadece benim birkaç eşyamı almıştı, bunu o gittikten çok sonra fark etmiştim çünkü küçük bir not bırakmıştı.
'Hayatımın ehemmiyeti tartışılır ancak geri kalan hayatımda bunların bana yardımcı olacağını biliyorum. Yüzüne bakıp söyleyemediğim her şey için özür dilerim.' yazmıştı.
Kısaca o ev hala Araf'ın evi gibiydi. Eşyaları duruyordu, giysileri dolabındaydı. Çok sevdiği saat koleksiyonları duruyordu, her şey eksiksizdi. Bir eşyasını bile götürmemişti, götürme gereği duymadığı eşyaları benim hayatımın merkezine oturmuştu.
Bu gidişi uzun soluklu bir tatile çıktığını düşünmeme neden oluyordu, tabii ki öyle değildi ama o evin bu kadar düzenli olması da yüreğimde hala filizlenen umut tohumlarını da kökünden söküp atamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULAN/Tamamlandı
RomansaUnutulan... Hayatında ailesini sayılı gören, ailesine yük olduğunun bilincinde bir kadın... Hayatı tekrar altüst olacak olan bu kadını, gururu ayakta tutacak ardından bir kadının asıl gücünü insanların yüzüne çarpacaktı ancak ondan önce hayatın herk...