Büyüyordum. İnsanlara inat, hayata inat gittikçe olgunlaşıyordum. Sanki hatalarım azalıyor, doğrularım artıyordu. Hiçbir zaman yaptıklarımdan tam emin olamamıştım ama artık tereddüt etmeye bile gerek duymuyordum. İnsanın kendine inanması, kendine güvenmesi mükemmel bir duyguydu.
Yaşadıklarımı asla çöpe atmıyorum, atmayı da düşünmüyorum. İyisiyle kötüsüyle bu benim hikayemdi, içinde kendimin olduğu şeyi yok sayamazdım. Bu her şeyden önce bana haksızlık olurdu.
Huzurla dolu günlerin yaklaştığından adım gibi emindim.
Bir çok olay yaşadım, yalnız kalacağımı düşündüm, seçimler yapmak zorunda kaldım. İnanıyorum ki, sonunda doğru olanı yaptım. Ben Kaan'ın yanında mutluydum, hislerimde hiç yanılmamıştım, onunla mutlu olacağımı ve sonuna kadar onun olacağımı, onunla ilk sevişmemden sonra gözlerine baktığımda hissetmiştim. Sanki mühürlenmiştim o gece, ruhumu ona satmıştım, karşılığında ise ruhunu satın almıştım. Bu takastan sonra biz olmuştuk. Ben diyecek kadar bencil değildim, sen diyecek kadar da cesur, biz, biz olmuştuk. Sonsuza dek biz.
İnandığım bazı görüşler vardı "Acı çeken insanın, acı çektirmeye gücü yoktur." farkında olmadan yapar bunu, karşılıksız sevgisi onu bencil ve hırçın yapar. Ama bizim ki karşılıklıydı, birbirimize acı çektiremezdik çünkü acıya doymuştuk.
Sevgimiz her şeyin üstündeydi, bu dünyaya aittik ama bu dünyayı aşan bir sevgimiz vardı.
Kaan benimle mutluydu, bunu hissediyordum. Hislerimde yanılabilirdim, lakin hislerimin peşinden gitmeyince bilemezdim. Hem ona karşı hislerim bambaşkaydı, hayallerimi süsleyen kişi hep olmuştu. Kimi zaman onu saçma sapan hayallerimin baş kahramanı yapmıştım, kimi zaman gerçek hayatımın baş kahramanı olmuştu. Hayallerim beni mutlu ediyordu ama gerçek bazen acı veriyordu. Çünkü gerçeklere engel olamıyordum, durduramıyordum. Fakat hayaller gerçeği kadar da mutlu edemiyordu.
Hayatıma Ayaz'da girmişti, yaşadıklarımdan pişman değilim. Geriye baktığımda iyi ki onu tanımışım diyorum. Ama o hep biraz eksik kalmıştı, tamamlayamıyordu. Ya da ben tamamlayamıyordum. Onun yanındayken mutluydum, huzurluydum ama bir şey eksikti. Eksiğim Kaan'da olandı, yani aşk.
Biri hevesim diğeri nefesimdi. Birinden sıkılabilirdim fakat diğerinden vazgeçmem imkansızdı.
Kaan, hayatımın sonuna kadar yanımda olmasını istediğim, hayatımın sonuna kadar yanında olmak istediğim insandı. Onun isteklerine koşmak, dediklerini yapmak saçma sapan kurallarına uymak bana çekilmez değil tatlı geliyordu. Onu seviyorum, ona inanıyorum, ona güveniyorum. O'nun beni özel yapan tek şey olduğuna inanıyorum.
Her şeyin sonu olduğu gibi bizim hikayemizin de sonu gelmişti. Artık huzurlu bir şekilde yaşamak istiyorduk. Ailelerimize her şeyi açıklamıştık, eşcinsel olduğumuzu ve birlikte yaşamak istediğimizi. İkimizin ailesi de buna karşı çıkmış, bizi hasta olmakla suçlamıştı. Yine de vazgeçmedik, elini hiç bırakmadım Kaan'ın. Her şeye rağmen elini tuttum, kimi zaman sımsıkı kimi zamansa güçsüz bir şekilde ama ne olursa olsun elini tutmaktan hiç vazgeçmedim.
Dediğim gibi her şey bitmişti, seçimlerimizi yapmıştık. Her şeyden ve herkesten kendimizi soyutlamış, birbirimizin her şeyi olmuştuk. Okula el ele gidiyorduk, okuldan el ele çıkıyorduk. Üniversiteye el ele başlamıştık ve üniversiteyi el ele bitirdik. Şimdi sokakta bile el ele yürüyorduk. Her ne kadar zor olsa da bunu başarıyorduk. Çünkü biz her şeyden önce buna inanıyorduk...
Bilgisayarıma bunları not ederken Kaan arkamdan sarıldı. Boynumdan öptükten sonra usulca "Hangi anımızı yazıyorsun aşkım?" dedi.
Gülümsedim, sessizce "Gençliğimiz." dedim. Kaan huysuz bir şekilde "Hala çok genciz." dedi.
Munzur bir şekilde "Hala genciz, ama üzerinden yıllar geçti." dedim. Kaan'ın konuşmasına izin vermeden "Aşkım sen bana kahve yaparken, bende şu yazımı tamamlayım, bitince hemen gelirim, olur mu?" dedim.
Kaan yine gülerek "Hay hay efendim." dedi.Kendimi hikayeme vermiş, yazıma kaldığım yerden devam ediyordum.
Belki bu anıların üzerinden yıllar geçti, ama bende canlandırdıkları hala geçmedi. Gözümü kapattığımda o günlere tekrar dönebiliyorum. Biliyorum çoğunuz hayatımda ki kişileri merak ediyorsunuz. Hepsine ne olduğunu kısaca açıklayacağım.
Annem, maalesef onu kaybettik. Birgün Kaan'la kavga etmiştim, eve yani anneme gidiyordum. Annem ile hala barışmamıştık, eşcinsel olduğumu öğrendiğinden beri bana gerçek anlamda annelik yapamamış ve sahip çıkamamıştı. Bunda benim hatam da oldukça çoktu. Çünkü onu kazanmak için hiç uğraşmamıştım. O gün ne olursa olsun gidip boynuna sarılıp omuzunda ağlayacaktım. "Sen benim annemsin, ne olur daha fazla canımız yanmasın." diyecektim. Kapıyı uzun uzun çaldım hiçbirinde açmadı, kapıyı açması için, "Anne nolursun aç, çok özledim." diye yalvarıyordum. Daha fazla dayanamadım anahtarımla girdim. Onu bulduğumda odasında huzurlu bir şekilde uyuyordu. Tüm çabalarıma rağmen bir türlü uyandıramadım. Dünyanın en acı tablosuna şahit olmuştum, ölüsü başında saatlerce ağladım ve son kez annemin cansız bedeniyle uyudum. Kırgın gitmişti bana ve kırgın bir insan bırakmıştı arkasında. Uykusunda geçirdiği kalp krizinden dolayı hayatına veda etmişti. Olaydan bir müddet sonra Kaan'la birlikte evi toplamaya, eşyalarımı taşımaya gitmiştik. Annemin odasına girmiştim, kendime hakim olamıyordum, acı çekiyordum. Eşyalarına baktıkça onu görüyordum, anılarımız canlanıyordu. Öldüğüne inanamıyordum, sanki içerden seslenecekti bana ama bir türlü seslenmiyordu. Annemin albümünü almıştım, resimlerine bakıp ağlıyordum. Sayfayı çevirdiğimde içinde ikiye katlanmış bir mektup buldum.
"Ediz'im...
Yüzüne söylemek isteyipte söylemediğim çok şey var. Benim bu hayatta senden başka kimsem yok. Seninle beraber bende büyüdüm. Sen kimi zaman evladım kimi zaman yoldaşım oldun. İçimi acıtıyor senin bana yabancı olman, acı çekiyorum. Eşcinsel olman beni çok üzdü, sana haksızlık yaptığımın da farkındayım. Hayal kırıklığı nedir bilir misin? Bir annenin evladının en güzel günlerini göremeyecek olmasını.. Seni damatlık içinde göremeyecek olmak, torunumu sevemeyecek olmak bana çok ağır geldi. Bunların tüm suçunu sana yükledim. Senin hasta olduğuna inanmak istedim. Çünkü bu durum çekilmez geldi, çok acı verdi. Düzeltebilirim diye düşündüm. Tam tersine her şeyi berbat ettim ve en acısı seni kaybettim. Çok özür dilerim. Her şeyden önce senin benim canımdan bir parça olduğunu unutmamam gerekti. Senin canını yaktım hem de çok ve benim de canım yandı. Bunları yüzüne söyleyecek cesareti bulamıyorum. Yüzüne söyleyemediklerimi buraya yazdım, umarım bunları birgün okursun ve beni anlamaya çalışırsın. Çok özledim ve çok üzgünüm.
Beni affet olur mu...-Seni canından çok seven Annen."
Mektubu okurken acı içinde annemin yastığına sarılıp hüngür hüngür ağlamaya başladım. Yaptıklarımdan, ondan ayrı kaldığımdan çok pişmandım. Annem yoktu, boynuna sarılıp "Seni seviyorum." diyebileceğim annem artık yoktu. Kaan odaya girdi, beni o şekilde görünce arkama uzanıp bana sarıldı ve yanağını yanağıma koydu. Hiçbir şeyin beni teselli edemeyeceğini biliyordu. Sadece huzur vermeye, ben yanındayım demeye çalışıyordu ve bunu başarıyordu.
Selin ise Ankara'ya yerleşti. Maya ile Selin fırtınalı bir ilişkiden sonra ayrıldı. Maya babası Brad'le beraber yurtdışına yerleşti. Selin şimdi bir erkekle beraber, bu erkeğin Arda olması biraz sinir bozucu lakin Selin eskisi gibi olmadığı çok değiştiğini söylüyor. Umarım değişmiştir yoksa onu yine çok pis benzetirim.
Evet hepinizin ve benim de en çok merak ettiği kişi, yani Ayaz. Ona ne oldu bilmiyorum. En son ona "Sana değer veriyorum, ama Kaan'ı seviyorum. Beni anlamanı ve kararıma saygı duymanı bekliyorum." demiştim. Ayaz sessiz kalmıştı sonra boynuma sarıldı, bulanık bir ses tonuyla "Buna saygı duyamam, hoşçakal" dedi. O günden beri ne gördüm ne duydum. Umarım mutludur, hem de hiç olmadığı kadar...
Her şeyin sonu varmış ama her sonun da bir başlangıcı. Bu son bizim yeni başlangıcımız oldu.
Yeni hikayemize daha az acıyla ve daha çok huzurla yelken açtık.. Tüm okuyucularıma teşekkür ediyorum.-Ediz.
NOT: Bir sonraki bölümde önemli bir not paylaşacağım. Takip etmeniz dileğiyle, hoşçakalın..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gay mi, zönk!
Teen FictionAğlamak çözüm değil ama ağlamadan da yapamıyor insanoğlu.. Dışlamadan, reddetmekten, yoksaymaktan... Kısacası nefret etmeden de yapamıyor.. Farklılığı sevemiyor, farklı olana saygı duyamıyor.. Olaylara tepkisi diğer erkeklerden farklıydı. Erkeklere...