31. Bölüm: "Merhamet Zayıf Ruhlar İçindir"

32.9K 5.1K 4.3K
                                    







İyi okumalar. Oy vermeyi  unutmayın lütfen.

Instagram: hazel.noya

Twitter: davincitookapen


31. Bölüm: "Merhamet Zayıf Ruhlar İçindir"

Kovacs, My Love
Kisnou, My Love
RHODES, You & I

Biz ikimiz öldüreceğiz.

Çok değil bundan birkaç saat önceye kadar Hazar'dan böyle bir şey duyacağımı bana söyleseler inanmazdım. Hâlâ uyku sersemi olduğum için az önce duyduğum sözü doğru duyduğumdan emin olmak için yüzüne baktım. Gördüğüm rüyaya devam ediyor olma ihtimalim kaçtı? Bu yaşanan anın gerçek olma ihtimalinden daha yüksek olduğu kesindi.

"Neden bahsediyorsun sen, Hazar?" diye sordum şaşkın bir sesle. Kavgadan yeni çıktığını gösteren yüzünde tek bir mimik belirtisi yoktu ve soğuk bakana yeşil gözleri sadece arabanın ön camına odaklanmış hâldeydi.

"Ne duyduysan o."

"Peki mantık bu planın neresinde?" diye sordum çatık kaşlarımla onu izlerken.

O kadar uykum vardı ki az sonra burada uyuyakalabilirdim ve bu hâlde Cesur'un peşine düştüğüme inanamıyordum. Neredeydi ki? Cenazede yaptığından sonra Soysal Yakutlar onu alıp götürmüştü. Nereye gitmişti? Kimleydi?

"Plan mı?" diye sordu. "Plan falan yok ki."

Çileden çıkmak üzereydim. Cesur'un ölmesini istiyordum. Gerçekten bunu her şeyden çok istiyordum ama ortada kocaman bir hesap vardı. Dikkatli davranmak zorundaydık. Çiğnemememiz gereken onlarca kural varken altımıza bir araba çekip saatte 200 kilometre hızla Cesur'u kovalamamamız lazımdı mesela. En azından bunu onun en yakın arkadaşı ve benim sevgilim olan adam için yapmamamız lazımdı çünkü senelerdir istediği, çabaladığı şeyi düşünülmedik hamlelerle riske sokamazdık.

"Saçmalıyorsun," dedim ona döndüğümde. "Plan yoksa neye göre yapacağız bu işi? Songur'a ne olacağını düşünmüyor musun?"

"Songur'u düşünen sadece sen değilsin," dedi ters bir sesle. Yeşil gözleri bana doğru dönmüştü.

"Ben de ondan bahsediyorum ya zaten," dedim. "Senin de onu düşünmen lazım. Buradan bakınca pek de düşünüyormuş gibi durmuyorsun. Plan bile kurmadan nasıl bu herifin peşine düşeceğiz biz?" Bana cevap vermediğinde, "Hazar!" diye bağırdım istemsizce. "Yavaşlat şu arabayı deli gibi sürüyorsun!"

Şaşırtıcı bir şekilde dediğimi yaparak arabayı yavaşlattı. Hâlâ yavaş gidiyor sayılmazdık ama az önceki hızımıza göre epey yavaşlamış hâldeydik. Sağ şeride geçtiğinde gözleri yoldan ayrılarak yanda duran telefonuna düştü.

"Düşünüyorum," dedi telefonu kontrol ederken. "Salak değilim ben, Valeri." Telefonu bırakarak bana doğru döndü. "Onu bizim öldürdüğümüzü nasıl kanıtlayacaklar?" diye sordu. "Ben, bir deponun alt katında dayak yiyorum şu an. Songur da öyle. O ise Aykan'ın lağım fareleriyle beraber mekanda. Şimdi sence, o mekan yanlışlıkla yansa...." Ona şaşkınlıkla baktım. "Kimse kimin yaptığını görmese... Ne olur sence bu durumda? Bir şey tehlikeye girmiş olur mu?"

"Mekanı mı yakacaksın?" diye sordum şaşkın bir sesle.

"Aslında ben en son çakmağı sen atmak istersin diye düşünmüştüm ama," dedi  omzunu silkerek. "Eğer bana bırakacaksan seve seve yaparım. Bunun hayalini kurduğum için günlerdir bu kadar sağlam hâldeydim, biliyor musun? Olanları fark ettiğimden beri aklımda dönen senaryo o. Öyleki bunun hayalini düşünmekten olanları o kadar düşünmedim ki belki de hâlâ üzgün olmamamın, hiç ağlamamın nedeni bu. Çünkü gerçek olduğunu hâlâ idrak edemedim."

KASIRGAYA KANAN SAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin