Güzel bir sabaha uyanmıştım. İyiydim.
Mutfakta hazır olan müthiş bir kahvaltı ve tüm güzelliğiyle kocaman gülümseyen bir arkadaş vardı.
En önemlisi evimde, özgürdüm.
Daha ne isteyebilirdim?
Yüzüme gerçek ve kocaman bir gülücük serpiştirip ona sımsıkı sarıldım.
"Günaydın Jaehwa'm."
Gülümseyerek sırtımı sıvazladı.
"Günaydın Iseul'um."
Gülümsememi silmeden mis gibi sofraya oturdum.
Kahvaltımızı yarıladığımız sırada zil çaldı. Koşar adımlarla kapıya gittim. Zilimi bile özlemiştim.
Kapıyı açtığımda birden kafama yediğim hafif vuruşla elim başıma gitti. Aptal! Neden vuruyordu ki?
Ardından ben daha onu azarlayamadan sarılmasıyla gülümseyerek karşılık verdim.
Jungwoo işte. Kızma anlayışı bu kadardı. Evet her fırsatta laf sokacaktı ama idare edecektim artık.
"Nihayet Iseul. Bir an hiç dönmeyeceksin zannettim."
Gülümseyerek koluna girdim ve mutfağa doğru yürürken konuştum.
"Geldim işte Juju. Büyütme artık."
Duraksadı ve kaşlarını çatarak bana döndü.
"Ne demek büyütme? Senden kaç gün haber alamadık haberin var mı? Sayende bu süreçte Jaehwa ile kanka olduk."
Gülümsedim ve tekrar yürümesini sağladım.
"Ne güzel işte. Harika bir arkadaş kazanmışsın. Daha ne istiyorsun?"
Kızgın olduğunu iddia etsede gülümsedi. Durgun bir gülümsemeydi.
"Küçük kardeşimi istemiştim. İhtiyacım vardı."
Kaşlarımı çatarak bakan bu sefer bendim.
"Bunu daha sonra konuşacağız."
Başıyla onayladı ve mutfağa girdik. Jaehwa ve Jungwoo ilginç bir tokalaşma sergilediler. Sanırım cidden kanka olmuşlardı.
Üçlü olarak kahvaltımızın sonuna geldiğimizde Jaehwa bir doğuma girmesi gerektiğini söyleyerek çıktı.
Jungwoo ile sonunda başbaşa kalmıştık. Bir buçuk aydır konuşamadığımız konuyu konuşma vaktimiz gelmişti.
Koltukta oturmuş boş boş birbirimize bakıyorduk. Daha fazla susmanın anlamı olmadığını düşünerek konuştum.
"Anlat bakalım Jungwoo. Canını sıkan ne?"
Ellerimi tuttu ve gözlerime baktı.
"En çok canımı sıkan bana küs olman ufaklık."
Histerik bir gülüş attım.
"Sana küs değilim Jungwoo. Hiç bir zaman küs değildim. Çocuk değiliz. Sadece kırgındım. Ama artık değilim. Artık seni anlayabiliyorum. Bu yüzden bu konu daha fazla canını sıkmasın olur mu?"
Kocaman ama buruk bir gülümsemeyle ellerimi öptü. Kesinlikle bir derdi vardı.
"Pekala o zaman anlat bakalım. Derdin ne?"
Derin bir iç çekişin ardından gözlerini sıkıca yumdu. Artından açtı ve gözlerime baktı.
"Derdim Sunyeon, Iseul. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Captive • Min Yoongi ✓
FanfictionBence okumayın. ... !! Bu kitap tamamen kurgu olup gerçek hayatta yaşanmaması gereken olaylar içermektedir. Stockholm sendromu iyi bir şey değildir ve hiç olmayacaktır. İçinde psikopatlık duygusu yatan bir insan aşık olup düzelemez. Aksine aşk sand...