EsmasDemir494 Bu bölüm sana gelsin satır karşim. Geçen bölüm çok güzel yorumlar atmıştın. Hepsini tek tek okuyorum. Cevap vermeye yetişemiyorum ama. Bir bölüme 200den fazla yorum geliyor bazen. Bu da benim için gayet güzel bir şey. Çoğunuz yıldıza bile basmıyorsunuz. İyi seyirler diliyorum şimdiden. Bakın okumalar demedim. Seyirler diliyorum. Çünkü bundan sonrası dizi tadında geçecek. Hepiniz bir sonraki bölüm için çok daha fazla heyecan yapacaksınız. İthaf isteyen kişiler için uyarım, yorumlarda aklımda kalan kişiler oluyor genelde. Özellikle belli başlı okurlarım bayıla bayıla okuduğum yorumlar yazıyor ve hemen sonraki bölüme adını en başa yazıyorum.
Hadi o zaman. Yeni bir hikaye yazıyorduk evrene. Kirli olanı temizleyecektik. Sanki bunun için yağıyordu yağmur. Üzerimizden o adamın tozunu pisliğini arındırmak için yağıyordu. Temizlenecektik. Aslında pis olan biz değildik ama haftalardır canımızın yandığı yer kararmıştı. O is izini temizleyecektik. Evren yıkanıyordu. Temizleniyordu. Susmadığımız sürece de temizlenmeye devam edecekti. Yeni bir şekle bürünüyorduk sanki. Kalbim büyüyordu. Bu işin çözümlenmesi çok yakınmış gibi görünüyordu.
"Sana inanamıyorum hala Ezgi," dedi Kutay. İfadesini verip yanıma gelmişti. Yağan yağmurun altında hiç gocunmadan ıslanmaya devam ediyorduk.
"Asıl ben inanamıyorum. Nasıl bu kadar acele edersin abiciğim? Elimizde yeterince delil olmadan adamlara bu yaptığın iftiraya giriyor." Fatih abi Kutay'ın araması üzerine yanımıza gelmişti. O da gidip ifade vermişti hatta, diğerlerini bekliyorduk.
"Şimdi de konuşsana Ezgi," diye bağırdı Kutay bir anda. 32 dakika 28 saniyedir onlar konuşuyor, ben susuyordum.
"Abiciğim yapmayacaktın bunu. Kutay, geçen gün ben okuldan çıktıktan sonra olanları anlattı bana. Eğer o kağıdı bana vermiş olsaydın her şeyi alttan alttan yürütmeye devam edecektim. Hatta kamera görüntüleri için aklımda bir fikri vardı." Şimdi mi aklınıza fikir geldi? Beynim yanıyor benim günlerdir. Kafam allak bullak, çalışıp çalışmamak arasında gidip gelirken sizin şahane fikirleriniz neredeydi?
"Aslında bir yandan doğru değil mi Fatih abi?" dedi Murat, "Polisin tam teşekküllü bir şekilde araştırması daha iyi."
"Ben eşek başı değildim Murat. Bende tam teşekküllü bir şekilde araştırıyordum. Belki sonuca daha önce varacaktık ama böyle değildi. Böyle olmayacaktı." Polistin ama nedense sana da içimden güvenmek gelmiyor, hatta diğerlerine de.
Herkes sırayla ifadesini verip çıktıktan sonra Fatih abi evlerimize gitmemizi, yada okula dönmemizi istedi. Bölüm dersimiz öğlene kadar kaçmıştı. En azından öğleden sonra girip sabahtan hasta olduğumuzu falan söyleyerek yutturmaya çalıştık hocalara. Ama yemediler.
"Dördünüzde mi hastaydınız?" sorusuyla karşılaştık.
"Yok hocam," dedim ciddi ciddi, "Ben hastaydım, kızlarda yanıma gelmişlerdi."
Öyle böyle yutmasalar bile ders girip sabahki çizimle beraber hepsini hallettik. Kızlar bir yandan bana hak verirken, diğer yandan acele davrandığımı söylüyorlardı. Ama ben iyi değildim. Ben bu konuyu gece gündüz demeden düşünmekten kafayı yemiştim. Herkes evine gidip uyuduğu zaman ben hem işe gidip çalıştım, hem bu konu üzerine kafa yordum. Ayrıca benim babam hastaydı. Onunla bile ilgilenemiyordum.
Konferans salonuna geldiğimizde Nuri pisliği ve Fikret pisliği yan yana muhabbet ediyorlardı. Dilara en arkaya oturup bizi izlerken öne gelmesini işaret ettim. Bakalım adamların gözünden herhangi bir bulgu alabilecek miydik? Ama olmadı. İkisi de gayet keyifle bizi izleyip dinlediler ve dünya umurlarında değil gibiydi. Bir kere olsun ne yeşil gözler, ne koyu kahve gözler Dilara'ya bakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDA SAPIK VAR (Serisi)
Teen Fiction17 sene öncesinde bu proje hazırlanmıştı. Proje hayata geçerken kime vuracağı belli değildi. Ezgi'ye dokundu rüzgarı, Kutay'a değdi Ezgi kokusu. Var oluş sebeplerini unutturdu başlarındaki hasta ruh. Kayboldular, birbirlerinde buldular kendileri...