Başımdaki ağrı ile uyandım. Yine gözlerimi açamıyordum. Hayat beni kısacık zamanda ne çok yormuştu. Gözlerimi açacak gücü bile bulamıyordum şimdi. Zorla da olsa gözlerimi açamayı başardım. Etraf öncesinde bulanık geldi. Görüntümü netleştirmek için gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım. Yavaş yavaş netleşmeye başlamıştı.
Ayılmaya çalışırken bacağımı görmemle gözlerimi kapatıp tekrar açtım. Şu an gayet net görüyordum. Yaram sarılmıştı. Öyle amatörce de değil. Baya pansuman yapılmış ve sarılmıştı.
Başımı sağ tarafa çevirdiğimde gördüğüm manzaraya ise bacağımın sarılmasından daha çok şaşırmıştım. Yoongi bu ipek çarşafın bir köşesine sinmiş uyuyordu.
Uyurken farklıydı. Uyanıkken inanılmaz korkutucu görünüyordu. Öyleydi de.
Ama uyurken masumdu. Öncesinde bir şey düşünmüştüm içimden. Demiştim ki 'Karakteri dışının güzelliğini gizleyecek kadar kötü mü?' Kötüymüş.
İlk gördüğümde yapabileceğine ihtimal bile vermediğim şeyleri yapmıştı bana. Fazlasını da yapacaktı.
Tehlikeli olduğunu anlamıştım elbette. Ama bu kadarını düşünmemiştim.
Şimdi ne olacaktı? Ben onun elinden nasıl kurtulacaktım? Ya da sadece, kurtulacak mıydım?
Yoongi'nin kıpırdanmasıyla gözlerimi kapadım. Uyuduğumu sanmalıydı. Onunla diyaloğa girmek istemiyordum.
Ama kaçamamıştım.
Kolumdan dürtükleyerek uyanmamı söyledi.
"Kalk hadi."
Yeni uyanmış gibi yaparak gözlerimi açtım.
"Yeni uyanmadığını biliyorum."
Tamam belki de sandığımdan daha zekidir.
"Öyle mi? Pekala günaydın o zaman."
Ayağa kalktı ve üzerini silkeledi. Sonrada çıkıp gitti.
~
7 saat geçmişti. Hala gelmemişti. Belki de beni burda ölüme terk edecekti.
Açtım, susuzdum, üstelik tuvaletim de gelmişti.
Vay be Sung Iseul. Demek ölümün bir depo köşesinde ölüme terk edilerek olacaktı.
Yine saçmalamaya başlamıştım ki kapının açılmasıyla düşüncelerim uçup gitti.
Sadece bana bakıp geri dönecekti ki onu durdurdum.
"Bekle."
Sanırım gerçekten ölmemi bekliyordu ve onu kontrole gelmişti.
"Ne var?"
"Lavaboya gitmem gerek."
Yüzüme boş boş baktı. Tuhaf bir şey mi söyledim?
"Niye?"
Niye mi? Cidden niye mi? Armut toplayacağım lavabodan. Niye dedi ya, niye.
"Çünkü çişim geldi."
Yüzünü buruşturdu. Ne yani bunu söyleten kendisiydi ve şimdi beni mi tuhaf buluyordu?
"Tut."
Delireceğim.
"Ne demek tut? Nereye kadar tutabilirim acaba?"
Bıkkın bir nefes verdi ve yanıma yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Captive • Min Yoongi ✓
FanfictionBence okumayın. ... !! Bu kitap tamamen kurgu olup gerçek hayatta yaşanmaması gereken olaylar içermektedir. Stockholm sendromu iyi bir şey değildir ve hiç olmayacaktır. İçinde psikopatlık duygusu yatan bir insan aşık olup düzelemez. Aksine aşk sand...