KASIRGAYA KANAN SAKA

215K 6.3K 9.2K
                                    



KASIRGAYA KANAN SAKA.


"Derler ki; çalınan hayatını daima hatırla, intikamın alevlerini soyunla harla. Bu ağılı taht bir hatıra; kalbi katran, ruhu Yakut krala."

🌘

Sam Tinnesz, Play With Fire

Yağmur gökyüzünü delmek istermiş gibi büyük bir şiddetle kasvetli bulutlardan koparak yeryüzüne düşüyor, çakan ve karanlık geceyi aydınlatan şimşek göğü ikiye yararken büyük bir gürültüyü de siyahı bile aydınlatabilen ışığında sürüklüyordu.

Yağmur deri ceketimi saçlarımla beraber ıslatmaya devam ederken bunu umursamadım. Siyah saçlarım yağmur yüzünden yüzüme yapışmıştı fakat bu umurumda değildi. Yağmurda ıslanmayı seviyordum. Adımlarımı hızlandırdığımda, sessizliğin hüküm sürdüğü pis ve arka sokaklardan birisine girmiştim bile. Çöp kutularının hemen yanında, duvara yaslanmış bir kız ve çocuk gördüğümde gözlerimi devirerek yavaşça önüme döndüm. Siyah postallarım yağan yağmur yüzünden pislenmiş ve çamura bulanmıştı, üzerime geçirdiğim deri ceketin altında sadece ince siyah bir body vardı ve bu yüzden soğuktan tir tir titremenin eşiğine gelmek üzereydim.

Ve saatlerdir bu lanet barı bulamıyordum.

Mavi gözlerimi kısarak sol kolumdaki saati kontrol ettim. Neredeyse gece yarısına geliyordu. Gök gürültülü bir şekilde gürlediğinde deri ceketimin kolunu uzatarak adımlarımı biraz daha hızlandırdım. Evet, yağmurda yürümeyi seviyordum ancak bu gece önceliklerim arasında vakit kaybetmek olmadığı gibi yağmurun tenime bıraktığı damlaların tadını çıkaracağım bir ruh halim de yoktu.

Aksine, tenime değen yağmur damlalarını kül edebilecek kadar büyük bir öfke taşıyordum içimde. En derinimdeydi, bir kuyunun en altı kadar karanlıktaydı, kendini o kadar gizliyordu ancak bu gece, benim için benden çalınan her şeyi birer birer zihnimin duvarlarına kazdığındandı belki de öfkem, şu an saklanamıyordu. Derimden dışarıya sızıyor, gözlerimin irislerine yuva yapıyor ve beni içten içe yakıyordu.

Kafamı kaldırdığım zaman gördüğüm bar tabelası ile rahat bir nefes verdim ve siyah, yüzüme yapışmış olan saçlarımı basit bir hareketle kulaklarımın arkasına ittim. Siyah, pis ve terk edilmiş bir görüntüye sahip olan mekanın eğer tabela olmasa giriş olduğunun bile anlaşılmayacağı kadar garip bir girişi vardı. Siyah duvarları zehirli bir sarmaşık gibi sarmış olan mavi neonu neredeyse sönecekmiş gibi soluk duran tabelaya kafamı kaldırarak baktım.

Kırmızı Yakut.

Sanki buraya dışarıdan gelen birinin görüp de girmesini istemiyormuş gibi terk edilmiş bir sokağın içinde bile mekanı gizlemişlerdi. Kafamı iki yana salladım. Bu adamlar kimdi bilmiyordum ancak büyük ihtimalle, istedikleri de tam olarak buydu zaten. Onların kim olduğu önemli değildi ki. Onların nasıl canavarlar olduğunu biliyordum ve bunu bilmek, doğruyu bulmamı sağlarken bana yetiyordu bile.

Barlardan nefret ediyordum.

Bana ait olduğum tek şeyin benden çalındığını hatırlatıyorlardı.

Çünkü ait olduğum tek şey, tam da böyle pis bir barda benden çalınmıştı.

Adımlarımı, bu gerçeğe katlanamıyormuş gibi sert bir şekilde çarparak mekanın arka girişi olduğunu düşündüğüm yere çevirdim. Kapıya güvenlik olarak bir adam koymuşlardı, kısa bir an duraksayarak cebimdeki kimliğimi çıkararak adama gösterdim. Yıl kısmına baktıktan sonra yirmi yaşında olduğumu görünce hiçbir şey demeden kimliği bana uzattı ancak gözleri, sanki bir şey arıyormuş gibi deri ceketimin kapattığı kollarıma dönmüştü.

KASIRGAYA KANAN SAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin