18. Bölüm: "Kürkçü Dükkanı Yanan Tilki"

109K 4.5K 11.2K
                                    





18. Bölüm: "Kürkçü Dükkanı Yanan Tilki"



Elley Duhe, MIDDLE OF THE NIGH


Derler ki, tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.

Bu durumda bir tilkiye yapılabilecek en büyük kötülük kürkçü dükkanını yakmaktır.

Saat gecenin bir yarısına geliyordu. Araba saatte 120 kilometre hızla gidiyordu, radyoda daha önce duymadığım İngilizce bir şarkı çalıyordu ve yağmur damlaları arabanın camlarını dövüyordu.

Dolkan denilen adamın mekanının nerede olduğundan çok emin değildim ama merkeze gittiğimizi farkındaydım, büyük ihtimalle Songur'un mekanın yakınlarında bir yerde olmalıydı. Zaten bu semtte gece kulüplerinin hepsi aynı yerde toplanmış durumdaydı.

"Anka'yı onların ellerinden kurtarırsam..." Arabanın içindeki sessizliği kesen taraf bu sefer o olduğunda, gözlerim arabanın camından çekilerek ona doğru döndü. "Bana  çok fena borçlanacağını biliyorsun Rosa, değil mi?"

Biliyordum ama umudumda değildi. Ondan ne istersem isteyeyim çok fena borçlanacağımı biliyordum. Tanışalı çok kısa bir zaman olmuştu ve onu tanımak mümkün değildi ama emin olduğum bir şey vardı: Hiçbir şeyi karşılıksız yapmazdı.

"Senden bir şey istemek otomatik olarak çok fena borçlanmak oluyor zaten Yakut," dedim umursamaz bir sesle. "O yüzden evet, farkındayım tabii ki."

"Hiçbir şeyi karşılıksız yapmam," diye yanıtladı beni.

Sanki bunu bilmiyormuşum gibi.

"Orasını anlayabiliyorum," dedim alaycı bir sesle.

"Senin de böyle olman gerek," diye yanıtladı beni, sesimdeki alayı umursamadan. Ciddi bir şekilde cevap vermişti.

"Bir konuda sana benzemek mi?" diye sordum aynı alaycı sesle, onun ciddiyetini umursamadan. "Sağ ol, almayayım."

Hiç de içten olmayan bir şekilde güldü. Gözlerim hâlâ yüzündeydi, o yolu takip etmesine rağmen ben onu takip ediyordum.

"Hata yapıyorsun," dedi, belki de yüzüncü kez söylemesine rağmen üzerine bastıra bastıra söylemişti. "O sarışından uzak durman gerekirken sen arkasını toplamaya çalışıyorsun."

Ben salak değildim. Anka'nın yalan söylediğini biliyordum, hem de birçok konuda. Ama o benim yanımdaki tek kişiydi, sahip olduğum tek arkadaştı. Söylediği yalanları yanına bırakıp kulaklarımı tıkayacak değildim ama bir yalancı olması, hâlâ yakın arkadaşım olduğunu değiştirmiyordu.

Söylediği yalanların da bu yalanların nedenlerinin de hesabını daha sonra sorabilirdim, o rahat bir nefes alırken ve Dolkanlar yüzünden huzursuz hissetmezken, mesela. Bu yüzden önce onun oradan çıkması ile ilgileniyordum çünkü Songur'un aksine ben doğruyu söylediğini ve olanlarla ilgisi olmadığını biliyordum.

Yalan söylediğini anlayabiliyorsam söylemediğini de anlayabilirdim sonuçta, değil mi?

Ayrıca sorun Anka'nın yalan söylemesi değildi. Bir yabancının sözlerine inanarak en yakınımdan şüphe duymayı kendime yediremediğim için, Songur Yakut haklı olsa bile onu susturmak istiyordum.

KASIRGAYA KANAN SAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin