Aşk mı, nefret mi?

3.3K 141 16
                                    

Ayaz gözlerimin içine bakarak "Ne olursa olsun beni sevmekten vazgeçmeyeceksin, tamam mı?" dedi ve bunları söylerken elimi daha fazla sıkmıştı. İyi de şimdi benim sorumla bu cevap ne alakaydı, korkuyordum. Daha ilk günden ayrılığı düşünmüştü. Acaba benden sakladığı o rüya neydi? Kafamda bu sorulara cevap bulmaya çalışıyordum. Ayaz gözlerimin içine bakarak "Cevap vermeyecek misin?" dedi. Elini sıkıca kavradım, "Seni sevmekten vazgeçmeyi düşünmek mi? Böyle saçma sorularla gelmesen iyi edersin!" diye kızdım ona. Sarıldı, boynumdan öptü ve kulağıma "Seni çok seviyorum, canımın içi." dedi. Ben sırıtıyordum, çünkü bu sözler acayip hoşuma gidiyordu. Sabaha kadar konuşsa, ben dinlesem. İnanın hiç sıkılmazdım.

Sarıldım ona ve uzandım yanına, ikimizde yan yatmış birbirimizi izliyorduk. Gözleri ışık saçıyordu resmen odama, saçları, bakışları... Allah özene bezene yaratmıştı, başka açıklaması olamazdı bu tipin. Cilveli cilveli "Çok tatlısın." dedim. Öpmek istiyordum ama çok utanıyordum. Birden utangaçlığım tutmuştu. Ayaz'dan bekliyordum ilk adımı, genelde o atıyordu zaten. Elini saçlarıma getirdi, alnıma düşen saçlarımı topladı. Sonra dudaklarımla oynamaya başladı, işaret parmağı ve orta parmağının tersiyle okşuyordu. O kadar hoşuma gitmişti ki dayanamadım ve parmağını hafifçe ısırdım. Ayaz tahrik edici bir tonla gülümsedi, sonra "Demek oyun istiyorsun?" dedi. Konuşuyordum ama sesim çıkmıyordu. Nerden geldi bu utangaçlık anlamıyordum. Ayaz iyice yanaştı, burunlarımız birbirine değiyordu, bacağım ise onun bacağının arasındaydı. Gözlerimi kırpmadan gözlerine bakıyordum. Yavaş yavaş yaklaşıyordu, gözlerimi kapadım. Dudağımda, dudaklarını hissetmeye başlamıştım. Karşılık veriyordum, diliyle dilim sanki 40 yıldır kavuşmayı bekleyen sevgili gibiydi. Birbirlerine yapışmış, ayrılmak istemiyorlardı. Birden Ayaz üzerime çıktı, ağırlığını üstümde hissediyordum ama rahatsız etmiyordu. Dudağımı öpüyordu iştahlı bir şekilde, ben ise durmasını istemiyor aynı hevesle karşılık veriyordum. Ellerimle saçlarını kavradım, gözleri gözlerimdeydi zaten. Dudaklarımı kurtarıp, "Seni seviyorum." dedim. Ayaz duraksadı, yanıma uzandı tekrardan ve "Bende.." diye cevapladı. Sanırım yanlış zamanda söylemiştim, neden durdun diyemezdim, gözünde kötü bir izlenim bırakabilirdim ve hevesli görünürdüm. Sarıldık birbirimize ve konuşmadık uzun süre...

Telefonun alarmı çalıyordu, "Uyan uyan ay kızz uyaan, uyaan, uyansanaa kız, uyaan, uyanmıyoo be." Ayaz, kahkaha atıyordu bana bakarak. Allah kahretsin, çok utanıyordum. Yataktan hızlı bir şekilde kalkmaya çalışırken Ayaz'la beraber düştüm. Ayaz'ın gülmekten gözleri yaşarmıştı. Rezil olmuştum, telefonu kavradım ve alarmı susturdum. Ayaz yüzüme bakarak "Uyandın mı Aykız?" dedi ve kahkaha attı. Utangaç bir sesle "Şey annemin en sevdiği şarkı bu, yanlışlıkla olmuş sanırım." dedim. Pek inanmışa benzemiyordu ama o an aklıma başka bir bahane gelmedi. Ayaz, gülümseyerek "Aykız, okula geç kalmayalım." dedi ve bir anda şortu çıkardı karşımda. Aman Tanrııım didim! Tabi içimden, baksırı mavi ve dardı tam oturmuştu üstüne. Dikkatle onu izliyordum, ve bir anda tişörtüde çıkardı ben şok üstüne şok! Baklavaları cidden varmış, hayallerimde ne kurduysam vardı. Dikkatlice vücudunu inceliyordum, fark etmiş olacak ki "Bir şey mi oldu?" dedi. Ben ise heyecanlı bir şekilde "Hii-iiç" diyebildim. Umarım önünde gördüğüm o kabarıklık sabah ereksiyonudur diye iç geçiriyordum. Düşünsene inik hali o şekilde, Allah'ım neyle sınıyorsun beni. Ve bu yetmezmiş gibi penisine baskı yaparak baksırının önünü düzeltiyordu. "Aşkııım, hadi sende hazırlan, yoksa geç kalıcaz." dedi. Ben ise kendime gelmiştim, "Tamam." dedim. Önünde şortumu inirdim, siyah baksırım vardı, ona karşı arkam dönüktü. Tişörtümüde çıkardım. Sonra döndüm arkama, Ayaz aniden kafasını çevirdi, birden gözüm önündeki kabarıklığa kaydı, az önceki gördüğüm sabah ereksiyonu değilmiş. Şu anki manzarayı hangi kelimelerle betimleyebilirdim bilmiyordum. Dolaba doğru ilerledim, pantolonumu ve gömleğimi aldım. Gömleğimi giymiş, düğmelerini ilekliyordum. Ayaz'a döndüm ve "Hadi artık giyinsene" dedim.

Çıkmadan önce uzun uzun öpüştük. Çünkü dışarda öpüşemeyecektik, onun acısını evde çıkarıyorduk. Okula giderken annem aradı;

Hülya Sultan: Oğlum, dedenin durumu ciddi, hastaneye kaldırdık. Yatak odasında, dolabın üstünde para var. Lazım oldukça alırsın.

Ben; Dedemi öp yerime ve ona Ediz senin ne kadar güçlü olduğundan bahsetti de. İnanıyorum ki iyileşecek. Beni merak etme okula gidiyorum. Hem Ayaz var okuldan arkadaşım belki bizde kalabilir, tabi ailesi izin verirse dedim. Ayaz gözümün içine bakarak, oleey dedi sessizce. Annemle vedalaştık ve telefonu kapadım.

Sınıfa girmiştik beraber, ikimizin yüzünden de mutluluk akıyordu resmen. Ayaz, "Ben kahve alıp geliyorum, sen otur beni bekle." dedi. Sıraya geçtim ve onu bekliyordum. Birden Kaan arkasını döndü, suratıma yumruk atacak diye korkmaya başladım. Çok sert bakıyordu ve birden boğuk bir sesle "Tenefüste arka bahçeye geliyorsun!" dedi. Yüzüne anlamsızca bakarak "Nedenmiş?" dedim. Aniden kolumu tuttu, çok fena sıkıyordu. "Gelmezsen mahvederim seni, geri zekalı!" dedi. Ondan korkmuyordum ama beni bu kadar ısrarla çağırmasındaki sebep neydi merak ediyordum. "Tamam be!" dedim, elimi çektim. Önüne döndü, ve sıraya hızlıca vurdu. Herkes dönmüş bize bakıyordu. Kaan sınıfa kükredi resmen "İşinize bakın, yoksa elimden bi kaza çıkacak!" resmen belasını arıyordu. Herkes korkmuştu, o sırada sınıfa Ayaz girdi, hiçbir şeyden haberi yoktu yanıma oturdu ve kahvemi uzattı. "Teşekkür ederim." dedim silik bir sesle.

Ders Coğrafyaydı, hocamız hamileydi ve pek ilgilenmiyordu dersle. Çok sıkıcı bir şekilde dersi anlatıyordu, neyse ki teneffüs zili çalmıştı. Kaan dışarı çıkıyordu, kapının ordan bana dikkatlice baktı ve göz kırptı. Ayaz'a döndüm, "Ben bi lavaboya gidiyorum." dedim ve sınıftan çıktım. Arkaya doğru gidiyordum. Geldiğimde ise Kaan oturmuş, beni bekliyordu. Yanına gittim, "Derdin ne senin?" diye çıkıştım. Yüzüme baktı derin derin, konuşmuyordu. "Kaan beni neden çağırdın?" dedim sinirli bir ses tonuyla.

"Ayaz'la neler yaşadın bilmek istiyorum." dedi. "Dün gece sizde kaldığını biliyorum." diye de ekledi. Ben ise şaşkın bir şekilde "Bir şey yaşamadık, annem evde olmadığı için, bizde kalıyor. Ders çalışıyoruz." dedim. "Sen bu yalanlarla ancak anneni kandırırsın zaten. Bana doğruyu söyle karşında aptal yok. İki ibne bir evde ne yapabilir!" diye daha sert ses tonuyla tekrarladı sorusunu. Ben ise, "Seni ilginlendirmiyor." dedim ve arkamı dönüp gitmeye yelteniyordum. Kaan beni kolumdan tutmuş köşeye sürüklüyordu. Öfkeli bir ses tonuyla "Senin karşında salak yok!" dedi. "Bıraksana beni!" diye direniyordum, birden köşeye yasladı beni, iyice yakınlaştı çenemi sıkıyordu. O kadar yakındı ki nefesini dudaklarımda hissediyordum. Kaan kısık kısık "Bu dudakları mı öptü, bu gözlere mi baktı. Hepsini parçalayasım var şu an!" dedi. Çok korkuyordum, resmen titriyordum. Boynuma doğru eğildi ve kokladı, ittirmeye çalışıyordum. Saçlarımı sıkıca tuttu ve çekmeye başladı. Canım çok yanıyordu...

NOT: MEDYADAKİ AYAZ :)

Gay mi, zönk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin