12 ☘

4.9K 328 126
                                    

Gözlerimi ovuşuturken üzerimdeki Yoongi' yi görünce irkilmiştim. Az kalsın çığlık atacaktım. Onun burda olduğunu unutmuştum.

Hala uyanmamıştı. Yüzünü karnıma gömüp belime sarılmış öyle uyuyordu. Bu yüzden gıdıklanmıştım galiba. Ayık olmadığını bildiğim için bir tepki vermeyecektim.

Başını yavaşça kaldırıp kenara kaydım. Kafasını yastığa koyarak ayağa kalktım.

Bugün mutlaka anlattıklarını düşünecek ve çözecektim. Minsu tam olarak kimdi mesela. Ya da Dojung?

Yoongi'nin cebinden sallanan anahtarları gördüğümde yüzümde küçük bir gülümseme oluşmuştu. Dün olsaydı onları alıp kaçmayı düşünürdüm. Ama kaçmayacaktım. Kendime bir söz vermiştim. Onu iyileştirmeden gitmeyecektim.

Yavaşça yanına gittim ve cebindeki anahtarları aldım. Sessizce kapıyı açtım. Temiz hava anında içeri dolarken güneş sayesinde dışarıya doğru uçuşan tozları görebiliyordum.

Temiz havayı içime çektim ve gülümsedim. Belki de kapıyı açtığım için bile bana zarar vercekti. Belki de diğer bacağıma da izini bırakacaktı. 

Umrumda değildi.

O gerçekten hastaydı. Dinlemesi kolay ama yaşaması zor şeyler atlatmıştı. Üstelik bunu bir hasta olarak yapmaya çalışıyordu. Bir anı bir anını tutmazken bile vicdanıyla savaşıyordu. Canı yanıyordu. Onu iyileştirmeden asla kaçmayacaktım. Kendisi git dese bile gitmeyecektim. Bana ne yaparsa yapsın onu iyileştirecektim. Bu mesleğim ve benliğim adına verdiğim bir sözdü. Tutacaktım.

Depodaki sandalyeyi kapının önüne koydum ve oturup dışarıyı izlemeye başladım. Geceleri oldukça ürkütücü olan orman şimdi ne kadar güzel görünüyordu.

Boy boy ağaçlar ve yerlerde adını bile bilmediğim yemyeşil otlar vardı. Yoongi çok iyi bir seçim yapmıştı. Bir kulübe bile olsa arada kaçmak için ideal bir yerdi.

"Iseul?"

Sesini duyduğumda başımı çevirerek ona baktım. Yeni uyanmış olduğunu belli eden saçı başı dağınık bir şekilde ayakta durmuş bana bakıyordu.

Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. En başta da neden kaçmayıp burda oturduğumu.

"Uyandığına göre temiz havaya veda edebilirim."

Gülümseyerek söylediğim şeyin ardından ipek çarşafla örtülmüş yastığımın üstüne oturdum.

Hala şok bir ifadeyle bakıyordu. Şaşırması normaldi. Ancak alışacaktı. Yeri gelecek gitmemi istetecekti. Gitmeyecektim. Mecbur alışacaktı.

"Ne oldu dün gece? Niye burdayım? Hem sen imkan varken neden kaçmadın?"

Dün gece ne oldu sorusunun cevabını bir süre düşündüm. Doğruyu söylemeyecektim. Öyle ya da böyle kendi anlatacaktı. Elbet o zamana kadar ben çözmüş olacaktım ama olsundu. 

"Dün gece ne oldu bilmiyorum. Ben uyurken gelmiş olmalısın. Uyandığımda burdaydın. Ayrıca kaçmadım çünkü en son kaçtığımda başka biri tarafından tekrar kaçırılmış ardından yabani hayvanlara yem olmaktan son anda kurtulmuştum. En azından sana alıştım."

Yüzüne yandan bir gülüş kondurdu. Fakat bu sefer dalga geçmek için veya sinirlendiği için sergilediği bir gülüş değildi. İçtendi. Tabiki az sonra manyak Yoongi olacaktı. Ama en azından şimdilik idare ediyorduk.

"Daha önce aptal olduğunu söylemiş miydim?"

Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Pek çok kez."

The Captive • Min Yoongi ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin