Keyifli okumalar...
...
Bedenin aldığı yara; kanar, kabuk bağlar sonra kabuk düşer ve yok olur. Kalbin aldığı yara; kanamaz, kabuk bağlamaz yok olmaz.Duyduklarımla vereceğim tepkiyi bilemedim. Beni yeni geldiğim için mi böyle sahiplenip korudu yani. Kimdi ki ne haddineydi, kendinde bu hakkı nasıl bulabildi. Ben mi taviz verdim? Böyle düşündükçe daha çok sinirlendim. Ben sandım ki... içimdeki o duyguyu bastırıp, aklımın kalbimi yenmesine izin verdim ve sinirle Demir'e döndüm elimi omuzuna vurarak konuştum.
"Sen kimsin! Sen kimsin ki beni koruyacaksın! Haddini bil! Benim kimse tarafından korunmaya ihtiyacım yok. Sana bu hakkı kim verdi? Sen kendinde bu hakkı nasıl buldun?" gittikçe artan sinirimle sesimde artıyordu.
"Ceylin öyle değil dinler..." cümlesini tamamlamasına izin vermedim.
"Cevap verme bana Demir sadece haddini bil yeter!" dedim.
Arzu'da gelmişti yanımıza ama ben onu çıkarken farkettim. Arkamdan Ceylin dur yanlış anladın dedi ama durmadım. Kendimi dışarı attım hemen duvarlar üstüme geliyordu çünkü. Nasıl yaptım ben bunu kendime. Nasıl bu kadar aptal olabildim. Nasıl nasıl!
Gözlerimden dökülen yaşlara engel olamadım. Hızlı hızlı yürüdüğüm bahçede kamelyaya doğru gidiyordum bu saatte kimse olmazdı orda çünkü. Tam içeri adım atmıştım ki Demir kolumdan tutup kendine çekti beni. Ağladığımı görmesin diye kafamı yere eğdim. Kolumu kurtarmaya çalıştım ama başarılı olamadım.
"Kolumu hemen bırak." tüm kelimeleri vurgulayarak söylemiştim bu cümleyi.
"Tamam bıraktım sakin ol lütfen. Sen onun söylediklerine bakma öyle değil Ceylin gerçekten değil." sesi ilk defa bu kadar savunmasızdı.
"Konuşmak istemiyorum şuan gider misin?" dedim kafamı kaldırmadan yüzüne bakmak istemiyordum.
"Ceylin beni dinlemen gerekiyor ama." dedi.
"Demir! Git! Dinlemek istemiyorum! Uzak dur benden! Furkan haklı kendine yük etme beni benim kimseye ihtiyacım yok!" Gözlerinin içine bakarak söylemiştim bunu.
"Lan o ne biliyorda ne söylüyor Ceylin benim adıma konuşan birine inanıyorsun ama benim konuşmama izin vermiyorsun." sinirini sesinin sertliğinden belli oluyordu.
"Evet vermiyorum git!" dedim kararlıydım çünkü konuşmak istemiyordum en azından şuan.
"Peki" dedi sadece ve gitti.
...
DemirBabamı kaybedeli 4 yıl olmuştu. Ablam, abim,annem ve ben hayatımıza devam ediyorduk. Ablamın başından geçen sonu iyi sonuçlanmayan bir nişandan sonra evlilik kelimesini dahi duymaya tahammülü yoktu. Annemin hedefi bu yüzden hep abim ve bendim. Abime yüklendiği kadar benim üstüme gelemiyordu ama laf çarpmadanda durmuyordu. Bende aşktan payıma düşeni almıştım, o defteri açılmamak üzere kapatmıştım.
Peki ya hayat; hiç beklemediğin bir anda yeniden o defterin satırlarına güzel anılar yazdırır, güzel yüzünü gösterir miydi? Yaralı olan kalbimin kanaması durmuş kabuk bağlamıştı. O kabuk tekrar kopar yaram tekrar kanamaya başlar diye kendimi o kabuğun içine hapsettim ben.
Taa ki gözleri derin yeşil ormanları andıran, baktıkça bakasım, gözlerindeki o ormanda kaybolasım gelen bir kız karşıma çıkana kadar. Saçları güneşin ışıklarını kıskandıracak kadar parlak, rüzgar dalgalandırdıkça genzime dolan kokusu beni sarhoş edecek kadar güzeldi. Dudaklarından dökülen her kelime nehir misali akıp giderken benim başımı döndürmeye yetecek kadar efsunluydu. Onu ilk gördüğüm an dün gibi aklımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE (TAMAMLANDI)
Teen FictionEyy gece ne suç işledimde beni karanlığına, sessizliğine mahkum ettin yine? Hayatta yanan tek mumum var benim oda seni aydınlatmaya yetmiyor... Sus dedin sustum, görme dedin görmedim, duyma dedin duymadım, uğraşma artık dedin ben kendim olmaktan vaz...