Bölüm 4: Ceza

2.5K 70 12
                                    

El ele tutuşmadan, kalbimi tutuşturan biri var.

🌺

Bölüm 4:
Ceza

Yatağımda dönüp dururken tüm uykum açılmıştı. Bir yandan Tufan'ın bağırışları kulaklarımı tırmalıyordu.

Telefonuma baktığımda saat sabahın dokuzunu gösteriyordu. “Allah aşkına ya! Pazar sabahı dokuzda kalkmak nedir?” Telefonu yatağın bir ucuna atıp kafamı yastığa tekrar gömdüm. Ama asla tekrar uyuyamayacaktım.

Telefonuma tekrar uzanıp bir şarkı açtım. Asla negatif uyanmak yoktu. Gülümseyerek yatağımdan çıktım. Sekerek penceremin önüne geçtim. Beyaz gardenyamın yapraklarını okşayıp içimi çektim.

“Olur da unutursam, sen ölür müsün çiçeğim?” İçimi tekrar çekip, parmağımla nazik bir şekilde tekrar okşadım yapraklarını. “Sen ölme. Sen benim en büyük aşkımın hatırasısın.” Onu hatırlatan çiçek bile yüzümü gülümsetmeye yetiyordu. “Sen bana, benim ne kadar güzel sevdiğimi hatırlatan şeysin. Güzel çiçeğim.”

Masamın üzerinde duran pet şişeyi alıp gardenyamı suladım. Bugün güzel bir gün olacaktı! Hissediyordum. Gülümseyerek merdivenlerden aşağı indim.

Babam Tufan’ın ortalıkta bıraktığı kitapları karışıyordu. Bunlar benim eski defterlerimdi!

“Bu matematik bizim zamanımızda da bu kadar zor muydu ya?” Defteri gözünden iki metre uzakta tutmuş gözlerini kısıyordu. Sanırım gözlük kullanmasının zamanı gelmişti. Gazeteyi okurken de aynısını yapıyordu. Ama bir türlü gözlerinin  bozuk olduğunu kabul etmiyordu. ‘Ben görüyorum’ diye annemle beni azarlıyordu üstelik.

“Gittikçe zorlaşıyor baba. Sen bir de şimdiki konuları gör!” Dudaklarımı birbirine bastırıp bilmiş edasıyla başımı salladım.

Babam sesimi duymasıyla başını bana çevirdi. Üzerinde hala pijamaları vardı. Benim de öyle! Sanırım rahatlığım babamdan geliyordu. “Öyle mi? Bizim zamanımızda sadece toplama çıkarma vardı.” Elindeki defteri kapatıp koltuğun üzerine tekrar bıraktı. Ciddiyetle kaşlarını kaldırdı.

“Keşke sizin zamanınızda yaşayabilseydim.”

Babam kısa bir kahkaha atıp omuzumu sıktı. “Şimdi her şey daha kolay kızım öyle deme. Eskiden öyle miydi her şey çok zordu.”

Annem elinde çaydanlıkla mutfaktan çıktı. “Evet! Hatırlıyorum da annem kumaş parçalarını birleştirip bize elbise dikerdi. Şimdi öyle mi? Her şey hazır.” Sanırım elindeki çaydanlığı bahçeye götürüyordu.

Babam da arkasından gidiyordu. Bende gidiyordum ki annem arkasını dönüp bana seslendi. “Meyra tezgahın üzerindeki tepsiyi al.”

Mutfağa yönelip annemin bahsettiği bardak dolu tepsiyi aldım. Bahçeye çıktığımda masadaki kahvaltı hazırdı. Tam zamanında kalkmıştım demek ki. Pazar kahvaltılarını bazen kaçırırdım. Daha özenli ve masa dolu dolu olurdu.

Annem babamı pazar günü de uyutmazdı. Uyuyan insanı sevmiyordu. Kendi de en geç sabahın yedisinde ayakta olurdu. Kötü bir alışkanlıktı bu!

Beyaz GardenyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin