3. Görev

1.3K 88 18
                                    

Artık herşey olabilirdi. Ne olur ne olmaz diye bir mektup yazmıştım. 3. Göreve gidiyordum. Nora bana kemiklerimi kırarcasına sarılmış, sağ salim dönmezsem beni öldüreceğini söylemişti. Draco bir terslik olduğuny sezip bir sorun var mı diye sormuştu. Evet var, ben sanırım öleceğim diyemedim. Veda ettim ona, son kez o elma kokusunu içime çektim.

Labirent'te ilerliyordum. Böcürtler, devasa örümcekler, imperiolanmuş krum, cedric'in kıçını kurtar derken kupaya gelmiştim. Sağ tarafımda Cedric örümcekle uğraşıyor, yeniliyormuş gibi gözükyordu. Örümceğin gözlerini nişan alıp bir sersemlet gönderdim. Kupaya doğru ilerlerken Cedric duraksadı. "Sen almalısın."  "Evet ben almalıyım ama eğer dönemezsem bunu Harry'ye verir misin?" Kafasını salladı. Beklemeden kupayı tuttum. Peter daha gelmemişti. Anahtarı küçültüp cebime koydum. Hala çalışıyordu, sadece daha küçüktü.

Peter kucağında Baby Voldi ile geldi. "Selam Voldi, sanada selam orospuçocuğu Peter." Beni heykele bağladı. "DOKUNMA BANA! HAİN! İHANETÇİ PİSLİK! DEĞERSİZ PİÇ! AMK ÇOCU!" Çok sinirlendirirseniz ağzım çok pis bozulabiliyordu. Babağün kemüğü, ihanetçinin eti, az biraz dere otu ve benim kanım ile karşımda kanlı canlı Voldi duruyordu. "Eskiden yakışıklıydın be Tom. Şu ölümsüzlük işleri falan hep seni yıprattı, tatile çık bi ara." Gülümsedi. Beni duymamazlıktan geliyordu. Anlatmaya başladı, ölüm yiyen bla bla kaç tanesi gelir bla bla bla cezalandırılır bla bla bla. "Susacak mısın? Başım şişti. Kafa bu arkadaş!" Ondan sonra bilmemne bilmemne konuşuyordu. Bu arada benim bir yara izim varmış! Sağ bileğimde. Heralde bişiy olmasın diye kolumu kaldırdım falan. Hala konuşuyor. Nedir bu konuşma sevgisi anlamadım ki. Şuan bir Avada çaksa ben gg. Cesedimi 3 saattir yanımda gezen Nagini'ye yedirirdi.

Selam Nagini naber?

İyi işte nolsun, geçinip gidiyoruz. Ekmeğizin peşindeyiz bizde.

Maledictus olduğunu biliyorum.

Yılan gözlerini kocaman açtı. Ya bayılıyorum bu işe.

Şimdi sana sadece 1 soru soracağım. Neden Voldemort'un yanındasın?

Buna mecburum. Başka yolu yok, beni öldürürler.

Nagini bak, eğer birazdan benimle kaçarsan sana yardım edeceğim, içindeki hortkuluğu çıkarıp gerekirse yıllarca bir iksir veya bir büyü üstünde çalışacağım. Ben senin iyi olacağını bildiğim için beslenmeni de hallettim. Sadece sen istemelisin. Voldemort'a gerçekten bağlı mısın Nagini?

Hayır. Hayır değilim. Geliyorum.

Tamam, benim yakınlarımda dur. Kaçarken tutacağım seni, başka bir şeye karışma. Eğer bana saldırmanı söylerse canını yakmayacak bir büyü atacağım sende canın yanımış gibi falan yaparsın. Anladın mı?

Evet.

Hem kısık sesle konuşuyorduk, hemde Voldemort ölüm yiyenlerle uğraştığı ve  onlar da çığlık attığı için duyulmamıştık. Zaten ben de o arada Dumbledore'a patronus göndermiştim. Seherbazlar her an gelebilirdi.

Susmuyor kardeşim susmuyor "Çok konuşuyorsun Voldi. Keşke burnunu değil dilini alsalardı. Protez yaptırmayı düşünüyor muydun?" İğrenç gülümsemesi yüzünde dondu. "Ölüm Vakti çocuk. Harry Potter'ı sonra halledeceğim." Ah Harry dedin kalbimden vurdun Voldi. "Cık, olmaz. Çıkar beni burdan teke tek savaşalım. Yoksa korkuyor musun?" Sinirleniyordu. "Çöz şunu Kılkuyruk."     "DOKUNMA BANA! SENİN GİBİ ZAVALLI BİRİ BANA DOKUNAMAZ! KENDİM ÇIKARIM!" Voldemort gülümsüyordu. Heralde ölüm yiyen ol falan diyecekti. "O kadar benziyoruz ki, gel ölüm yiyenim ol. Sana istediğini vereyim."   "Ah işte problem bu Tom. Sen herkesi kendinden aşağıda görüyorsun. Oysaki kimseden farkın yok. Tek farkın Yüce Salazar'ın soyundan gelmen. Ölüm Yiyen'lerin melez olduğunu biliyor mu? Annesi kofti denecek kadar az güçteki bir sihir çekirdeğine sahip ve aileden dışlanmış, babası muggle'ın teki. Aşk iksiri ile dünyaya gelmiş, asla birini sevemeyeceksin. Sana acıyorum..." Çok sinirlenmişti. Asasını kaldırdı. "Bi dk! Pettigrew geber. DAWOD!" Kolundan kaybettiği kanla birlikte ölüyordu. Birileri yardım edecekken elini kaldırdı. "Tebrik ederim. İlk cinayetini işledin."    "Ah hayır Tom. Ben adam öldürmedim. O adam değil. İhanetçi pisliğin teki. Eğer annem ve babamın ruhları rahat edecekse, kendimi bile öldürürüm. İşte biz buna sevgi diyoruz." Çok sinirlenmişti. Birden Nagini, ben ve Voldemort bir kubbenin içindeydik. Dışarı büyüleri çıkarmayacak ama içinden anahtarla çıkabileceğimiz bir kubbe. Kendimi düellonun ortasında buldum. O öldürücü lanetler atıyor, ben savunma ve oyalama amaçlı çalışıyordum. Birden etraf bir sürü seherbazla doldu. Ölüm yiyenler kaçışmaya başlamıştı ama asıl önemli olan seherbazların önündeki Barty Crouch, Voldemort'u görmüştü. İşte bu mükemmel.  Naginiyi tutup "Ben gidiyorum, kupa bir anahtardı. Pettigrew'u ben öldürdüm. Ben ona Dawod atınca kendini koruyamadı. Voldemort ta yardım etmedi. Yılanıma asanızı uzatmazsanız sevinirim. İyi günler!"  Yaralarım vardı. Bir kaç Crucio yemiştim. Ama fena değidim. Cebimdeki anahtarı tuttum.

Etrafta sessizlik vardı. Mektubum mu o?!! Açılmış mı?!?!? "Ben ölürsem kısmının neresini anlamadınız acaba?!?"  Draco koşarak yanıma geldi. "Yüce Salazar! Chasity çok kötü gözüküyorsun! MADAME POMFREY!" "Bi dk Drakey." Herkesin gözü Nagini'deydi. "Ah bu mu? Pur'a kardeş getirdim. Nagini bu. Değil mi Barty Crouch Jr?" Herkesin gözü şimdi Moody'deydi. Kaçmaya kalkınca kalın ipler onu sardı. Dumby'ye döndüm.  "Gerçek Moody odasında bir sandıkta. Onu kurtarın profesör. Ve Zümrüdü Anka yoldaşlığı ile acil bir toplantı yapmalıyız. Toplayabildiğiniz kadarını toplayın ama başlığınız şu olsun "Siz savaşmazsanız kim savaşacak. Sevdiklerinizi korumak için savaşın." Sirius, Remus ve McGonagall bana şok içinde bakıyorlardı. McGonagall konuştu. "Yoldaşlığı nerden biliyor?!"     "Ben herşeyi bilirim Profesör."  Nagini'yi alıp Snape'in yanına ilerledim. "Profesör konuşmalıyız."

Snape'e herşeyi anlattım. Maledictus olayını falan. Bana birkaç iksir deneyebileceğimizi, işe yarayıp yaramayacağını bilmediğini söylemişti. Bizde hemen yapıma başladık. "Biliyor musunuz Profesör? Annem sizi severdi, ne yapmış olursanız olun siz onun en yakın arkadaşıydınız." Gözleri hüzünlendi. "Biliyorum. Her ne yaparsam bana sıcak yaklaşırdı. Ona 'o kelime'yi söyledikten sonra bile beni affetmedi, ama korudu." Buruk bir gülümseme vardı yüzünde. Nagini'ye döndü. "Öncelikle şunu söylemeliyim ki Animagus kalacaksın." Çeviri falan yaptım işte içti. Yavaşça yılanın gövdesi büyüdü ve bir kadın oldu. "AAAĞAĞAĞAĞAAAA İŞE YARADI AAAAAĞAĞAĞA" Snape kulaklarını tıkamıştı. Nagini de kahkaha atıyordu. Snape'e döndü. "Ben nasıl minnettarım anlatamam" Snape önemi yok gibi bişeyler geveleyip çıktı. "Nagini şimdi seninle Dumbledore'un yanına gideceğiz." Nagini kafasını salladı.

Herşeyi Dumbledore'a anlattım. Grimmauld Meydanında kalacaktı. Toplantı için izin almıştık. Harry, Nora, Draco, Athy ve Ben biraz gecikmiştik. "Ah hoşgeldiniz çocuklar hadi geçin içeri." Oturduk. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. "Bakın Voldemort döndü, zaten 2 gün önce gelecek postasında gördünüz. Savaş olacak. Büyük bir savaş, 2. Büyücülük savaşı ve ben vereceğimiz kayıp sayısını elimden geldiğinden fazlasını yaparak düşüreceğim. Kimsenin hayatını benim için tehlikeye atmasını istemiyorum. Ben ölürsem devam edebileceksiniz çünkü Nora var." Derin bir nefes aldım. "Size bir şey daha söylemek istiyorum. Nagini bir hortkuluk." Hepsi farkılı bir şey söylüyordu. 'Öldürelim, ölmeli, gitmeli vs vs'  "Nagini'nin durumu farklı. Bizim yanımızda olduğu için Voldemort onu öldürecektir zaten." Nagini başını bana çevirdi. "Beni koruyacağını söylemiştin!"  "Koruyacağım zaten. Voldemort sana Avada Kedavra attığı zaman seni değil. Senin içindeki kendi ruhunu öldürecek." Dumbledore bana döndü. "Emin misin Chasity? Bu çok riskli."   "Biraz risk olmadan hayatın ne anlamı kalır?" Gülümsedi. Tonks konuşuyordu. Ona döndüm. "Sen bir Maledictus'sun!" Nagini şaşırdı. "Nerden biliyorsun? Sadece Metamorphmagus'lar anlayabilir. Bir de Chasity."  "Şey ben bir Meta'yım." Bu sefer Nagini heycanlandı. "Gerçekten mi? Vay canına!" Sirius konuştu. "Bende animagusum. Tıpkı Nora ve Chasity gibi."   "Konuşmanızı bölüyorum ama ne yapmamızı istiyorsun Potter?" Kafamı Moody'ye çevirdim. "Bir teşekkür fena olmazdı." Draco kolumu cimcikledi. "Ne var?" Dumbledore sözü devraldı. "Tamam o zaman bir d3 şu işi konuşalım. Çocuklar yukarı." Ayağa kalktım. "Ciddi olamazsınız Profesör! Dinleyeceğim. Bilmeye hakkım var. Harry zaten kalıyor. Athy ve Nora'ya söylerim zaten." Mundungus konuştu. "Peki ya Malfoy?" Tek kaşımı kaldırdım. "Peki ya sen Fletcher? Ruh emici öpücüğü alacak kadar soygun yaptın. Seni kimse yargılamıyor. Sende kimseyi yargılayamazsın ayrıca Lucius ve Narcissa Malfoy kötü değiller. Narcissa Malfoy'un işareti bile yok! Lucius Malfoy'u ise babası Abraxas Malfoy zorladı. Neyse, buyrun devam edin." Yerime oturdum. Draco bana kocaman gülümsedi. Elini tuttum. "Evet Sirius anlatmaya ne dersin?"  "O birşey arıyor, daha önce elde edemediği birşeyi." Harry sordu. "Bir silah gibi mi?" Cevapladım. "Gibi. Kehaneti arıyor. Bakanlıktaki Kehanetlerin olduğu yere saldıracak. Daha çok seherbaz koymalısınız. Ya da ben gelip alırım. Kırarız." Remus bağırdı. "Kırar mıyız?!"  "Sakin ol Aylak amca. O kehanetin içeriğini biliyoruz. Direk kırabiliriz böylelikle Voldemort ulaşamaz."

Bir süre plan yaptık. Sonuç olarak Draco, Nora, Athy Harry ve Ben Sirius'u ziyarete gelmiş gibi yapıp içeri girecektik...

1242 kelime

Ne söyleyeyim hiç bilm #EvdeKalın

Seviliyorsunuz xoxox.

Votelayın bare.

İkizim | Chasity Lily PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin