Başlık bulamayan bir adet bne

1K 77 48
                                    

MEDYA : ROMANTİK DRACO'NUN HEDİYESİ 🤍

Beyaz ışık gözlerimi kamaştırdığında açtığım gibi geri kapattım. Yanımda biri elimi tutuyor, düzenli nefeslerine göre uyuyordu. Kımıldamadan gözlerimi açtım. Olanlar aklıma birer birer doluşurken gözlerim doldu. Ayağa fırladım. Draco telaşla uyanınca bir an başım döndü ve tökezledim. Kolumu tuttuğunda kafamı salladım. "İyiyim." Cebimden Konum Parşömen'ini çıkarıp annemin adını fısıldadım. Kafamı Draco'ya çevirdiğimde bir büyü ile üstünü değiştirdiğini ve asasını hazırda tuttuğunu gördüm. "Gelmiyorsun."      "Gelmiyor muyum?! Elbette müstakbel kayınvalidemi kurtarmaya geleceğim." Söyledikleri duraksamamı sağlarken başımı eğip gülümsedim. Knockturn Yolu. Gülmem genişledi. "Aptal Marie..." Draco'nun kolundan tutup bizi cisimledim. Pelerinimin kapşonunu taktığımda herkes kim olduğumu bilse de tavırları değişmemişti. Knockturn Yolunu seviyordum. En azından köşedeki sarhoş adamların, tekinsiz cadıların amaçları belliydi. Kötülük. Ama Diagon Yolu'ndaki zengin aileler, itibarlı bakanlık çalışanları ve yükselişlerini masumların düşüşleri ile yaşayan aptal zübbelerin hangisinin seni sırtından bıçaklayacağını kestiremiyordun. Ara sokaktaki küçük eve geldiğimizde küf kokusuna yüzümü buruşturdum. Kapıyı sert bir hareket ile kırarken Draco bana tek kaşını kaldırdı. Hızlıca içeri ilerlediğimde karşımda bir sandalyeye bağlı annem ve anlına asasını dayamış Marie duruyordu. Gülüp bir sandalye yarattım. Rahat bir ifade ile karşısına oturacağımı beklemiyor olacak ki afalladı. Ne zaman insanların benden beklediklerini yaptım ki? "Onu öldüreceğim!"   Omuz silktim. "İstersen yap. Sonra ne olacak sana söyleyeyim. Sevdiğin adam seni avlayacak. Kaçacaksın. Yanında olması için öldürdüğün bu kadın, senin sevdiğin adamın herşeyi. Köşeye sıkıştığını hissedeceksin. Yanında olmasını istediğin kişi karşında, tek bir hatanda seni ölümüne kavuşturacak kişi olacak. Tabi bunlar senin umrunda değil. Sana geleceğini mi sanıyorsun Marie? Seni seçeceğini mi sanıyorsun? Bunu yapsaydı yıllar önce Fransa'dan dönmeyerek yapardı." Sözlerim onu derinden etkilemiş olacak ki elleri titredi. Asasını elime çağırıp kırdım. "Göründüğünden daha salaksın Marie." Küçük bir el hareketimle bayıldığında annemin kollarını ve bacaklarını çözdüm. İnce kollarını bana sardığında daha sıkı bir şekilde sarıldım. Bir süre sessizce göz yaşlarımızı döktük. Yanağına bir öpücük kondurup bizi eve cisimledim. Yaralarına büyü yaparken üstünü de temizleyip yeni kıyafetler giydirdim. Babam henüz eve gelmemişti. Bir kaç saat uyuduktan sonra kapı çaldı. Draco'ya bir bakış atıp kapıyı açtım. Karşımda normalden daha fazla dağınık saçları, kırmızı gözleri ve yorgun görüntüsü ile birkaç saatte 10 yaş yaşlanmış gibiydi. Bu haline gözlerim dolsa da yukarı çıkmasını söyleyip Draco ile bakanlığa cisimlendik. Bir kaç kişi ile konuştuktan sonra annem ve Marie'nin mahkemesi olacağını öğrendim. Yarın bakanlıkta gerçekleşecek olan bu mahkemeye annem, babam, Harry, Draco, ben ve destek için arkadaşlarımız katılacaktı. Hogwarts'a döndüğümüzde Harry yoktu. Eve gitmişti. Dumbledore ne kadar avukat ben olurum dese de ben olacaktım.

Üstümü hızlıca değiştirip ayağa fırladım. Sabrina mahkemenin 3 saat erkene alındığına ve beş dakika sonra başlayacağına dair patronus yollamıştı. Yatakhaneden çıkıp bir büyü ile Nora ve Lilian'ın dolabındaki kombinlerden birini giydirdim. "Noluyo yağ-"    "2 dakikanız var. Büyük salona." Onlar hızlıca ayağa kalktığında Draco'yu ve Athy'yi kaldırdım. Sabrina Harry'ye haber vermişti. Hızlıca hepimizi kapının önüne cisimledim. Hep yapmak istediğim gibi içeri daldım. "Maktülün avukatı ; Chasity Lillius Potter." Tranwell bariz bir endişe ile bana döndü. "Bayan Potter? Demek mahkemeyi erkene aldığımız haberini aldınız." Tek kaşımı kaldırdım. "Sana rağmen..." Bozulsa da ses etmedi. Annemin yanına dikilip yandaki Marie'ye küçümseyici bir bakış attım. "Benim burda olmamın sebebi gereksiz bir şekilde annemin suçlanmasını savunmak ve kurtarılma anına tanık etmek. Tıpkı Draco Lucius Malfoy gibi. Annem ise suçlu damgası yemesi dışında Marie yılanının -pardon- Marie'nin neden bunu yaptığı ile ilgili açıklama yapacak. Tıpkı Maddison Ellie Mane, James Fleamont Potter, Remus John Lupin ve Sirius Orion Black gibi. Nora, Anthony, Lillan, Harry, Regulus ve Nagini de kanıt için buradalar." Kaşlarını çattı. "Ne kanıtı?"      "Saçmaladığının." Birkaç müsteşar şaşkınlıkla bana döndü. "Lafımı sakınan biri değilim Tranwell. Bana yaptığın her yanlışa göz yumacak olmam, aileme saldırabileceğin anlamına gelmez! Suçlamalar?" Titrek bir nefes aldı. "Bayan Marie'yi kışkırtmak ve zarar vermek." Kahkaha attım. "Onu orada öldürebilirdim ama yapmadım değil mi? Herneyse. Suçlamaları reddediyoruz ve kaçırılma anının Bayan Lillius Evans-Potter tarafından dinlenmesini talep ediyoruz." Çekicini vurdu. "Talep redd-"    "Sayın Bakanım. İzninizle bu talebi biz müsteşarlar onaylıyoruz." Dedi öndeki, diğerlerinden biraz daha rütbeli bir müsteşar. "Elbette. Dinliyorum." Anneme dönüp elini sıktım. Gülümsedi. "Öncelikle ben başlamak isterim. Bayan Maddison Mane ile bakanlıktan ayrıldıktan sonra sahildeydik. 'Sam'in Burgerleri'nde yemek yedik. Oraya çok gittiğim bilinen bir gerçek ve Bayan Mane ile oraya gitmeyi uygun görmüştüm. Eve uğradıktan sonra Hogwarts'a gidecektik."    "Kusura bakmayın sözünüzü kesiyorum ama neden eve gittiniz?" Tranwell'e gözlerimi devirdim. "Evime gitmek için izin almam gerekmiyor. Anneme yaptığım bir iksiri kontrol etmesini söylecek, babamdan yeni bir vurucu sopası isteyecek ve odamdan kıyafetlerimi alacaktım. Deri ceket ve botlarımı. Oldu mu?" Ters cevabıma sustu. "Oraya gittiğimizde Maddison ve ailemin tanıştığını öğrendim. Fransa Beauxbatons Okulu'na yapılan bir ziyarette Hogwarts yıllarında tanışmışlar. Tıpkı Marie gibi. Babamı sevmiş ama onlar annemle evlenmişler. Takıntılı Marie pisliği de annemi kaçırdı. Biz Hogwarts'a döndük. Profesör Dumbledore'un izni ile derslere girdik. Yemekhaneye indiğimde annemin kaçırıldığını öğrendim ve müsait bir zamanda çıkıp aradım, buldum. Marie'yi ise Draco'nun yardımı ile bakanlığa teslim ettim. Hiçbir kural ihlali yapmamama rağmen burada vaktimi yiyorsunuz. İşlerim, okulum, peşimde bir süperkötücani, yakamam gereken ölüm yiyenler ve ailem var." Saatime bir bakış attım. "Biçim değiştirme dersine 15 dakika var, arkadaki arkadaşlar ve ben sizin yüzünüzden 10 parşömen ödev yapmayacağım." Söylediklerime birkaç müsteşar kıkırdarken öndeki adam minicik bir tebessüm edip konuştu. "Bayan Marie'yi suçsuz bulanlar." Bakan ve birkaç kişi el kaldırdı. "Sanırım cevap belli..." bakan çekici vurdı. "Marie Edmund 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır." Gözlerimi devirip çantamı sırtladım. "Bana düşman olduğunu açık oynama Tranwell, kartlarında koz olmaması ile birlikte gevşek tutuyorsun. Ama benim boş kartım olmadığı gibi o kartları sana yedirmek için sabırsızlanıyorum." Sözlerim sessizliğe yol açarken herkesi evine cisimleyip müsteşarlara bir baş selamı verdim.

10 dakikam olduğunu görüp okul eteğimi giydim. İçime siyah, göbeği açık bir askılı giyip gömleğimi büyültüp ceket gibi giydim. Fular yaptığım kravatımı çantama bağlayıp üstünde Slytherin rozetleri olan siyah çantamı sırtıma attım. Fileli bir çorap giyip bağıcıklı botlarımı giydim. Yakın zamanda omzuma kestirdiğim saçlarımın birazını sağa atıp dağıttım. Dudaklarıma bir parlatıcı sürüm rimelle siyah gözlerimi ortaya çıkardım. Yüzüklerimi takıp Draco'nun aldığı bir kolyeyi taktım. (Medyaağğ bana da al Dracoaşkm.) Derslere girmek üzere koridorlarda ilerlemeye başladım. Johan bu aralar fazla sessizdi ve bu beni rahatsız ediyordu. Dalgınca koridorlarda ilerlerken birine çarpmam ile çarptığım kişinin kitapları yere düştü. Parmaklarımı şıklatıp kitapların havada durmasını sağladım. Yavaşça kitaplar üst üste geldi ve tanıdık eller kitapları tuttu. Kaşlarımı çatıp kafamı kaldırmamla sırıtan bir Draco ile karşılaştım. "Ne o, beni düşünürken daldın ve insanlara mı çarpıyorsun?" Gözlerimi devirdim. "Ne alakası var ya? Ben-" sözlerim omzuma sertçe atılan omuzla kesildi. "Hey! Önüne baksana!" Kafasında kapüşon olan bu adam bir an bile duraksamadan ilerlemeye devam etti. Kaşlarımı çatıp önüme döndüm. Yerdeki kağıdı farketmem ile kaşlarımı çattım. Elime aldığımda içimde anlamlandıramadığım bir huzursuzluk oldu.

Bu kez ölümün elini sıkıca tutmaya ne dersin Nisa?

- Ophin


1130 Kelime.

By

İkizim | Chasity Lily PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin