Kesmece bunlar kesmece; Erkekler!

5.4K 240 60
                                    

Güneşin o kavurucu ışıkları yüzüme yüzüme vuruyordu. Sırf ben rahatsız olayım diye doğuyodu güneş, hatta annem sırf o yüzden bu odayı bana vermişti. İyide neden güneşliğimi açmış bu kadın! Resmen üvey evlat muamelesi görüyordum.

Aşık olduğum şeylerden biri uykuydu ve annem beni hep ayırmak istiyordu. Haftasonu be bugün dinlenmek ve uyumak için icat edilmiş günlerden biri! diye bağırdım. Ses gelmedi nedense.. Yataktan kalktım, Hülyaa derdini söyle, Hülya yapma böyle diye atarlı atarlı şarkı söyleyerek banyoya ilerliyordum.

Evde kimsenin olmadığını anlamam gecikmedi. Çok şanslıyım, evde yalnızdım. Odam dışında şarkı söyleyebilecek, dans edebilecektim. Kimse de dur demeyecekti. Suyu açmamla irkilmem bir oldu. Buzzz gibiydi, ordan oraya sıçrıyordum. Hemen ısınan su yapmamaları ne kadar da kötü.! Hafif dokundum ısınmıştı, ee sütten ağzı yanam yoğurdu üfleyerek yer.

Duşakabinde klip çekiyordum resmen, Arada sırada aklıma geliyor, geldiği gibi de gitmeyi bilmiyor! Harbiden gitmeyi bilmiyordu. Kaan gelmişti yine aklıma.. Ama gitmeliydi, banyodaydım, duş alıyordum, en büyük eğlencelerimden biriydi ve ben onu düşünemezdim. Şampuanlandım iyice, saçlarıma şekiller veriyor, nasıl şekil olduğunu hayal etmeye çalışıyordum. Bir anda aklıma korku filmleri geldi. Arkamda bir cisim var, ve beni izliyor, nefes alışverişini hissedebiliyordum. Şampuanı temizlemeye çalıştım, korkuyla gözümü açmıştım. Yanmıştım! Ama kimse yoktu arkamda sevindirici haberdi bu. Hemen çıktım banyodan, giyindim. Bir şeyler atıştırdım ve dışarı çıkmaya karar verdim.

Sahile yürüyecektim, kulaklığımı takıp müzik dinleyecektim. Hem belki bir kaç tane yakışıklı erkek görüp kesebilirdim..

Erkek keserekten ilerliyordum. Imm şu tatlıymış ama kısa, şu biraz havalı duruyor, offf tarzını yidiğim! o ne lan öyle. Bildiğin dünyayı melekler basmış. Bunlar insansa, şu yanımdan geçen kel amca ne? Hem konuşuyor, hem gözlerimle etrafı kontrol ediyordum. Off çok yakışıklı ama rezervasyon yapılmış, elindeki çiçeklerden anladım.

Ahh keşke beni de böyle çiçeklerle bekleyen bir sevgilim olsa. Çiçek olmasa da olur, böyle sevgilim olsa yeter. Ama erken gelmesi benim için çok önemli. Çünkü erken gelenlerin gerçekten sevgilisini görmek için sabırsızlandığını ve çok sevdiğini düşünmüşümdür. Sahile oturmuş, denizin o eşsiz mavisiyle, martı sesleriyle çok daha rahat hayallere dalabilmiştim... Sevgilim olursa ona nasıl hitap edebilirim diye düşünüyordum. Filmlerdeki gibi mi olmalı, romanlardaki gibi mi yoksa şiirlerdeki gibi mi, karar veremedim yine. Keşke daha önce bir sevgilim olmuş olsaydı o zaman bu kadar vasıfsız olmazdım!

Panpişim desem abez kaçabilirdi, aşkilotam ıykkk çok itici, bebeğim, bebeğim mi? Bebeğim deyince aklıma dünyanın en iğrenç çifti geliyordu. Nihat Doğan ve Seda Sayan! Ve o şarkı bebeğim bebeğim bebeğim bu ömrümü vereyim... Minnak balinam bana hep ters köşe yapıyordu. Sanki herkes, her şey bana karşıydı şu dünyada, iç sesim bile...

Eşcinselliğimi keşfettiğim o dönem geldi aklıma... Ne çok ağlamıştım, ibne miyim ben! Neden ben erkeklerden hoşlanıyorum. Çocuğum olmayacak... Bir çaresi vardır elbet diye umutsuzca düşünmüştüm. Sabahlara kadar uyumayıp, ne kadar kitap, ne kadar makale varsa incelemiştim. "Eşcinsellik, hastalık değildir." Bunu ilk okuduğumda büyük bir çöküntü yaşamıştım. Annemin yüzüne bakamıyordum, babam zaten yoktu. Annemin istediği tek şey vardı, torun. Onun elinden bu hakkı almış gibi hissediyordum. İntihar etmeyi düşünmüştüm, o kadar salakça bir düşünceydi ki bu, pes etmekti resmen. Ben güçsüzüm, kendimle yüzleşemeyecek kadar güçsüzüm! Korkuyorum, hislerimden, hissettiklerimden, erkeklerden ve hatta kızlardan, insanlardan korkuyorum... Ben kendime anlayış gösteremiyorum, kabullenemiyorum onlar beni kabul edebilir miydi?

Bunları düşünürken o günlere gitmiştim tekrar, gözlerim istemeden dolmuş ve hatta taşmıştı. Birden bir elin omzuma dokunmasıyla irkildim. Ayazdı bu, salak salak bakıyordu bana. Sanırım gözümdeki yaşları fark etmişti. Cevap bile vermeden dönmüştüm önümü, hızlı hızlı gözlerimi siliyordum. Yanıma oturmasın, çeksin gitsin diye dua ediyordum. Ama tabi ki oturmuştu düşüncesiz, sarı leblebi! Bir anda sarı leblebi dedim, ya acıkıyordum ya da duygusallığımdan dolayı yaratıcı düşünemiyordum. Konuşmak istemiyordum hiç, umarım bir şey sormaz.. Dememe kalmadan..

Sende mi buraya gelirsin hep?

Hayır, daha önceden de gelmiş gibi mi duruyorum?

Bilmiyorum, sanki her zaman geliyormuşcasına sahiplenmişsin gibi.. Hiç ağlarken görmemiştim seni..

Eee napak ölek mi?

İşte sen busun, her zaman gülüyorsun ya da dalgaya vuruyorsun. Ve bir sorunu dalgayla çözemediysen gerçekten büyük bir sorunun vardır demektir..

Nerden okuyordu bu sözleri, beni mi etkilemeye çalışıyordu, ağzımdan laf mı almaya çalışıyordu, kafamda deli sorular! Sanki dertlerimi dökmem gerekiyormuş gibi hissediyordum, ne var ne yoksa anlatmalıydım... Bunu yapmayacaktım tabii ki!

Neyse benim eve gitmem gerek, görüşürüz! dedim ve ordan uzaklaştım...

DUYURU: Arkadaşlar, medya yüklemeyi pek düşünmüyordum, her şeyi sizin hayal gücünüze bırakmayı kafanızda canlandırmanızı istemiştim. Ama sizin fikirlerinizi de almak istiyorum bu konuda. Sizce medya yükleyeyim mi? Ayaz'ı, Kaan'ı, Ediz'i falan? Eğer yüklememde sakınca görmezseniz, ve isterseniz ilk olarak Ayaz'ı yüklicem :)

Gay mi, zönk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin