Ben sarılmıştım o adama, o ise beni itmişti. Sendeleyerek durdum ve yüzüne bakmaya başladım. Tam bir aptaldım. Kendimi salak durumuna düşürmüştüm. Neden sarılıyordum ki?
Sesinin en yüksek tonuyla bağırmaya başladı. Öyle bağırıyordu ki boynundaki damarlar neredeyse patlayacaktı. Yüzü kıpkırmızıydı.
"SEN NE TÜR BİR APTALSIN!? ORMANIN ORTASINDAYIZ ISEUL! KAÇMAYI NASIL DÜŞÜNÜRSÜN!?"
Ellerini saçlarına daldırıp sağa sola yürümeye başladı.
"ÇILDIRACAĞIM! GERÇEKTEN DELİRMEK ÜZEREYİM! NASIL BU KADAR SALAK OLABİLİRSİN!?"
Yanıma gelip beni omuzlarımdan sarstı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp bağırıyordu. Daha çok duyurmak ister gibiydi. Ama ses tonu biraz olsun azalmıştı.
"O depoya gelip seni göremeyince ne hissettiğimden haberin var mı!? Delirdim Iseul delirdim! Korktum!"
Korkmuştu. Ama biliyordum bana birşey olacak diye değildi korkusu. Foyası ortaya çıkacak diyeydi.
Omuzlarımı bırakıp tekrar saçlarını çekiştirdi. Arkası dönük bir şekilde yerdeki taşları tekmeleyerek bağırdı.
"Lanet olsun!"
Birden başım dönmeye başlamıştı. Koca orman dönüp duruyordu sanki. Fazla seçemesemde Yoongi'ni bana baktığını görebiliyordum. Sanırım iyi olmadığımı anlamıştı. Bana yaklaştığında daha fazla dayanamayarak bıraktım kendimi. Çünkü biliyordum. Beni tutacaktı.
~
Sabah olmuştu. Gözlerimi depo da açtım. Başladığım yerdeydim evet. Ama en azından farkına varmıştım. Üzülecektim, canım yanacaktı belki ama burda olduğum sürece ölmeyecektim. Neden bilmiyorum ama beni öldürmeyecekti.
Sadece bir fark vardı. İpek çarşafı kocaman bir yastığın üstüne sermişti. Artık yumuşaktı.
Kilit sesi duyduğumda bakışlarımı kapıya odakladım. İtiraf edeyim bir miktar utanıyorum. Yaptığım devasa bir salaklıktan dolayı. Mesela ona sarılmak gibi.
İçeriye girip tam karşımda duran sandalyeye oturdu.
Alaycı ifadesi yine yüzündeydi. Pişmanlık kırıntısı barındırmayan yüzünde. Ama bu iyiydi. En azından Yoongi hala aynı Yoongi'ydi. Yine bir hareketi bir hareketini tutmayacaktı. Ve en önemlisi ben onu neyin sinirlendirdiğini çok iyi anlamıştım. Ona göre davranacaktım.
Birşey demeden oturuyordum. Arada kaçamak bakışlar atıyordum tabii. Peki neden buradaydı? Yani boş boş oturmaya mı gelmişti.
"Iseul."
Seslenmesiyle anladım ki boş boş oturmaya gelmemişti.
"Efendim."
"Dün çok sinirlendim. Eğer biraz daha erken bulsaydım sana çok kötü şeyler yapabilirdim biliyorsun değil mi? Dua et biraz daha sakin olduğum zaman buldum seni."
İyi ki sakin olduğu zaman bulmuştu öyleyse. Sakinliği buysa daha sinirlisini düşünemiyordum.
"Özür dilerim."
"Seni kaçıran adamdan mı özür diliyorsun?"
Al buyur. Haklı adam. Neden özür diliyorsun salak.
"Beni kaçırdığın için değil özürüm."
Neden diye sormadı. Ben olsam sorardım. Ne kadar meraksız bir adamdı öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Captive • Min Yoongi ✓
FanfictionBence okumayın. ... !! Bu kitap tamamen kurgu olup gerçek hayatta yaşanmaması gereken olaylar içermektedir. Stockholm sendromu iyi bir şey değildir ve hiç olmayacaktır. İçinde psikopatlık duygusu yatan bir insan aşık olup düzelemez. Aksine aşk sand...