Olduğum yere çakılmış hissediyordum. Neden bir türlü tam anlamıyla mutlu olamıyorduk? Neden?
Etrafımızda ki kötü insanlar neden hiç bitmiyordu?
Dolan gözlerimi gizlemeden Yoongi'ye baktığımda yanıma geldi ve koltuğa oturmamı sağladı.
Alnımı öptükten sonra dış kapıya doğru yürüdü. Nereye gidiyordu?
"Nereye?"
Sormak istediğimi Jaemin sorduğunda bir anlığına bana baktı ve ardından bakışlarını ona çevirdi.
"Jungwoo'yu alıp geleceğim."
Birden ayağa kalktım ve yanına gittim.
"Bende geleceğim."
"Iseul sen gelmeyeceksin."
"Geleceğim!"
"GELMEYECEKSİN!"
İrkilerek bir kaç adım geri çekildim ve ağlamaya başladım. Bu isteyerek yaptığım birşey değildi. Gözyaşlarım geliyor ve kendiliğinden akmaya başlıyordu, engel olamıyordum.
"Tek başına gitmeni istemiyorum anlamıyor musun?"
Jaemin beni onaylayarak bir adım öne gitti ve konuştu.
"Ablam haklı. Tek gitme. Bende geleceğim."
Yoongi tekrar başıyla reddettiğinde çıldıracaktım. Neden bu kadar inatçı olmak zorundaydı?
"Iseul'u tek bırakamayız."
Haklıydı. Bu bir tuzak olabilirdi. İşte bu yüzden bende gitmeliydim.
"Eğer sen gelmeme izin vermezsen, takip edeceğim."
Sinirli bir nefes alarak saçlarını çekiştirdi.
"Tamam gelin. İkinizde gelin. Başımın belaları!"
Kapıyı çarpıp çıktığında küçük kardeşimle birbirimize bakarak aynanda omuz silktik ve peşinden dışarı çıktık.
Arabaya bindiğimizde aklım Sunyeon'daydı. Durumdan haberi var mı merak ettiğim için onu aradım. Sesi gayet neşeli geldiği için haberi olmadığını anlamıştım. Ona birşey belli etmemiştim çünkü Jungwoo'yu alacaktık. Ortalığı ayağa kaldırmaya gerek yoktu.
"Yoongi nereye gidiyoruz? Nerde olduklarını nerden biliyorsun?"
Direksiyonu sıkmaktan parmakları bembeyaz olmuştu.
İlk başta cevap vermesede yoğun ısrarlarım sonucu söylemişti.
Doyoung onu aradığında bir adres verip oraya gelmesini söylemişti.
Ve biz şimdi oraya gidiyorduk.
Ben ve Jaemin bunun bir tuzak olduğundan şüpheleniyorduk. Ama Yoongi Doyoung'un düz bir adam olduğunu, öyle detaylı işlerle vakit kaybetmeyeceğini söylemişti.
Umarım haklı olurdu çünkü ben acayip korkuyordum.
Arabayı durdurduğunda geldiğimizi anlamıştım ve beni bir heyecan basmıştı.
Bu olaylar, entrikalar nasıl benim hayatıma dahil olmuştu ya? Hepsi Jungwoo'nun gelmesiyle başlamıştı. Onu bulduğumuzda kafasını ısıracaktım.
Bir elimi Yoongi diğerini ise Jaemin tuttuğunda kendimi anaokulunda el ele tutuşan çocuklar gibi hissetmiştim.
Büyük bir demir kapıdan içeri girmiştik. Kapı böyleyse içerisi devasa olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Captive • Min Yoongi ✓
FanfictionBence okumayın. ... !! Bu kitap tamamen kurgu olup gerçek hayatta yaşanmaması gereken olaylar içermektedir. Stockholm sendromu iyi bir şey değildir ve hiç olmayacaktır. İçinde psikopatlık duygusu yatan bir insan aşık olup düzelemez. Aksine aşk sand...