Giren hizmetliydi, bizi önce bir baştan aşağı süzdü sonra "Siz burda napıyorsunuz?" dedi. Arda rahat bir şekilde "Resim hocası çerçeve istedi onu bulmaya çalışıyorduk." dedi. Hizmetli ise "Ha öyle desene, bende korktum, sigara içiyorsunuz diye." güldü. Arda sırıtarak "Ne sigarası abi ya, biz sigara kullanmıyoruz." dedi. Sonra, "Biz çıkalım, hocaya çerçevenin ölçülerini soralım olmazsa hocayla iner bakarız." dedi. Ve çıktık, bana bakarak "Fena yırttık, anahtarım olduğunu bilmiyorlar. Yedeklerden birini almıştım, hala bende duruyor." dedi. Ben güldüm, "Başını belaya sokma sakın, bu arada derse gireyim ben artık." dedim. Arkamdan seslenmişti, bugün hep burdayım ben, belki yine konuşmak istersin bu arada 11-Sosyal A'dayım.. Sözelciydi demek, oldum olası sözel dersleri sevmişimdir. Aslında sözelci olacaktımda annem beni hep hukukçu hayal etti o yüzden TM'de sıkışıp kalmıştım. Sınıfa girdiğimde kimse yoktu, çantamı almıştım. Nöbetçilerin yanına gidiyordum, hizmetliyi gördüm. "Ya bizim sınıf boştu acaba nerdeler biliyor musunuz?" dedim. Hizmetli ise yüzüme dahi bakmadan "Okulun basketbol maçı varmış, onu desteklemeye gittiler." dedi. Ohh be yani ders yoktu.. Nöbetçi masasına doğru ilerledim, amacım Arda'yı görmekti gitmeden. "Oturmuş kitap okuyordu." bölmek istemedim. Yanına gitmek yerine çıkışa doğru devam ettim.
Eve geldiğimde Selin kapıyı açtı, "Ooo beyfendimiz bugün erkenci" dedi. Seline gülümseyerek "Hiç rol yapamıyorsun, Edoş demediğin zamanlarda senin ne kadar yapmacık kız olduğunu anlıyorum." dedim. Selin yüzüme baktı sonra anlamsızca kahkaha attı. İçeri geçmiştik, annem yanıma geldi. Selin'e göz kırpmıştı, Selin "Hımm ben bir kirlilerime bakayım, giyecek bir şeyim kalmadı. Yıkayalım teyzoş." dedi. Annem ise "Tamam kızım, sen çıkar yıkarız." dedi. Annemin benle yalnız konuşmak istediğini anlamıştım. Anneme dönerek "Ee Selin'de gittiğine göre artık konuya girebilirsin" dedim. Annem, gülümseyerek "Çok mu belli ettim" dedi. "Yani, göz kırpmanı gördüm." dedim. Annem, "Şu sıralar iyi olmadığını biliyorum, ergenlikten olduğunu düşünüyorum. Tepkilerini inan kestireyorum, öyle zor bir dönemden geçiyoruz ki, kendi oğlumu tanıyamıyorum." dedi. Ben ise yumuşak bir tonla "Amaan annecim takıldığın şeye bak." dedim. Annem, "Aslında konuşmak istediğim konu bu değildi." dedi ve ekledi. "Ben, yalnızlıktan çok sıkıldım. Tek başıma her şeye yetişmeye çalışıyorum. Aslında başarabiliyorum bundan hiçbir zaman şikayetçi olmadım, seni çok seviyorum çünkü.. Ama seninde beni sevdiğini fikirlerime saygı göstereceğini biliyorum." dedi. Ben ağzımı açmış merakla annemin konuşmasının bitmesini bekliyordum. Annem konuşmasına devam etti "Ben evlenmeye karar verdim." Ben küçük dilimi yutmuştum resmen "Anne sen emin misin?" dedim. Annem, ellerimi tuttu "Böyle önemli bir konuda ani kararlar alınmaz değil mi?" dedi. Yapmacık bir şekilde gülümsedim ve sert bir ses tonuyla "Senin kararın, senin hayatın. Zorluk çıkarmak istemiyorum. Mutluluklar!" dedim ve odama doğru ilerlemeye başladım..
Çevremdeki herkes gidiyordu, bugün üç kişiyi birden kaybetmiştim. Kaan, Ayaz, Annem, Kaan umrumda değildi ama Ayaz ile Annem beni çok üzmüştü. Duygusal olarak yalnız kalmaktan korkmuyorum ama fiziksel olarak yalnız kalmak beni korkutuyordu.. Telefonumu almıştım elime, okunmamış 10 mesaj vardı aynı zamanda 17 cevapsız çağrı. Mesajlar çoğunlukla Ayaz'dan gelmişti iki tanesi ise Kaan'dandı..
Ayaz: Neredesin?
Ayaz: Sana ihtiyacım var.
Ayaz: Bunların yalan olduğunu söyle.
Ayaz: Lütfen aç şu telefonu!
Ayaz: Endişeleniyorum, açar mısın şu telefonu!
Ayaz: En azından reddedebilirsin, yaşama belirtisi göster.
Ayaz: Ediiiiiz!
Ayaz: Çok kötüyüm lütfen anla!
Kaan: Nereye kayboldun sen?
Kaan: Heyy, mesajımı görünce dön ;)
Hiçbirine dönmeye niyetim yoktu, benim derdim bana yetiyordu. Hepsine çok kızgındım. Annem odama gelmişti, "Ee hazırlanmamışsın sen" dedi. Meraklı bir şekilde "Hazırlanmam mı gerekiyordu?" dedim. Annem, "Ahh tabi, ben bu akşam yemeğe gideceğimizi söylemedim dimi!" dedi. Ben, endişeli bir sesle "Sakın bana, evleneceğin adamın evine yemeğe gideceğimizi söyleme!" dedim. Annem suratıma bakarak "Leb demeden leblebeyi anlıyorsun, zeka küpüm hadi çabuk hazırlan." dedi ve kapıyı kapatıp çıktı. Lanet olsun, her şey üst üste geliyordu. Az önce yalnız kalmaktan korkuyorum demiştim, ama Tanrı'nın bana bu şekilde karşılık vereceğini tahmin edemiyordum. "Nolur yalnız kalmama yardım et Tanrıım!" dedim..
Hazırlanmıştım, taksiye binmiş gidiyorduk. Ben dışarıyı izliyordum, annem ile Selin ise dedikodu yapıyorlardı. Annem sürekli Selin'e "Nasıl olmuşum, saçım nasıl, makyajım nasıl?" gibi sorular soruyordu.. Gelmiştik sanırım, annem taksiye ücretini verdi sonrasında ise indik. Annem işte burası dedi. Ben gözlerime inanamıyordum. Evin mimarisi mükemmeldi, ayrıca bahçesi süperdi, resmen özene bezene dizayn edilmişti. Ağaçlar kusursuz, çimler, çiçekler, süsler.. Tek kelimeyle harikaydı. Annem kapıyı çalmıştı, biz Selin'le etrafa bakınıyorduk, birbirimize yeni keşfettiğimiz şeyleri gösteriyorduk. Annem, bize fısıldadı "Tamam çocuklar, yeter." dedi. Ve kapı açılmıştı, kapıdaki yüz gülümseyerek hoşgeldiniz diyordu.. Ben kaba bir sesle, "Arda!" demiştim. Annem ve Selin şaşkın şaşkın bana bakıyordu..
NOT: MEDYADAKİ SELİN.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gay mi, zönk!
Teen FictionAğlamak çözüm değil ama ağlamadan da yapamıyor insanoğlu.. Dışlamadan, reddetmekten, yoksaymaktan... Kısacası nefret etmeden de yapamıyor.. Farklılığı sevemiyor, farklı olana saygı duyamıyor.. Olaylara tepkisi diğer erkeklerden farklıydı. Erkeklere...