Rita'yı bakanlığa teslim etmiştim. Azkaban'ı boyladı tabiki. Gelecek Posta'sına bile çıktı. Benim yakaladığım yazıyordu. Bir kaç teşekkür mektubu bile aldım zmdlşszlkfls.
Balo haberi tüm okulda yayıldı ve biz herşeyimizi hallettik. Bir sürü teklif aldım çünkü mükemmelim. Bir kaç tanesi lanetle bitsede insanları reddetmeyi sevmiyorum. Ne diyebilirim ki? Yüce gönüllü birisiyim.
Draco etmeyecek gibi duruyordu. Bende birini kabul edecektim. Draco ile otururken yanımıza Gryffindoor'dan bi çocuk geldi. Adı neydi ya. "Merhaba, ben John Flowney. Benimle baloya gelir misin?" Kendinden emin, kimse beni reddedemez gülüşü vardı. Nora'dan öğrendiğim kadarıyla kızları da kullanıyordu. Kafamı Draco'ya çevirdim, çenesi seğriyordu. Kolunu omzuma attı. "Üzgünüm Flowney o benimle geliyor." Flowney bozuldu ve uzaklaştı. "Ben bir teklif aldığımı hatırlamıyorum?" Tek kaşım havada Draco'ya bakıyordum. "Şey ım... ehem ehem. Chasity Lillius Potter. Benimle 2 gün sonraki 3 büyücü turnuvası balosuna gelmeye ne dersin?" Kocaman gülümsedim. Sonunda! "Olur derim Drakey." Hızlıca ayağıya kalktı. "Iı şey tamam o zaman. Yarın konuşuruz." "Tamam."
Draco gider gitmez Nora'yı buldum. "NORA NORA NORA NORA AAAAAA. HEMEN YATAKHANEYE!" Peşimden geldi. Herşeyi anlattım "İnanamıyorum Chas. Tony hala bana sormadı..." "Ne demek hala sormadı?" Ne yapmaya çalışıyor bu? "Neyse hadi yemeğe inelim." Nora kafasını salladı.
Büyük salonun kapısından içeri girdiğimizde Athy bize doğru geldi. Arka cebinden gri bir gül çıkardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Nora Alya Black, benimle 3 Büyücü Turnuvasının Balosuna gelir miydin?" Birkaç adım geri çekildim. Nora ağzını açıp kapattı. Ne diyeceğini bilmiyor gibiydi. "Ben... neden bu kadar bekledin gerizekalı? Tabiki gelirim!" Sarıldılar herkes alkışlıyordu. Islık çalıp "Tonora is REAL!" Diye bağrıyordum. Sonunda!
Balo günü gelmişti. Elbisemi giydim, ayakkabılar ve çanta. Minik siyah küpeler ve küçük, ışıltılı bir kolye taktım. Saçıma dağnık bir topuz ve mükemmel. Mat bordo bir ruj sürüp kirpiklerime rimel sürdüm. Gözlüklerimi şık çerçeveli güzel bir siyah gözlükle değiştirdim. Hazırdım.
Nora gri elbisesini giydi. Saçlarının yarısını güzel bir şekilde topladı. Hafif pembe bir ruj, biraz allık ve rimel ile mükemmel olmuştu. Hermione'yi biliyorsunuz zaten. Nora ve ben yan yana kızlar yatakhanesinin merdivenlerinden indik. Athy de Sly'di. Draco'yu gördüm. O... çok... yakışılıydı. Nora söylemiş olacak ki bana uyacak şekilde simsiyahti. Ceketinin cebinde küçük siyah bir gül vardı. İnce düşünülmüştü. Ellerini uzattılar. "Gidelim mi bayanlar?"
Balo sıkıcıydı. Güzel birkaç dansın sonunda oturmuştuk. Draco'yu içki almaya göndermiştim ama ortada gözükmüyordu. Endişeleniyordum. Harry'yi gördüm. "Hey Harry! Draco'yu gördün mü?" "Onu salondan çıkarken gördüm ama şey..." "Ama ney??" "Parkinson da peşinden çıktı." Ne yapmaya çalışıyor bu? "Tamam sağol."
