Yoongi birden gülüşünü kahkahaya çevirdi. Bir süre güldükten sonra birden sustu. Sinirle bana döndü. O kadar korkunç bakıyordu ki... Kesilen kolumu sertçe tutup beni ayağa kaldırdı. Kanım ellerine bulaşmıştı. Canım çok yanıyordu. Bağırmaya başladığında söylediği şeyler ile kanım dondu.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun aptal kadın! Fırsat ayağıma gelmişti. Ölecektim! Beni neden kurtardın?"
Hiçbir şey demeden öylece bakıyordum. Çünkü ne diyebilirdim ki? O normal biri değildi. Psikolojik sorunları vardı ve dediğim hiçbir şeyin faydası olmayacaktı.
"Bunu sana ödeteceğim. Sen ölmeme izin vermedin ama ben senin ölmene izin vereceğim Sung Iseul! Bunu kendi ellerimle yapacağım."
Beni sertçe yere itmesiyle başımı sehpaya vurdum. Canım yanıyordu. Kolum, başım, kalbim. Kalbim acıyordu çünkü korkuyordu. İlk defa bir hastamla ilgili ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Onu nasıl iyileştireceğimi bilmiyordum ama bulacaktım. Kendime söz veriyorum onu da iyileştirecektim.
Bu sözün ardından gözlerimi yavaşça yumdum. Ve kendimi yorgunluk ve acının birleşerek oluşturduğu uykuya teslim ettim.
~
Gözlerimi açtığımda bana gözlerini dikmiş sinirle bakan Jaehwa ile karşılaştım.
Jaehwa inanılmaz yetenekli bir kadındı. Hastenemizin en iyi jinekolog'larından biriydi. Ben hastanenin bir ucunda o ise diğer ucunda çalışıyordu belki ama birçok kez birlikte iş yapmıştık. Onun ilgilendiği birçok hamile kadının doğum sonrası çektiği psikolojik sıkıntılarla ilgilenmiştim. Bu bir şekilde bizi iyi arkadaşlar yapmıştı.
"Iseul sana inanamıyorum! Odana gelmesem belkide ölüp gideceksin!"
O bağırdıkça başım zonkluyordu. Muhtemelen kafamı vurduğum içindi.
"Jaehwa, lütfen bağırma olur mu?"
Elleriyle şakaklarını tuttu ve derin bir nefes aldı.
"Özür dilerim. Ama lütfen bana anlatır mısın?"
Ona birşey anlatmayacaktım. Onun inanılmazlığı lafta değildi. Eğer anlatırsam Yoongi'yi bile içeri attırırdı. Hastama bunu yapamazdım.
"Bir şey olmadı, iyiyim."
Hayretle güldü.
"Iseul bıçaklanmışsın!"
Bağırmasıyla yüzümü buruşturdum.
"Bıçaklanmadım Jaehwa, alt tarafı bir kesik."
Birden cırlamasıyla başımı tuttum. Sesi inanılmaz inceydi.
"Ne demek alt tarafı! 6 dikiş 6!
O kadar var mıydı ya? Derin bir nefes aldım.
"Tamam anlatacağım. Yeterki bağırma."
'Dinliyorum' dercesine başını salladı.
"Ben kahve almaya gittim geri geldiğimde odamda bir adam vardı. Beni görünce panikledi ve beni yaralayıp kaçtı."
Ağzından pek hoş olmayan bir kelime çıktı ve ardından gözlerini sinirle bana çevirip konuştu.
"Peki başın? Onu nasıl vurdun? Yani 2 dikişlik olacak kadar?"
O da mı dikişliydi ya? Şimdi ne diyecektim. İnanamıyorum ben bir psikoloğum ve yalan söylemekten nefret ederim. Şimdi ise durmuş en yakın arkadaşıma ne yalan söyleyeceğimi düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Captive • Min Yoongi ✓
FanfictionBence okumayın. ... !! Bu kitap tamamen kurgu olup gerçek hayatta yaşanmaması gereken olaylar içermektedir. Stockholm sendromu iyi bir şey değildir ve hiç olmayacaktır. İçinde psikopatlık duygusu yatan bir insan aşık olup düzelemez. Aksine aşk sand...