Yazarın anlatımıyla...
Doktorun kapısından istemeye istemeye içeriye giren Ayşenur önce odanın içinde göz gezdirdi. Fidan'ın annesinin aramasıyla Ayşenur'un başından geçenleri az çok bilen erkek doktor, Ayşenur'a nasıl davranacağını çok iyi biliyordu.
Onu koltuğa oturtup arkadaşı gibi karşısına geçmişti. Ayşenur anlatıyor, doktor dikkatle onu dinliyordu. Bazen hayretini gizlemek için dudağının içini ısırsa bile, o işinin ehli bir doktordu.
"En başta çok korkmuştum ama zamanla ona olan korkum geçti. Bize bazen arkadaş gibi davranırdı, bazen abi gibi, bazen baba gibi, bazen hocamız gibi konuşurdu. Dertleşirdik, paylaşırdık, istediğimiz her şeyi alırdı. Tamam, bizim psikolojimizi alt üst etmek için oraya sokmuştu ama bizi ayakta tutmak için de elinden geleni yapmıştı." Önce yaşadıklarını gözden geçiren doktor, ardından Ayşenur'un gözlerindeki o duyguları tarttı. Normal olmadığını daha odaya girdiği zaman görmüştü. Bu kadar uzun bir süre kapalı alanda kalan kişilerde genel olarak kapalı olan fobisi oluşurdu.
"Peki, şimdiden sonra hayatında ne yapmak istersin? Mesela arkadaşlarınla beraber sinemaya gitmek? Yada daha çılgın fikirler var mı?"
"Mesela..." dedi Ayşenur gözleriyle tavana bakıp düşünür gibi yaparak, "Çok çılgın fikirler düşünüyorum. Mesela arkadaşlarımla bir gece asansörde geçirmek isterim. Tamamen kapalı bir alanda onlarla saatlerce sohbet etmek isterim. Ya da şey de olabilir," deyip sustuğunda doktor merakla sordu. "Mesela ney?"
"Uçaktan hiç inmeden bütün dünyayı gezmek isterim."
"Sadece arkadaşların mı?"
"Evet. Çünkü en çok onlar uğraşmışlar benim için. Özellikle zeka akıtması Ezgi var bizde. Her şeyi saniyelerle sayar ve çok dikkatlidir. Çok zekice planlar kurup, beni öldü sandıkları için katilimi aramaya başlamış. Ona nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum, hakkını nasıl öderim bilmiyorum ama o benim için hepsinden farklı."
"Nasıl teşekkür edersin?" diye sordu doktor meraklı bir sesle. "Bilmiyorum işte. Ama unutamayacağı bir şey olsun istiyorum. Mesela erkek arkadaşı var, Kutay. İkisine güzel bir sürpriz yapmak isterim. Bir parti olabilir. Ama işte," deyip yüzü düştü, "Partiyi herkes yapar ona ki, doğum günü geçtikten sonra yapmışlar zaten kantinde..."
"Ona unutamayacağı bir hediye vermek zorunda değilsin bence Ayşenur. Senin yaşaman ve onların yanında olman zaten ona en büyük hediyedir. Sence de öyle değil mi?"
Şaşırarak kaşlarını kaldırıp, "Öyle midir sizce?" diye sordu Ayşenur, "Bence yeterli değil. Yani ben bir hediye vermek isterim..." Ayşenur anlattı, doktor dinledi, doktor anlattı, Ayşenur dinledi. Sonuç olarak annesiyle görüşmek için Ayşenur'u dışarıya çıkartan doktor Ayfer hanımı içeriye aldı.
"Durumu sandığımızdan daha kötü. Fidan böyle değildi, çünkü onun travması atlatılabilecek haldeydi. Ancak Ayşenur öyle değil. Bana kalırsa bir süre hastanede yatıp gözetim altında tutulmalı..."
Bunu annesi de düşünmüştü aslında. "Ancak Ayşenur arkadaşlarından ve erkek arkadaşından ayrılmak istemiyor. Onların yokluğunu tekrar yaşarsa ona bir travma daha olmaz mı?"
"O kadar ince bir çizgi üzerindeyiz ki," dedi doktor derin bir nefes vererek, "Ben bile ne yapacağımı şaşırmış haldeyim." Kısacası, iki ucu boklu değnek demek istemişti.
"Bir süre gözetim altında tutalım Ayfer hanım. Yalnız kalmasın, arkadaşlarıyla artık bu konuyu konuşmasın, erkek arkadaşıyla bile gerekirse yalnız kalmasın. Bir hafta kadar bu şekilde gözetim altında tutalım. Kendisine ve başkasına zarar verme ihtimali çok yüksek. Çünkü o, şu anda zarar vermenin ne olduğunun farkında bile değil. Canını yaksa asla acımayacak, yada canı yansa gülecek bir durumda. Nuri beyin onlara zarar vermek yerine, aksine onlara karşı çok iyi bir insan olduğundan bahsetti..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDA SAPIK VAR (Serisi)
Ficção Adolescente17 sene öncesinde bu proje hazırlanmıştı. Proje hayata geçerken kime vuracağı belli değildi. Ezgi'ye dokundu rüzgarı, Kutay'a değdi Ezgi kokusu. Var oluş sebeplerini unutturdu başlarındaki hasta ruh. Kayboldular, birbirlerinde buldular kendileri...