Sabah yine okul için uyanmıştım, her zaman ki klasikleri tekrarlamış, okul yolunu tutmuştum. Çevremde kimse yoktu, hava bu saatlerde soğuktu, çevremdeki insanların soğukluğu yetmiyormuş gibi hava bile bana karşı soğuktu. Sanırım Tanrı kaderimi yazarken yalnızlığı ana fikir olarak almıştı. Bugün çok depresiftim, belki Kaan'ın yüzünü göreceğimden dolayı olabilir, ama Ayaz'ı düşününce ve öpücük aklıma geldikçe mutlu oluyordum. Neyse ki gelmiştim okula. İlk iki ders Kısa Fikri'nindi. Sırama oturdum, top yazısı hala duruyordu, ama umrumda değildi.
Ayaz elinde iki kahveyle girdi sınıfa, yanıma oturdu ve "Senin yaptığın gibi olmasa da, kahve aldım.". Bitkin bir şekilde "Teşekkür ederim." diyebildim. Soru sorulmadıkça konuşasım yoktu, neşem yoktu. Ayaz telaşlı ve hafif sert ses tonuyla "Noldu, neyin var? Yoksa Kaan yine bir şey mi yaptı?" diye soru sordu. "Yoo, hayır, sadece neşem yok, sanırım havadan." diyebildim. Her zaman havaya atardık suçu, sahiden moralimizi bozan hava mıydı? Yoksa kötü hava düşünmeye ittiği için mi suçluydu? Kaan biraz geç gelmişti derse, önüme oturdu ve pek konuşmadı. Konuşmasınıda istemiyordum. Birden arkasını döndü, Ayazla bakıştılar ve "Ediz, dün olanlar için üzgünüm." dedi net bir sesle. Ayaz'a baktı sonra ve ekledi "Özür dilerim..". Kısık ve umursamaz bir ses tonuyla "Sorun değil, sadece eğleniyordun." dedim ve Ayaz'a anlamlı anlamlı baktım.
Dersle ilgilenemiyordum, sürekli karalıyordum defteri, resimler çiziyordum. Ve köşeye küçük bir yazı yazmıştım " Özür dilerim.." Anlamlandıramadığım duyguların gerçekten anlamı var mıydı? Şu an ne hissediyordum, mutlu muydum, mutsuz mu, heycanlı mıydım, yoksa öfkeli mi? Bilmiyordum, tam anlamıyla felçli gibiydi beynim. Çivi çaksalar, kırıp parçasalar bir işe yaramazdı, hissedemiyordum.. Ayaz, defterle beraber elimi tuttu bir anda, olduğum yerde sıçradım. Yüzümü inceliyordu dikkatli dikkatli, o an ona sarılıp ağlamak istedim. Sonra defteri aldı, köşeye bir notta o düştü. Defteri önüme koydu, "Gözlerin diyorum, iyiki varlar.." yazıyordu. Bir anda sırıtmıştım istemsizce, elini tutmak istedim ama beceriksizdim. Onun gibi profesyonelce davranamıyordum. Özentilik yapıp bir notta ben düştüm, "Ellerin diyorum, ne kadar da sıcak.." Önüne koydum, okudu ve oda utangaç bir şekilde sırıttı.
Nihayet teneffüs zili çalmıştı. Ayaz'a konuşmamız lazım dedim ve beraber çıktık. Kimsenin uğramaya tenezzül etmediği, bu yüzden olsa gerek otların boyuma ulaştığı yere okulun arka bahçesine geçtik. Meraklı ve birazda yüksek sesle "Ne konuştun Kaan'la neden benden özür diledi?" dedim. Ayaz ise "Hiç." dedi. Endişeli bir ses tonuyla "Ne hiçi, göz göze baktığınızı gördüm, tehdit mi ettin ne yaptın?" diye sordum. Ayaz yine umursamaz bir ses tonuyla "Hiç." dedi. Deliriyordum resmen, sinirli değildim ama bu çocuk insanı zorla sinirlendiriyordu. Bir anda Ayaz kolumu tuttu ve beni kendine doğru çekmeye başladı, anlamsızca onu izliyordum. Burunlarımız birbirine değecekti nerdeyse, sessizce konuşmaya başladı, "Neden, dünkü öpücükten değil de, Kaan'dan konuşuyoruz?"
Minnak balinam devreye girmişti o an, haklıydı çocuk. Sanki hayatının merkezi Kaan'dı, olaylar senin çevrende değilde Kaan'ın çevresinde gelişiyordu. Biraz olsun Kaan'ı düşünmeyi bırakamaz mısın? Hani iç sesini dinle, ona kulak ver derler ya. İlk defa onu dinleyecektim. Böyle zamanlarım hiç olmadı ve sanırım iç sesime kulak vermem için doğru zaman gelmişti.
Ayaz'a bakarak, "Konuşmaya gerek yok..." dedim ve öptüm dudağından, sonra ise cümleme devam ettim "Her şeyi anlatmıyor mu bu öpücük?"
Ayaz, bana sarıldı ve "Şeker Prens sensin" dedi.. Çok hoşuma gitmişti bu cümle Şeker Prens ha, birinin beni böyle görmesi ne kadar mükemmel bir duyguymuş, o an için kendimi kusursuz ilan ettim. İçimde kelebekler uçuşuyordu resmen, ama dua ediyordum. Ne olur benim kelebeklerimin ömrü kısa olmasın. Ayaz'ın gözlerine odaklandım, şu an nasıl baktığımı bilmiyordum, umarım aşkla bakmak deyimini yaşatabiliyorumdur...
NOT: MEDYADAKİ EDİZ. :)
![](https://img.wattpad.com/cover/27603362-288-k373170.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gay mi, zönk!
Teen FictionAğlamak çözüm değil ama ağlamadan da yapamıyor insanoğlu.. Dışlamadan, reddetmekten, yoksaymaktan... Kısacası nefret etmeden de yapamıyor.. Farklılığı sevemiyor, farklı olana saygı duyamıyor.. Olaylara tepkisi diğer erkeklerden farklıydı. Erkeklere...