Tutsak kalmıştım gözyaşlarında, ya gülerken ya üzüntüden ne olursa olsun ağlıyordum. Sanırım sonsuza dek böyle gidecekti, geleceğim hiç iç açıcı görünmüyordu. Geleceğim hakkında plan yapmak, müebbet yemiş bir mahkuma "Buradan çıktığında ilk nereye gideceksin?" demek kadar saçmaydı. Çevremdeki insanlar ya tahliye ediliyor ya da beraate kavuşuyordu. O koskoca hapishanede, yani dünyada tek başıma kalmıştım. Kaçacak bir yerim yoktu, ölüme kavuşmak istedim kurtardılar.. Ölümü çare olarak düşündüyseniz, gerçekten çok çaresiz kalmışsınız ve tüm kapıların size kapalı olduğunu anlamışsınızdır.
Sabah uyandığımda yanımda kimse yoktu, yorganım bile beni terk etmişti. Yerde tek başına duruyordu, çarşafım dağılmış, yastığım kaymıştı. Sanki dokunduğum her şey bozuluyor ve ölesiye benden kaçmak istiyordu.
Telefonumu elime aldım ve Kaan'ı aradım.
Kaan çatallaşmış sesiyle "Sonunda bana inandın, biliyorum seviyorsun." dedi. Gülümsemiştim ama sesimdeki ciddiyeti bozmadan "Yardım istiyorum." dedim. Kaan yine uykulu bir sesle "Seni seviyorum desene, lütfen" dedi. Biraz sert bir sesle "Kaan oyun oynamak için aramadım yardım istiyorum dedim sana." diye atarlandım. Kaan biraz daha iyi sesle "Ayaz'ı döndüremem, unut gitsin! Hem ben onu unuttuysam sen her türlü unutursun." dedi. Yumuşak bir sesle "Babamı bulmama yardım et." dedim. Kaan kekeleyerek "Şeyy, senin baban ö-ölmemiş miydi?" dedi. Sesimdeki tonu değiştirmeden "Ölmemiş, hala hayatta, sen bana yardım edecek misin?". Kaan "Tabi ki edeceğim." dedi. "Çok teşekkür ederim" dedim bunu derken sesim titremişti. Kaan, "Ediz, Seni seviyorum." dedi. Bir şey dememe kalmadan kapatmıştı..
Bitkinlik, bıkkınlık hissi vardı. O kadar ağır geliyordu ki her şey, başımı taşımaktan bile yorulmuştum. Eskiden çevremde kimse yoktu ama bu kadar sorunlarımda yoktu. Gider saatlerce sahilde otururdum, erkek keserdim, hayal kurardım. Şimdi hayal kurmaya ayıracak vakit bulamıyorum, aslında vaktim çokta gelecek için boş hayaller kurmak istemiyorum. Geleceğimin istediğim gibi olmayacağı bugünden belli, kim bilir daha neler yaşayacak daha nelere yanacaktım.
O kadar şanssızdım ki, ilk ilişkimde Aids olma ihtimaliyle karşı karşıya kalmıştım. Korkuyordum, ölene kadar yalnız kalmaktan, insanlar tarafından dışlanmaktan, her şeyden korkuyordum. Sanırım yavaş yavaş acı çekerek ölmem gerekiyordu. İnsanların beni tanımadığı bir yer olsa yeni bir hayat kursam...
Bunları düşünürken, Selin odama geldi, gözlerini üzerimde gezdirdikten sonra "Uyanabilmişsin, çok şaşırtıcı." dedi. Gözlerimi devirerek "Evet şaşırtıcı." dedim. Selin sesindeki ciddiyeti bozmadan "Ee bugün ne yapıyorsun?" dedi. Titrek bir sesle "Babamı bulcam." dedim. Selin gülerek "Babacık seni bulmak istiyor mu acaba?" dedi. Ayağa kalktım yanına yaklaştım, gözlerine bakarak "Herkes benimle uğraşıyor, sende benimle uğraşıyorsun. Kendimi ne iyi hissediyorum ne kötü hissediyorum, kendimi hissetmiyorum. Her şey üst üste geliyor, hangisini düşüneyim derken kafayı yedim, psikolojim bozuldu. Şu an olmam gereken yer bu aptal ev veya bu aptal yatak değil, delirdim ben ya kendimi tanıyamıyorum. Yeterince derdim var lütfen sende benle uğraşmayı kes. Anlıyor musun?" dedim ve gözlerimdeki yaşa engel olamadım. Selin elini omzuma koydu "Sakin ol" dedi. Sert bir şekilde elini ittim, ağlayarak "Senden nefret ediyorum, herkesten, her şeyden nefret ediyorum. Aynaya baktığımda gördüğüm o yüzden de nefret ediyorum." dedim ve titrek bir sesle "Keşke ölebilseydim.." diye ekledim. Selin, gözlerime bakarak "Hayat her zaman sana çiçeklerle donatılmış yollar sunmaz. Hayat herkese aynı bakımsız yolu verir, onu düzeltmek, güzelleştirmek senin elinde. Her insanın sorunları var.." sözünü bölmüştüm "Kimin umrunda diğer insanlar, hangisinin bu kadar ağır sorunları olmuş!" dedim. Selin elini tekrar omzuma koydu "Sen güçlüsün bunu bana ve çevrene defalarca gösterdin. Yine başarabilirsin bundan adım gibi eminim!" dedi. Kahkaha atarak "Adın gibi emin misin?" dedim. Suratını devirdi ve "Offf Ediz yapma şunu." dedi. "Adının Selin Hatçe olduğunu kaç kişi biliyor acaba, doğuyla batının sentezlenmesi gibi." dedim ve gülmeye başladım. Selin gülerek kafama vurdu "Döverim seni çocuk!" dedi. İki isimde ayrı ayrı güzeldi ama Selin Hatçe gerçekten komiğime gidiyordu. Kahkaha atarak "Senin adınla dalga geçmiştim parkta hatırlıyor musun?" dedim. Selin kahkaha atarak "Şu yaşlı teyzenin seni kovaladığı gün mü?" dedi. Gülerek "Kadının adıda Hatçeymiş, gundi Hatçe falan diye senle dalga geçerken beni kovalamıştı." dedim. Selin güldü "O zamandan beri dalga geçmiyorsun, benim için iyi bir anı." dedi ve "Hadi toparlan artık, bak isteyince oluyormuş." dedi. Selini taklit ederek "Hidi tipirlin irtik." dedim. Selin küçümseyici bakışlarla süzdü beni ve aşağılayıcı bir ses tonuyla "Gerçekten salaksın!" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gay mi, zönk!
Teen FictionAğlamak çözüm değil ama ağlamadan da yapamıyor insanoğlu.. Dışlamadan, reddetmekten, yoksaymaktan... Kısacası nefret etmeden de yapamıyor.. Farklılığı sevemiyor, farklı olana saygı duyamıyor.. Olaylara tepkisi diğer erkeklerden farklıydı. Erkeklere...