16. Bölüm: "Yalanın Dansı ve Yakut Şansı"

73.3K 3.7K 5.5K
                                    




Merhaba! Tekrar beraberiz.

Beni Instagram'dan takip etmeyi unutmayın, duyurular için: @/deathlessniks

Ayrıca sohbet etmek için geceleri Twitter'ı açıyorum, epey bir keyifli oluyor. Gündüzleri hesap kapalı oluyor ama... Yakalarsınız ve gelmek isterseniz: @/sabahayolculuk

16. Bölüm: "Yalanın Dansı ve Yakut Şansı"

Hael, Between Wind and Water

PatrickReza, November

Ankara'nın soğuğu bir başkaydı.

Kapıyı açarak dışarı çıktığımda vücudumun soğuktan titrediğini hissettim. Üstümde deri ceketim olmasına rağmen.

Az önce yaşanan konuşma hiç yaşanmamış gibi davranıyordum, Anka'ya hiçbir şey deme fırsatın olmamıştı çünkü Doren yanıma gelip sigara içmeye çıkacağını, gelmek isteyip istemediğimi sormuştu. Evet demiştim ona ve aslında konuşmayı böldüğü için mutluydum çünkü Anka'ya verecek bir cevabım yoktu.

Ne yapmaya çalışıyordu ki? Anlamıyordum. Birden Hazar Ertekin ile çıkagelmişti karşıma. Evet, sorularıma almak istediğim cevaplar vardı benim de ama bunları her şeyi çıkmaza sokacak şekilde yapmamayı tercih ederdim.

Ve Anka bunu yapmaya çalışıyordu. İşleri çıkmaza sokmaya çalışıyordu. Hem kendisi için hem de benim için.

Çünkü oraya gidersem, bundan Songur Yakut'un bir şekilde haberi olacağını biliyordum. Herifin tüm şehirden haberi vardı, bunun kanıtlarını yeterince görmüştüm gözlerimle. Benim adresimi bulması bile ne kadar vaktini almıştı ki sanki? Beni tanımazken hem de. Üstelik şimdi en yakın arkadaşım, tek dostum dediği adamın yanına gitmekten bahsediyorduk.

Mantıklı hiçbir yanı yoktu bunun. Songur Yakut bunu öğrenirdi.

Ayrıca Hazar Ertekin denilen herifi tanımıyordum bile. Tek bildiğim şey, Songur Yakut ile karmaşık bir ilişkileri olduğuydu. Bana tek dostu olduğunu söylemişti ama ihanetten de bahsetmişti.

Eğer yakınlarsa ona benden bahsederdi. Eğer artık araları bozulacaksa da... Bu çok daha kötü bir ihtimal olurdu benim için.

"Şuraya geçelim mi?" Doren'in sesi ile düşüncelerimden soyutlandım. "Ne dersin?"

"Olur," diye cevapladım onu. "Hiç fark etmez ki."

Kafasıyla beni onayladığında barın yanındaki ara sokağa doğru ilerledi, ben de onu takip ediyordum. Sırtını duvara yasladığında hemen önünde durdum. Sigaram kalmamıştı, bu yüzden ondan otlaklanacaktım. Bunu anlamış gibi cebinden çıkardığı paketi önce bana uzattı, sigarayı çekip aldığımda bir dal da kendisi çekip dudakları arasına koymuştu. Dalı elimde döndürdüm. Tıpkı Songur gibi o da Parliament içiyordu.

"Of, amma soğukmuş lan," dedi ellerini ovuşturduğunda, cebinden mor bir çakmak çıkarmadan hemen önce. "Ankara'nın soğuğuna hâlâ alışamadım."

Alışmak zordu. Ben buradan olmasam ben de alışamazdım sanırım. Çakmakla sigarasını yakıp derin bir nefes çektiğinde çakmağı benim ellerime bırakmıştı. Ben de onun gibi dalı dudaklarım arasına koyarak ateşledim ve bir nefes çektikten sonra çakmağı geri uzattım.

KASIRGAYA KANAN SAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin