Çekmecedeki kitabı okumaya çalışıyordum. Ancak aklımı veremiyordum. Sabah artık evde kalacağımı söylediğinde açıkçası pek önemsememiştim. Ancak düşündükçe mantığıma sığamıyordu.
Bu ne biçim adam kaçırma böyle? Konforlu mafyalık falan mı?
Tam 2 saat 19 dakikadır kafamda aynı soru var. Bu adam beni niye kaçırdı yahu?
Taman biliyorum. Son zamanlarda birazcık daha normal davransada o bir hasta. Yaptıklarını kontrol edemiyor. Beni neden kaçırdığını bilmiyor bile olabilir.
Ama yine de düşünmeden duramıyor işte insan.
Evet değişen bir şey yoktu. Öncesinde bir depoda aç susuz dururken şimdi güzel bir odada aç susuz duruyordum.
Ama yatağım rahattı. Ve ben 'rahatlık batıyor' denilen şeyi yaşıyordum.
Beni bir depoda tutarken pek sorgulamadığım şeyi rahat bir odaya geçiş yapınca sorguluyordum.
Ama sorgulanmayacak gibi de değil. Böyle adam mı kaçırılır?
Oldukça mantıksız ve gereksiz düşüncelerimden ayrılmama sebep olan şey duyduğum telefon sesiydi.
Benim telefonumun sesi. Öyle çok uzaktan da gelmiyordu.
Telefon sesi kesildikten hemen sonra kapı açıldı.
"Geri ara Iseul. Ona de ki; artık beni arama."
Bir dakika bir dakika. O diye bahsettiği kimdi ve ben neden o kişiye artık beni arama diyecektim?
"Neyden bahsediyorsun?"
Telefonun ekranını bana çevirdi. 135 cevapsız çağrı 89 mesaj. %90'ının Jaehwa'ya ait olduğunu düşündüğüm arama ve mesajları görünce gözlerimi kocaman açtım.
"Şey, hangisinden bahsediyorsun?"
Tekrar çalan telefonla konuşmak için açtığı ağzını kapadı. Ardından ekrana baktı ve sabır diler gibi bir şeyler söyledi. Ardından ekranı bana çevirdi. Tahmin ettiğim gibiydi.
"Dinle, ona asla 'artık arama' diyemem."
Israr etmesini bekliyordum fakat öyle yapmadı.
"İyi. Al. İstersen Min Yoongi beni elinde tutuyor de. Yeterki artık aramasın."
Ardından telefonu yatağa fırlattı ve kapıyı çarpıp çıktı. Ben ise çalan telefonumdan görünen isme baktım ve gülümsedim. Sevgili küçük anneciğimden iyi bir azar yiyecektim. Jaehwa bu, döver de sever de.
Açtığım telefonu daha kulağıma götürmeden sesini duymaya başladım.
"Şükürler olsun Iseul! Nerdesin sen? Hastaneden bir aylık ücretsiz izin almışsın, ve benim bundan haberim yok."
Ne yalan söyleyeyim, bundan benim de haberim yok.
"Lanet olsun Iseul ödüm patladı! Kurduğum seneryoları tahmin edemezsin! Nerdeysen çabuk eve dönüyorsun!"
Benim için endişelendiğini biliyordum. Yalnız değildi. Bana ulaşamayıp endişelenen daha kimler vardı acaba...belki de yoktu.
"Jaehwa, sakin ol bitanem. Ben iyiyim."
Gözlerim bacağımdaki sargı bezine kaydı. Ardından da elim.
"Oldukça iyiyim."
Tekrar aynı tiz sesi duyduğumda gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Captive • Min Yoongi ✓
Fiksi PenggemarBence okumayın. ... !! Bu kitap tamamen kurgu olup gerçek hayatta yaşanmaması gereken olaylar içermektedir. Stockholm sendromu iyi bir şey değildir ve hiç olmayacaktır. İçinde psikopatlık duygusu yatan bir insan aşık olup düzelemez. Aksine aşk sand...