-Bölüm 22-

2.5K 100 26
                                    

Anlamlandıracak bir hayatım yoktu, benim hayatım anlamsızlıklara gebeydi. Ne olacağını asla kestiremiyordum, ne olacağını bilmiyordum. Belki kız doğardı belki erkek veya düşük yapardım. Sakat doğma ihtimalide vardı tabi, ama her şeye rağmen benim hayatımdı her şekilde kabullenip sevmem gerekti.. Kürtajı hiç düşünmedim, ne olursa olsun hep yaşamayı, yaşatmayı seçtim ya da kendiliğinden kaybolup gidişini...

Eve eve giderken Arda arkamdan seslenmişti. "Ediiz, bekle?", yanıma geldiğinde ise "Daha önce sana hızlı yürüdüğünü söyleyen oldu mu?" dedi. Ben ise salakça bir ifadeyle "Evet, Ayaz demişti." dedim. Arda gülümsedi "Geçen gün sen bizdeyken bir şeyler duydum." dedi. Ben ise beni dinleyeni bulduğumu düşünüyordum, telaşlı bir şekilde "Ne, ne duydun?" diyebildim. Arda ise "Doğru bulmuyorum bu yaptığımı ama Selin senin hakkında bazı şeyler söyledi. Ailesel sorunlarından açtık konuyu, Selin'e tuvallette ağladığını söyledim, ve sebebini anlattım." dedi. Ben sinirli bir biçimde "İyi halt ettin, benim işlerime burnunu sokma, laf taşıyan insanlardan nefret ediyorum." dedim ve hızlandım, iyi ki gay olduğumu söylememişim, ağzında bakla ıslanmıyor aptalın. Peşimden koşarak "Ayaz'la sevgili olduğunu da biliyorum." dedi. Ben olduğum yerde hareketsiz bir biçimde bekliyordum. "Yanlış duymuşsun, öyle bir şey yok." dedim. "Kulaklarımla duydum sen telefonda konuşurken" dedi ve az önceki terslemenin intikamını alırcasına "Yani sen ibnesin." diye ekledi. Ona sert bir şekilde tekme attım ve "Ben ibne değilim, ibne sensin." dedim. Oda sinirlenmiş olacak ki yüzüme sert bir yumruk geçirdi, dayanamıyordum, üstüne doğru yürümüş hırpalayarak yere düşürmüştüm. Üstüne oturdum kalkamasın diye, gözlerime bakarak "İbne yerini biliyor!" dedi. Sinirden gözümü ateş bürümüştü, ateş kusuyordum resmen o an istemsizce yüzüne yumruk geçirdiğimi hatırlıyorum. Kendime geldiğimde Ayaz beni sakinleştirmeye çalışıyordu, Arda ise yerde hareketsiz yatıyor başına insanlar birikmiş, yüzü ise kandan görünmüyordu. Kenan amca geldi, bana kızdı ve çocuğunu arabasıyla alıp gitti. Ayaz'a, "Gay olduğumu ve senin sevgilim olduğunu biliyor." dedim ve düzelttim "Yani eski sevgilim olduğunu biliyor." ve ekledim. "Benle dalga geçti."  dedim Arda'nın söylediklerini anlattım. Ayaz bile sinirlenmişti, "Keşke elinden almasaydım o pisliği." dedi. Annem beni arayıp duruyordu, azar işiteceğimi bildiğim için açmıyordum. Ayaz "Bu durumda beni dinlesende bir şey anlamazsın izin ver sen kendine gelene kadar arkadaşın olarak yanında kalayım." dedi. Ben ise sert bir şekilde "Sana güvenmiyorum, hiç kimseye güvenmiyorum." dedim. Ve eve doğru yürümeye başladım..

Neden bu kadar yalnızdım, neden herkes bana bir şekilde zarar vermek istiyordu. Aslında haftalarca biriktirdiğim siniri Arda'dan çıkarmıştım. Eve girdiğimde annem sinirli bir şekilde beni çağırdı "Açıklama bekliyorum." dedi. Ben ise sakin bir şekilde "Her şey ortada ne açıklaması." dedim. Annem meraklı bir ses tonuyla "Neden o çocuğu dövdün, sana ne oluyor. Hayatın boyunca kimseyi incitmedin, içine şeytan mı girdi?" diye sitem etti, ve ekledi "Lütfen kendine gel, baş edemiyorum artık seninle!" dedi. Ben ise umursamazlığıma devam ederek "Kimin umrunda?" dedim. Annem ellerimi tuttu "Seni çok önemsiyorum." dedi. Ben kararlı bir biçimde "O zaman o iblis ailesiyle akraba olmayalım o salak adamla evlenme, bunu yapacak kadar seviyor musun?" dedim. Annem, "Hayır evlenicem, siz çocuksunuz küsersinizde barışırsınızda o adamı seviyorum ve senin baban olucak." dedi. Sinirli bir şekilde gülerek "O piçin babasına ben baba demem. Babamdan kalan bu evde yaşarım sende defolup gidersin hayatımdan." dedim. Annem sinirlenmişti "Kelimelerine dikkat et, kendine gel sen çocuk değilsin." dedi. Alaycı şekilde "Az önce çocuksunuz küsersinizde barışırsınızda diyordun." dedim ve ekledim "İşine gelince çocuk, gelmeyince çocuk değil.. O adama benziyorsun anne beynin olduğunu unutma." dedim. Annem "Ediz susmazsan çok kötü şeyler olacak" dedi ve emir vererek "Odana geç." dedi. Sinirli bir sesle "Hepinizden nefret ediyorum. Asla onlarla yaşamıcam ve onlar gibi salak olmucam, sana benzemicem anne." dedim. Annem sinirine daha fazla hakim olamamıştı, bana çok hızlı bir şekilde tokat atmıştı. Nefesim kesilmişti, konuşamıyordum, hareketsiz şekilde anneme bakıyordum. Birden gülmeye başladım, annemin gözlerinin içine bakarak "Zaten sen çoktan terk etmişsin beni." dedim ve gözlerimden akan yaşlara hakim olamadım. Yavaş yavaş odama ilerliyordum. Annem arkamdan "Ediz, özür dilerim." diye bağırıyordu...

Ağlamıyordum artık, iki günlük piç için oğlunu hiçe sayan anne umrumda olmamalıydı. Artık burda yaşayamazdım, artık burda yaşamamalıydım. Yeni bir hayat istiyordum, zaten annemi ben seçmemiştim, bu hakkı bana tanımamışlardı. Kapım kilitliydi, Selin arada geliyor bana sesleniyor gidiyordu. Sırt çantama birkaç eşya ve kumbarımı koymuştum. Hep böyle kaçışlarda not koyulurdu, belki annem ile aram düzgün olsaydı bende koyabilirdim, iyi şeyler yazabilirdim. Not bırakasım bile gelmiyordu, yine de kağıdı almıştım elime. Her cümlem nefrete çıkıyordu, her cümlem acıya sürüklüyordu beni..

"Oğlun, öldü." yazdım ve yatağımın üstüne bıraktım. Ayıyı görmüştüm, önce öptüm sonra dayanamayarak çantama onuda koydum. Telefonumuda almıştım, satıp parasını harcayacaktım. Herkesin uyuduğundan emin olduktan sonra dışarıya doğru ilerledim. Kapıyı kapattığımda içimde bir acı hissettim, bir daha bu kapıya dönmeyecek oluşum, bu kapının diğer kapılardan farksız oluşu. Ağlamak istemiyordum artık ama her şey beni ağlatmaya çalışıyordu şu basit kapı bile. Nereye gidecektim peki şimdi, ne yapacaktım? Sahile doğru yürüyordum yine, etrafta nerdeyse hiç kimse yoktu, korkuyordum ama korkumu bastırmaya çalışıyordum. Sahilde oturmuş, denizi ve deniz fenerinin o parıltısını izliyordum. Birden ses duydum, "Sikerim böyle hayatı." diye haykırıyordu resmen biri. Korkmuştum, ilk defa bu saatte yalnız başıma dışardaydım. Arkadan bir ses, "Benim yerime oturmuşsun." dedi. Hemen kalkmıştım, "Pardon!" dedim. Arkamı döndüğümde Kaan'ı gördüm. Kaan yüzüme hayretle bakarak "Napıyorsun sen bu saatte ana kuzusu." dedi. Bitkin bir sesle "Üstüme gelme lütfen çok kötüyüm." dedim. Her şeyi anlatmıştım o gece Kaan'a yani Evden kaçışım, Arda meselesi, Annemin tokatı.. Kaan alkol almıştı, iki kolunu kucaklar gibi açtı ve bana gülümseyerek "Hoşgeldin o zaman aramıza." dedi. Ben "Aramıza?" dedim. Kaan, "Sadece benim, lafın gelişiydi o." dedi. Ve kendiside ailesel sebeplerden dolayı yalnız kaldığını anlattı. İlk defa birbirimizi anlıyorduk. Kaan gözlerimin içine bakarak "Özür dilerim, senin hakkında bir şey bilmeden, kafamda bir şeyler yaratmışım. Ve onlara inanmışım." dedi. Sonra ise ekledi "Nerede uyuyacaksın?" ben ise "Bilmiyorum." diye yanıtladım. Kaan, "Gel bende kal, buralar güvenli olmaz." dedi. Ben ise "Tanımadığım insanlarla kalmam, size gelemem." dedim. Kaan ise "Biz demedim ben dedim, nerenle dinliyorsun?" dedi.

Kaan'ın peşine takılmış gidiyordum, Kaan'la hem muhabbet ediyor hem ilerliyorduk. Bir apartman dairesine girdik, küçük bir evdi burası "Senin mi?" diye sordum. Kaan, "Evet bizimkilerle geçinemeyince burayı bana tuttular, burda yaşıyorum." dedi. İç geçirerek "Keşke benimde bunları yapacak bir babam olsaydı." dedim. Kaan gülümseyerek yüzüme baktı, saçlarımı okşadı ve "Keşke biraz büyüsen" dedi ve ekledi "Keşke benim babamda ölmüş olsaydı ve onu, senin yaptığın gibi kahraman olarak anabilseydim." dedi. Ev çok dağınıktı, her yerde bira şişesi vardı, poşetler, cipsler, pizza kutuları, tişörtler... Evi incelereken "Çok dağınıksın." dedim. Kaan gülümseyerek, "Orda yerlerden bir tişört seç ve giy rahat edersin, hem az kullanılmış onlar." dedi. Ben ise "Şükürler olsun ki yanımda pijamam ve tişörtüm var." dedim. Kaan kahkaha attı "İlk defa evden kaçtığın çok belli yoksa onların yerine yiyecek alırdın ahmak." dedi ve ekledi "Sanki sıcak bir eve kaçıyo adam, pijama almış." dedi. Ben "Off benimle uğraşma lütfen havamda değilim." dedim. Kaan ise merak etme, "Ben varım." dedi.

Nedir bu erkeklerdeki korumacı tavır, nedir yani. Anlayamıyordum.. Kaan, bira açmış bana da uzatmıştı bir tane, ben ise bozuntuya vermeden aldım. İlk defa içtiğimi bilmesini istemiyordum, ayrıca reddedersem bununla da dalga geçerdi ve uğraşamak istemiyordum. Kaan'ın birayı kafasına dikmesiyle yarıya indirmesi bir oldu. Bende içmeye çalışıyordum, iğrenç kokuyordu, birden nefesimi tuttum ve Kaan gibi kafama diktim. Dikmemle püskürtmem bir oldu, gözlerim yaşarmış, bira genzime kaçmıştı. Nerdeyse ağlayacaktım, Kaan ise kahkaha atıyordu. Alaycı şekilde "İlk defaya göre öyle içmemelisin, çerez ve cips var bak senin için koymuştum." dedi..

Sabah olmak üzereydi nerdeyse Kaan zil zurna sarhoş olmuş ben ise bir daha birayı içecek gücü kendimde bulamamıştım. Kaan sürekli konuşuyor ve sürekli saçmalıyordu. Esneyerek, "Nerde uyucam ben?" dedim. Kaan eliyle kapıyı göstererek "İçerde yatak var orda." dedi. Geçmiştim, yatağa uzanmıştım, biraz zaman geçtikten sonra Kaan geldi ve yanıma uzandı. Yatak iki kişilikti zaten ama onunla yatmak istemiyordum. Ediz dedi birden "Efendim demiştim. Neden herkes tarafından siktire maruz kalıyorum, neden sevilemiyorum." dedi. "Ahh bi bilsem." dedim ve ekledim "Kelin ilacı olsa başına sürermiş.". Kaan, "İkimizde sevilmiyorsak neden birbirimizi sevmeyi denemiyoruz ki?" dedi. Ben, kahkaha attım, "Kaan şu an saçmalamanın doruklarındasın" dedim ve gülmeye devam ettim. Birden döndü ve saçımı bozdu, bende onun saçını bozmuştum. Yatakta şakalaşmaya ve kikirdemeye başlamıştık. Birden üstüme çıktı ve dikkatli bir şekilde gözlerime bakıyordu...

NOT: MEDYADAKİ KAAN.

Gay mi, zönk!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin