Bölüm 21: İçimdeki Savaş

1.4K 42 6
                                    


🎵

Bahadır Sağlam - Söyleyin Ona
Melek Mosso  - Gel Desem De Gelme
Mary Jane - Tövbe

🌺

Bölüm 21:
İçimdeki Savaş

Bir insan, sözleriyle sizi nasıl böyle yaralayabilirdi?
 
Hiç dokunmadan, sadece sözleriyle canımızı nasıl böyle yakabilirdi?
 
Kalbim acıyordu.
 
Erman'dan bakışlarımı kaçırdım. Ondan uzaklaşmak üzere adım attım.
 
“Seni eve bırakayım.”
 
Nefret dolu bakışlarım onu buldu.
 
“Bundan sonra seninle değil yan yana gelmek; aynı havayı bile solumam.” Öylece yüzüme baktı. Sanki bu sözleri benden beklemiyor gibiydi.
 
Bu kez, hızlı adımlarla yanından uzaklaştım.
 
Eve gelene kadar kendimi sıktım. Evde kimse yoktu. Odamın içinde dönüp dolaştım. Saçlarımı hırsla geriye doğru tararken derin bir soluk alıp verdim. Odanın içinde boğuluyordum. Duvarlar üzerime geliyordu. Aldığım nefes yetmiyordu. Gözlerim gelene kadar her dolduğunda, göz kapaklarımı sıkıca yumdum.
 
“Ağlamayacağım.” Diye söylenirken boğazıma oturan yumruyu yutkunarak geçirmeyi denedim. “Ağlamayacağım.” Ben nefes aldıkça; kaburgalarım, ciğerlerime batıyordu. Burnumdan nefes aldım, ağzımdan verdim. Aynanın önünde duraksadım. Kızaran gözlerime bakarak, “Ağlamayacaksın Meyra.” dedim.
 
Anladım ki odaya sığamıyordum. Üzerimi hızlıca değiştirdim. Telefonumu yatağın üzerine attım. Çantamı aldım ve çıktım. Soluğu sahilde aldım. Ne ara geldiğimi bile anlamamıştım. İçimde büyük bir öfke vardı. Kırık dökük kalbimin öfkesi. Bağırarak ağlayasım vardı. Ama asla ağlamayacaktım.
 
Kolumu biri tuttu. “Meyra?”
 
Bakışlarımı hızlıca ona çevirdim. “Fatma?” Deniz Can’ın arkadaşı Fatma idi bu.
 
“Ne haber ya? Sesleniyorum duymuyorsun. Nereye böyle?”
 
“Kusura bakma. Dalmışım. Hava alıyordum öyle, bir yere gittiğim yok.” Çantamın sapını tutarken omuzumu silktim.
 
“İyi o zaman, madem işin yok, gel sana bira ısmarlayayım.” Gülümserken kaşlarını kaldırdı.
 
Önünde durduğumuz mekana baktım. Mavi’nin önünde duruyorduk. “Sağ ol Fatma ya. Ben hava alacağım.” Havanın yeni yeni karardığını şimdi fark ediyordum.
 
“Gel hadi be kızım! Moralin bozuk anladık. Merak etme dışarıdan belli oluyor. Bende moralim bozulduğunda bira içerim.”
 
İçimi çekerek, “Peki" dedim.
 
İçeri geçtiğimizde Fatma'nın bir kız arkadaşıyla selamlaştığını gördüm. Ardından bar bölümüne geçtik. Az önce selamlaştığı kız barın arkasına geçti. Siyah kısa saçları vardı. Güzeldi. Hatta her erkeğin gözü onun üzerinde olacak kadar güzeldi. Gülümsediğinde, beyaz dişleriyle âdeta ışık saçıyordu.
 
“Size özel spesiyalimden vereyim mi kızlar?”
 
Fatma bana baktı. “Olur. Sonra bira içeriz değil mi?”
 
Siyah saçlı kız, önünde bardak hazırlarken bana baktı. “Bu bakışı bilirim. Kim kırdı kalbini?”
 
“Bahsetmeye bile değmez.” Diyerek içimi çektim. Yüzümde acı bir tebessüm oluşurken. Buradaydım ama bir yandan da değildim.
 
Gülümsedi ve hazırladığı bardağı önüme itti. “Hep öyle söylerler. Ama burada çakırkeyif olduklarında, herkes içini dökmeye başlar.” Fatma'nın içkisini de önüne içtikten sonra elindeki havluyu omuzuna attı. “Bu arada ben Serap.” Elini uzattı.
 
Elini sıktım. “Meyra.”
 
“Fatma herkese bira ısmarlamaz. Seni sevmiş.”
 
Fatma güldü. “İyi kız yalan yok.”
 
Gülümseyip içkimi yudumladım. Meyve ile birlikte boğaz yakan bir içkiydi. Serap, direğini bara yasladı. “Bu akşam İnci sahnede. Bence onu dinlemeden gitmeyin.”
 
Fatma dirseğiyle beni dürttü. “Şanslıyız. İnci her zaman çıkmaz.”
 
“İnci kim?”
 
Fatma sağında duran cips tabağını çekti. “Sosyal medyada görmüşsündür. Meşhur bir grupları var.” Ağzına cips atarken kafasını eğdi. “Ama İnci, kırk yılda bir tek çıkar. Bunu kaçırma derim.”
 
Kafamı sallamakla yetindim. Keyfim yerinde değildi. Önümdeki bardağı çevirerek, tekrar yudumladım. Birkaç kez büyük bir yudum aldım. Serap diğer müşterilerle ilgilendi. Daha sonra Fatma ile ikisi sohbet ederken ben bardağımı bitirdim.
 
Fatma, “Bira?” Diye sordu.
 
Bardağımı ittim. “Sen bana bir tane daha bundan yapsana.” Hızla soluk alıp verdiğimde ciğerlerimin yandığını hissettim.
 
Serap bardağımı alırken kaşlarını kaldırdı. “İkincisi fena yapar yalnız. Emin misin?”
 
Dudaklarımı yalayıp kafamı salladım. Fatma'ya bardağımı işaret ettim. “Bunlar benden. Sana?”
 
Fatma bardağını kaldırdı. “Sağ ol.” İçkisini yudumladı. “Kızım fena sarsmışlar seni.”
 
Gözlerim bar tezgahında dalıp gitti. “Hayal kırıklığına uğradım Fatma. Hiç beklemediğim birinden.” Gözlerimi ona çevirdiğimde bana bakıyordu. Serap önüme içkimi iterken arkamda yükselen alkışları umursamadan bir yudum daha aldım. Daha sonra kulaklarıma bir müzik sesi ilişti.
 
Arkama dönüp baktığımda sahnedeki kızı tanımıştım. Geçen gün Deniz ile geldiğimiz gruptaki pembe saçlı kızdı bu. Gerçekten sesi çok iyiydi. İçimi çekerek bardağımdan büyük iki yudum aldım. Boğazımı yaktıkça daha fazla yudum aldım.
 
Gelse, beni sevse
Benim olsa, yanımda uyansa, sarılsa
Affederdim kesin
 
Şarkıya istemeden kulağım takılmış burnumu çekmiştim. Bardağımı kafama dikip dibine kadar süzdüğümde Serap, “Hey! Ne yapıyorsun?” diye önüme atladı. “Evine sağ salim gidebileceksen iç.”
 
Yüzümü buruşturdum. “Giderim tabi. Yakın zaten. Biri beni alır.” Diye uydurdum. “Bira versene. Bu şey boğazımı fena yaktı.”
 
Yanında çerez tabağı da verdi. “Bu da benden.”
 
Soranlara hiç gitmez demiştim
Benim gibidir yapmaz demiştim
Gümüşlerimi çalmaz demiştim
Söyleyin ona böyle olmaz
 
Gözlerimin dolmasına izin vermeden bu kez şişeyi kafama diktim. Ardından şarkıyı hafiften mırıldanmaya başladım. Dakikalar sonra bir bira daha içtim. Bir bira daha. Ve kaç tane olduğunu sayamadım. Fatma ile birbirimize sokulmuş bir şeyler anlatıyorduk.
 
Ama ben sarhoş olmama rağmen, bunu inkar edecek kadar sarhoştum.
 
Fatma yerinde doğrulup bana baktı. “Kızım sen bayağı kendinde değilsin.” Gülümsedi.
 
“Yok be! Ben olmam öyle kolay kolay.” Kaşlarımı çatıp elimi savurdum. Kelimelerim bile düz çıkmıyordu.
 
“Atma lan, konuşamıyorsun bile.” Diye gülmeye başladığında ben de gülmeye başladım.
 
“Zorlanıyorum sadece.” Gülerken tezgaha tutunup doğrulamayı denediğimde dengemi kaybettim. Fatma kolumdan tutup beni yerime oturttuğunda bu kez gülmekten doğrulamadım.
 
“Telefonun nerede? Kim alacaksa arayalım. Yoksa sen bayılana kadar içeceksin.”
 
Elimi sakin olması için salladım. “Haklısın.” Çantamı açtım. O anda gördüğüm papatyayla moralim alt üst oldu. Papatyayı yavaşça parmaklarımla kavrayıp çantamdan çıkarttım.  Bir kaç saniye elimdeki papatyaya baktım. Ardından hırsla yere atıp, üzerinde tepindim. Fatma oturmam için yardım etti.
 
“Sevgilin mi vermişti?” Diye sordu Fatma. Onu cevaplamadım. Dudaklarımı ıslatırken, dolan gözlerimi bu kez ondan kaçırdım. “Takma be kızım.”
 
“Serap, bir bira daha verir misin?”
 
Serap itiraz etmeden şişeyi önüme bıraktı. O da elini bara yaslayarak bana baktı. “Bilirim. O kini, o öfkeyi.” Başını sallayarak Fatma'ya baktı. “Bırak istediği kadar içsin. En azından gece rahat uyur.”
 
Gözümü, önümdeki şişeden ayırmadım. Göğsümdeki ağırlık, beni fazlasıyla zorluyordu. Canım yanıyordu. Boğazım cayır cayır yanıyordu. Elimle alnımı ovalayıp, başımı elime yasladım. Sol gözümden sessizce bir yaş süzüldü. Daha fazlası düşmedi. Bakışlarımı kaldırarak önümdeki birayı kafama diktim.
 
Gözlerime baka baka
Bu halimi göre göre
Adım adım uzaklaştı yeniden
Güle güle hoşça kal
Giderken bu acını da benden al
Gitme kal, yarım yarım bırakma
Beni sen
Ah ne tutuyor, ne bırakıyor ellerimi
Bir varmış, bir yokmuş gibi
Unutacak belki beni
Yok, sonu çok, kötü çok
Biliyorum, bu gidişin
Dönüşü yok
Ben her şeyi görüyorum
 
Derin bir nefes alıp verirken şarkıyı söyleyen kıza döndü bakışlarım. Dudaklarım aralandı.
 
Gel desem de gelme
Böyle unutur seni
Bu gönül bir gün yeniden, ah
Dön desem de dönme
Belki yokluğuna bir gün
Alışır bu gönül yeniden
 
Parmağımı sahneye doğru sallarken, Fatma'ya döndüm. “Kız adeta, şarkıyı söylerken yaşıyor.”
 
Fatma başını salladı. “Aynen!”
 
Ah ne tutuyor, ne bırakıyor ellerimi
Bir varmış, bir yokmuş gibi
Unutacak belki beni
Yok, sonu çok, kötü çok
Biliyorum, bu gidişin
Dönüşü yok
Ben her şeyi görüyorum
Gel desem de gelme
Öyle unutur seni
Bu gönül bir gün yeniden, ah
 
Birden yüksek sesle şarkıyı mırıldandım.
 
Dön desem de dönme
Belki yokluğuna bir gün
Alışır bu gönül yeniden
 
Fatma ağzımı zorla kapatırken ona engel olmaya çalıştım. “Kızım ne yapıyorsun? Atacaklar bizi.”
 
Kollarını tutmaya çalıştım ama bir türlü onu yakalamayı başaramadım. “Ne var ya? Şarkı söylüyorum alt tarafı.”
 
“Hadi gidelim artık biz. Kim alacak seni telefonunu ver, ben konuşayım.”
 
İşaret parmağımı Fatma'ya gösterdim. “Bir dakika. Ben istek parça istiyorum.”
 
“Başka zaman istersin Meyra. İyi görünmüyorsun.”
 
Yüzümü buruşturdum. “Ben zaten iyi değildim. Hatta.. bok gibiyim.” Tezgaha tutunup kalçamı düzelttim. “Serap. İstek şarkımı yazar mısın? Çünkü ben biraz bulanık görüyorum.”
 
Fatma yanıma sokuldu. “Meyra, seni anlıyorum. Ama şimdi gitmemiz gerek.”
 
İşaret parmağımı tekrar ona diktim. “Lütfen. Şarkımı dinlemeden..” sandalyemi, ardından yanımdaki sandalyeyi işaret ettim. “Şuradan, şuraya gitmem.”
 
Serap kağıt alırken gömleğinin cebinden kalemi çıkardı. “Ne istiyorsun, söyle bakalım acıların kadını?”
 
“Tövbe!” Dudaklarımı ıslattım. “Bir daha mı tövbe! Aşık olamam! Bir daha mı tövbe! Hayal kuramam!” Fatma tekrar ağzımı kapatmaya çalıştı.
 
Serap barın arkasından çıkıp sahneye ilerlerken, Fatma ceplerimi yokladı. “Telefonun nerede senin?”
 
Omuzlarımı kaldırdım. “Evde.”
 
“Ah be Meyra. Evini de bilmiyorum ben senin.” Kendi telefonunu çıkardı. Kulağına koydu ve bekledi. “Deniz? Mavi'ye gelmen lazım.. Meyra yanımda ve önünü göremeyecek kadar sarhoş.”
 
İşaret parmağımı tekrar kaldırdım. “Şş! Ben kendimdeyim ya! Yürüyerek giderim ben. Şarkımı dinleyeceğim sadece.”
 
“Konuşamıyor bile.” Diye mırıldandı Fatma. “Onu mu anlatayım şimdi Deniz? Tamam bekliyoruz.”
 
Dudak bükerim sensizliğime
Dökerim içtiğim kadehler kadar
Yalnızlığımın gözyaşlarını
Anımsarım her an yalvarışını
 
Gözümden gitmiyor güzel gözlerin
Uzaktayken bilsen nasıl özlerim

Beyaz GardenyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin