2.Bölüm

1.3K 77 56
                                    

Keyifli okumalar...

...
Aşk, ilk görüşte olurdu da sevmek zaman isterdi. Beğenmek, ilk görüşte olurdu da bağlanmak zaman isterdi.

Peki yanıldığını anlamak için ne kadar zaman lazımdı? Görmek için yaşadıklarımızın bir gecede silinmesi mi gerekiyordu? Bunu yaşamak zorunda değildim ki başka şekildede olabilirdi? Beni yok etmeden mesela, olamazmıydı? Sevmek bu değildi ben en kötü şekilde öğrenmiştim..

Bir haftadan fazla olmuştu işe başlayalı ama sanki aylardır burdaydım. Herkes o kadar iyi karşıladı ki beni özellikle; yemekhanede çalışan Songül abla; santraldeki Ayşe abla, personelde benle aynı yaştaki Gamze, aynı odayı paylaştığım evli iki çocuk annesi Arzu ve Murat abi.

Demir'i de sürekli görüyordum karşılaşıyorduk ama o yürüyen kocaman bir buz kütlesi olduğu için pekde konuşmamıştık. Neden böyle sertti sürekli. Etrafında görülmez duvarlar vardı. Yaklaşsan çarpardın, soğukluğuyla donardın, belkide ateşten bir çember vardı etrafında yanardın.

Arzu bana bir kaç yeni şeyi daha öğrettikten sonra araziye çıkmıştı. Öğrenmediğim pek bir şey kalmamış gibiydi. Öyle hevesliydim ki hemen herşeyi öğrenip tek başıma işimin başında olmak istiyordum.

Bilgisayarımda çalışırken, tarım kısım müdürümüz Hüseyin bey aradı ve bana artık sahada çalışabileceğimi bana güvendiğini söyledi. O an hem sevinç hem korku yaşadım. Ya başarılı olamazsam. Hayır tabikide başarılı olacaksın. Sen bu işe hazırsın herşeyin üstesinden gelirsin.

Altta araba bekliyordu beni. Kimle gidecektim, ekip arkadaşım kimdi onu bile düşünmedim. Çok heycanlanmıştım çünkü ilk araziye çıkışım olacaktı, evraklarımı aldım ve hızlıca merdivenleri indim. Topuklu ayakkabı giymediğim için koşabilirdim hatta.

Yemekhane hemen merdiven sonunda yani binaya giriş katındaydı. Burnuma enfes kokular geliyordu. Kapıyı açıp içeriye girdim, bu kısım mutfak kısmıydı tezgahın arka kısmıda yemekhane. Songül ablayı gördüm.

"Araziye çıkıyorum artık." dedim heycanla.

"Kuzum çok sevindim hadi Allah utandırmasın. Sendeki bu enerji ne olacak bilmiyorum ki sakin ol az." dedi ufak bir kahkaha atarak sonra devam etti.

"Acaba uzun sürer mi? Yemeği kaçırmasan. Neyse ben sana ayırırım. Zaten kuş kadarsın aç aç olmaz." dedi pamuk kalbiyle.

"Ay abla evde annem burda sen tamam ayır gelince yerim." dedim gülerek ve hemen çıktım.

Dışarı çıktığımda ılık rüzgarın yüzümü okşamasına izin verdim. Güneşin verdiği o aydınlık ve sıcaklık enerjime enerji katmıştı.

Beyaz bir araba beni bekliyordu. Demir'de önünde durmuş anahtar elinde, bir ayağı arabaya dayanmış, yine beyaz bir gömlek ama bu defa kot pantolon giymişti ve güneş gözlükleriyle karşımda duran bir mankendi ve poz veriyordu bence.

Neden etkileniyordum bu adamdan. Hiçde bile etkilenmiyordum o nerden çıktı zaten buz gibiydi bense etrafıma gülücükler saçıyordum böylesi bir uyumsuzluk. Kaç gündür burdayım defalarca gördüm onu ama şuan sadece ikimiz vardık ilk gün odamda tanıştığımız an gibi 'sadece ikimiz'.

Beni görünce ayağını indirdi.
"Günaydın." dedi gözlüklerden gözlerini göremiyordum ama eminim bu güneşte çok güzellerdi. Ne diyorum ben ya dedim bir an ve kendimi toparladım ve bende "Günaydın" dedim.

Kapımı açtı öndeki yerimi aldım. Yanıma oturdu arabayı çalıştırırken bana dönüp "Birlikteyiz artık" dedi.

Kalbim yerinden çıkacaktı, atışını ordan duyduğuna emindim. Birlikteyiz ne demek ya inadınamı yapıyordu bunu. Anlamadım der gibi kaşlarımı çatıp baktığımı farkedince, gözlüğünü çıkardı. Nihayet. Kendine gel Ceylinnn!

GECE  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin