Merhabalar : )
"Uyu uyu uyan yarim, sar kolların dayan yarim.
Sinemdeki küllerime, sendin közü koyan yarim." *Fahriye Evcen- Uyan yarimBugün evli bir kadın olarak gözümü açtığım sekizinci sabah. Sabah Ömer'in gidişiyle uyanmıştım ama tekrar uyumuştum. Saate baktığımda on olduğunu gördüm. Yataktan kalkıp Sena'yı kontrol ettim. Uyuyordu. Yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim. Canım o kadar çok patates kızartması çekiyordu ki üşenmeme rağmen yaptım.
Yarın Sena'nın doğum günüydü. Ve Cumartesi olması işimize gelmişti. Sabah mezarlığa gidecektik. Alya'nın yanına... Daha önce beni oraya götürmemişti Ömer. İstemezsem yine gelmeyebileceğimi söylemişti. Neden gitmek istemeyeyim ki?
"Günaydın Gökçe abla. Patates kızartması mı yapıyorsun?" Sena mutfak kapısının önünde duruyordu. Kokudan anlamış olmalıydı. Kafamı salladığımda ellerini çırptı. "Şimdi sen gidip yüzünü yıkıyorsun ve üzerini değiştiriyorsun. O zamana kadar hazır olmuş olur. Tamam mı?" Kafasını salladı. Ve odasına gitti. Kızartmaları tabaklara doldurdum ve dünden kalma ekmeğe baktım. Yeterdi. Sena geldiğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Bugün Asu Samsun'a dönecekti. Bu yüzden onun yanına yani Leyla ablanın evine gidecektik. Kahvaltıdan sonra ortalığı toplayıp üzerimi değiştirdim.
"Sena hadi çıkalım." dediğimden salondan çıkıp yanıma geldi. Çantamı ve telefonumu aldığımda evden çıktık. Kışın eve kapanmanın acısını bu yaz çıkartabilirdik sanırım. Biz yürümeye başladığımızda Ferhan ablanın evinin kapısı da açıldı. Kucağında Selim'le çıkto evden. "Ah sen de mi Leyla'ya gidiyorsun?" diue sordu. Kafamı salladım. Aşırı sıradan ve aşırı huzurlu bir güne daha adımımızı atmıştık işte. Dakikalar sonra eve gelmiştik. Leyla abla açtı kapıyı. Onların daha bir haftalık tatili vardı.
İçeri girdiğimizde Asu ve Oya'yı dalında otururken bulduk. Telefonla uğraşıyorlardı. Sena, Asu'nun yanına koştu. Asu gülerek baktı ona. "Buldun tabi kızılını. Ayrılmazsın yanımdan." diyerek onu aldı kucağına. Koltuklara oturduk. "Kaçta otobüsün?" diye sordum. İkindiye doğru olduğunu biliyordum ama tam saatini bilmiyordum. "Dört buçukta." diye onun yerine cevap verdi Leyla abla.
Ona bakınca abimin mektupları geldi aklıma. Acaba ne olmuştu? Abime sorma fırsatı bulamamıştım. Belki konuyu açar diye bekledim ama tam tersine ilgi odağı bendim. "Şimdi gidiyorum ama doğumda yine buradayım. Bir ayağımı burada bırakıyorum resmen." dedi gülerek Asu. Öyleydi gerçekten de. Aslı ablanın durumunu sormayı aklıma not ettim. "E nasıl gidiyor hayat? Valla akşam senin yokluğunu hissedeceğim bu kızıl gidince." dedi Leyla abla. Tabi o buradayken yerimi dolduruyordu.
"Gitmeyim istersen abla?" dedi Asu gülerek. Burada kalmaya baya meyilli duruyordu. Güldük. "Şimdilik her şey iyi." dedim sadece. Zaten buraya geleli birkaç gün olmuştu. Ne gibi kötü bir şey olabilirdi ki?
Biz sohbete devam ederken zil çaldı. Kapıya en yakın tarafta oturan bendim. Herkes oturduğu yerden bana baktı. Oflayarak ayağa kalktım. "Yani be hamileyim ya... Kalkıp bakacağınıza benden bekliyorsunuz her şeyi." diye söyleyerek kapıya döndüm. Salondan çıkıp kapıyı açtığımda karşımda bir adam gördüm. Postacıydı sanırım. Elinde bir sekreterlik dosyası vardı. "Leyla Güneş?" dedi sorarcasına. Bir saniye beklemesini söyleyerek salonun kapısına yöneldim. Kızların bakışları bana döndü. "Leyla abla postacı var kapıda. Sana bir şey gelmiş sanırım." dediğimde kucağındaki Sena'yı hemen yan tarafına oturtup "Tamam bakarım ben." diyerek yanımdan geçti aceleyle. Tabi ki geçmedim salona. Postacı ona bir zarf uzattı ve bir kağıdı imzalamasını istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN BENİM // TAMAMLANDI
Romance*Tamamlandı Sen benim umudum, hayallerim, varoluşum, gülüşüm, kahkaham... Sen benim yıkılışım, umutsuzluğum, gözyaşlarım, hıçkırıklarım, boğazımdaki düğüm... Sen benim şarkılarım... Sen benim gecem... Sen benim yaşanmışlıklarım, Sen benim ölüşlerim...