Bölüm 8: İspiyoncu

1.8K 53 3
                                    

Mutluluğu bulan konum atsın.

🌺

Bölüm 8:
İspiyoncu

Kaldırım taşlarını sayarak yürüdüm. Bin beş yüz sekiz, bin beş yüz dokuz... oflayarak başını yerden kaldırdım. İçimde bir sıkıntı dolanıp duruyordu.

Parkı görebilmiştim. Biraz daha yürüdüğümde kızları gördüm. Zehre ağlıyordu. Neden ağladığını tahmin ediyordum. Az önce eve gelirken Asım ve Erman'ı tartışırken görmüştüm. Eve gidince Erman, Zehre ile tartışmış olmalıydı. Ezgi de oflayıp pufluyordu.

Keyifsiz bir şekilde basamakların sonuna oturdum. “Bugün pek güzel geçmedi ha?”

Ekin kollarını dizlerine sarmış, çenesini de dizlerine yaslamıştı. Dudaklarını dışarı doğru büktü. “Hepimiz sorunluyuz galiba.”

Zehre sessizce içini çekti. Ağlamayı bırakmıştı. Ezgi tekrar ofladı. “Cenazeye gelmiş gibi hissediyorum.”

“Cidden üzerime toprak atın da boşa gitmesin.” Zehre boynunu büke büke Ezgi'ye baktı. Kafasına patlattım.

“Salak salak konuşma.”

“Biri için ağladığınıza inanamıyorum ya!” Bu şikayet tabi ki de Duygu'dan gelmişti.

Zehre ona kötü kötü baktı. “Ya bu kız yemin ediyorum vicdansız ya! Gaddar! Gaddar Duygu!”

“Zehre kaldırma beni.” Duygu tehditkar bakışlarını dikmişti. Burada nedense bir tek Ekin'in neye canının sıkıldığını merak ediyordum. Ekin'i inceliyordum ki Zehre'nin sesiyle herkes ona odaklanmıştı.

“Allah aşkına! Mutluluğu bulan konum atsın!”

Ezgi aceleyle ayağa kalktı. “Ay Zehre yeter! Zaten canım sıkkın, iyice baydın beni. Kalkın!” Kimse kılını kıpırdatmamıştı. “Kalkın gidiyoruz. Bizi alkol paklar.”

Ekin tiz sesiyle inkar etti. “Siz makyak mısınız? Demediniz mi Zehre’nin abisine yakalandık, diye? Bir daha içki görünce kırk adım kaçacaktınız hani?”

Zehre hiddetle ayağa kalktı. “Kim takar abimi be? Sevdiğime kavuşamadan ayırdı beni! Sikerim onu!” Zehre kalkınca Duygu da onu takip etti. Ama onların arkasından gitmiyordu.

“Ben eve gidiyorum, siz ne bok yerseniz yiyin.”

Ekin kaçar adımlarla yanımızdan uzaklaştı. “Beni hiç karıştırmayın. Alkol benlik değil.”

Ezgi ve Zehre birbirine sarılmış bana bakıyordu. Gidip gitmemek arasında kalmıştım. Gitmek istemiyordum ama bir yandan onları yalnız bırakmak istemiyordum. Sonunda vicdanım onları yalnız bırakmaya el vermedi. Yavaşça onlara doğru bir adım attım.

Bakkaldan birkaç şişe bira alıp tekrar parkın merdivenlerine geldik. Burası kuytu kalıyordu. Çalılar örtüyordu. Bu yüzden sürekli burada buluşup sigaramızı burada içiyorduk.

Bira kutusunun kapağını açarken üst basamakta oturan Zehre ve Ezgi’ye baktım. “Bana bakın ben yarın staja gideceğim. Sakın cıvımayın.”

“Tamam, tamam.” Diye beni geçiştirdiler.

Üzgün üzgün Zehre’ye baktım. “Ne oldu?”

Islak kirpiklerinin ardından bana baktı. İlk önce birasını yudumladı, sonra burnunu çekti. “Ben Asım’ı aradım. ‘Efendim Zehre’ dedi. Sonra bir tartışma duydum. Bu sefer telefonun ucundan ‘Zehre’ dedi biri. Tabi ben abimin sesini tanıdım.” Kuvvetli bir şekilde burnunu çekti. “Yarım saat sonra eve geldi. Bana bir sürü laf söyledi Meyra. Şimdiye kadar kalbimi hiç bu kadar kırmamıştı.” Sonra birden sesi yükseldi. “Nasıl sevdin sen bu salağı ya?”

Beyaz GardenyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin