35. Bölüm

198 12 2
                                    

Keyifli okumalar 😊

✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨

Artık o gün gelip çatmıştı, ben bile heycanlıyken Duygu'yu tahmin bile edemiyordum. Omuzları düşük uzun saten bir elbise giymiştim, abartıya kaçmayan saç ve makyajla gayet iyiydim bence. Duygu'ların evinde Eray ve ailesinin gelmesini bekliyorduk. Saatler kalmıştı birbirlerine eş olmalarına bir ömrü paylaşmalarına.

 Saatler kalmıştı birbirlerine eş olmalarına bir ömrü paylaşmalarına

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ev çok kalabalıktı, akraba eş dost hepsi burdaydı. Deniz ve Zehra teyzede gelmişti. Düğünden bir gün sonra birlikte Amasra'ya döneceklerdi, Deniz'de on beş güne yakın bir zaman burda olmayacaktı. Anneannemi bile düğüne getirecektik ve oda bunun heycanını yaşıyordu sanki. Ne güzel şeydi mutlu bir günü paylaşmak... beni derin düşüncelerden alan korna sesleri oldu, pencere çıktım hemen gelmişlerdi. İçeriye koştum artık Duygu heycandan bayılma noktasındaydı galiba ama şuan ben bile heycanlanmıştım ne yalan. Tekrar pencereye gittik Duygu'yla onun gözleri Eray'ı benim gözlerimde Demir'i arıyordu. Bakındım ama göremedim gelmemiş olamazdı dimi, arabasıda yoktu merakım beni yiyip bitiriyordu ama yapacak bişey yoktu şuan arayamazdımda ne alakaydı çünkü.

Eray ve ailesinin bir kısmı yukarı çıktı. Kuşak bağlama merasimini hepimiz gözleri dolu dolu izledik. Duygu'nun kardeşi Emre pek ne yaptığını anlamasada o kırmızı kuşağın anlamı çok derindi. Aklım hep Demir'deydi umarım alta indiğimizde orda olurdu.

Ama yoktu...

Daha fazla dayanamayıp Eray'ın yanına gittim.
"Demir yok niye ki?"
"Eve gidip birşey alacağım dedi yetişirim sizin burdan çıkışınıza dedi ama şimdi arıyorum açmıyor, bende merak ettim sen arasana Ceylin Eray sana ulaşamıyormuş de." dedi göz kırparak anlamıştım yapmak istediğini.
"Tamam sen keyfine bak." dedim ve arabama geçtim annem anneannem ve seda benleydi. Herkes arabalara dağıldı ve konvoy salona doğru ilerlemeye başladı. Ben Demir'i yanılmıyorsan dokuz kere aramıştım ama ulaşamadım herkes keyifle ilerliyordu ama benim içimdeki ateş dağları kül ederdi.

Salona geldik ve arabaları sırayla parkettik Duygu ve Eray arka kapıdan odalarına yöneldiler ama Eray durup bana eliyle gel işareti yaptı. Kalbim yerinden çıkacak gibi hızla gittim.
"Demir telefonunu kaybetimiş biraz aramış ama bulamayınca vazgeçmiş, ulaştı bana geliyormuş."
"Tamam." diyebildim sadece sonuçta benim aradığımdan habersizdi bana ulaşmaya çalışmaması normaldi çünkü ben onun sevgilisi değildim.

İçeriye girdik masalara oturduk istemsizce gözüm kapıya gidiyordu. Uzun boyu giydiği siyah takımın içinden siyah gömleği ve yakasına taktığı siyah mendille görünen tek renkli şeyi saçları ve ela gözleriydi. Karamele yakın saçları dağınık ama sakalı onlara inat pürüzsüzdü. Gözleri salonda gezindi ve en çok durmasını istediğim yerde yani bende durdu. Ben annemleri bir masaya oturtmuş fabrikadan gelen arkadaşlar için ayırtılmış masada arkadaşların yanındaydım çünkü ev sahibi sayılırdım. Demir bize doğru yaklaştı selam verdi bana dönüp;
"İçeriye yanlarına gelir misin benle tek gitmek istemiyorum şimdi geç kaldım ayıp oldu."
"Daha saçma bir sebep bulamadın mı?" dedim hafifce gülerek.
"Çok güzelsin." dedi ama demeseydide bakışlarından anlardım ben zaten.
"Hadi gidelim az kaldı çıkacaklar zaten." dedim ve önüne geçtip ilerledim arkamdan geliyordu, kokusu beni durdurmak ister gibiydi ama yine direndim sarılıp onu doya doya koklamamak için daha ne kadar dayanacaktı bu kalbim. Beni ona deli gibi çeken şeyler vardı ama uzaklaştıran sebepler çok ağır ve acıydı.

Kapıyı tıklatıp içeriye girdik birlikte Eray volta atıyordu odanın içinde.
"Nerdesin oğlum ya nerdesinn?"
"Tamam az sakin ol burdayım küçük bir sorun oldu sadece. Şimdi derin nefes al sadece evet diyceksin ya bu ne hal."
"Sen evet derken sakin olursun Demir." dedi Eray ve biz istemsizce birbirine baktık. 'Evet' kelimesinin en anlamlı hali tabiki nefes kesici bir heycana sahipdi.

Salon görevlisi gelip şimdi davet edeceğini söyledi ve biz Demir'le onları odanın önüne aldık ve arkalarında bizi hissetmeleri için ikimizde aynı hakeketi yaptık, hafifce omuzlarına dokunmak. Gelin ve damat dedi bizimkiler yürümeye başladı. Demir eğilip kulağıma;
"Şuan evliyiz ve sen 6 aylık kızımıza hamilesin, haftalarca başımın etini yedin elbiseler bana hiç güzel olmuyor kilo aldım ben diye. Bende her defasında sen her halinle öyle güzelsin ki yaşın, kilon ne olursa olsun ne giysen yakışır diyorum. O an kanıyorsun ama elbise bulamayınca yine başa dönüyoruz. Ama sonunda ben haklı çıkıyorum tabiki çok güzel olursun şuan ki gibi Ceylin çok güzel."
"Demir sus tamam." dedim ama sonsuza kadar dinleyebilirdim onu. Gözlerim doldu, o gece olmasaydı nasıl olurduk şuan diye düşündüm, bunu çok defa düşünmüştüm zaten, gözlerim daha çok doldu.
"Hayallerime karışamazsın Ceylin, engel de olamazsın."
"Bana anlatmana engel olabilirim ama." dedim ve bende salona girdim. Arkamdan geldi yavaşca ve kalabalığa karıştık.

İki kalp, iki beden... hem çok yakın hem çok uzak... hem sıcacık hem buz gibi... hem aşk hem nefret... karıştık gürültünün sessizliğine... rengarenk ışıklardaki karanlığa...

Eyy gece ne suç işledimde beni karanlığına sessizliğine mahkum ettin yine?
Hayatta yanan tek mumum var benim oda seni aydınlatmaya yetmiyor..
Sus dedin sustum görme dedin görmedim duyma dedin duymadım uğraşma artık dedin ben kendim olmaktan vazgeçtim..
Unuttum beni ben yapan yaşadığım ne varsa 'ağlamayı gülmeyi' 'sevinçlerimi üzüntülerimi' 'sevgilerimi nefretlerimi' 'merhametimi kinimi' 'beni yaşatan beni öldüren' 'kalbimi attıran kalbimi söken' ne varsa bıraktım unuttum hayal kurmayı..
Sakın kaldığın yerden devam etme ben kendim olmaktan vazgeçerek ödedim tüm bedelleri şimdi ver gözlerime hakettikleri huzuru kapansın gün ışığına ulaşana kadar..
Çünkü karanlığına gücüm yok !
Çünkü sessizliğine gücüm yok !
Çünkü seni yok edecek gücüm yok !

Başımı yastığa koydum, keşkelerle dolu bu hayatım beni ne kadar daha ileriye getirecekti acaba düşündüm ama cevap yok, son yok bu karanlıkta bir ışık yok...

Yatağımdan kalktım, balkona çıktım derin bir nefes aldım ve altta duran Demir'i farkettim. Bu işkenceydi ikimizede çok acı veren ve hiç bitmeyen bir işkence. Birlikte olamayız ayrıda duramayız denilen yerdeydik ama son bulması gerekiyordu artık. Birimiz bu işkenceye son vermeliydi belkide.

Beni görünce arabadan indi, kendini göstermekten çekinmedi bile çünkü amacı buydu. Eline telefonu aldı kendi telefonumdan gelen mesaj bildirimiyle içerden telefonumu alıp tekrar balkona çıktım.
Demir
"Bu gece yine anladım ki benim kalabalığım sensin, sen yoksan heryer boş."
Ceylin
"Ben yokum artık."
Demir
"Biliyorum ama elimde değil."
Ceylin
"Biliyorum hadi git."
Demir
"Bir kaç dakika daha."
Ceylin
"Bundan sonra bize hiç bir dakika yetmez Demir git."
Demir
"Peki, iyi geceler."
Ceylin
"Sanada."
Gidişini izledim sonra hiç tereddüt etmeden içeriye girip valiz hazırlamaya başladım. Gitmek mi denir kaçmak mı bilmem ama artık bu şehirde ikimizin olması imkansızdı.

✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨✨
Kısa bir bölüm oldu ama diğer bölüme saklamak istedim 💕

GECE  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin