Milletin okuru tüm takipçilerinin hem duvarlarında, hem özel mesajla kitabın tanıtımını yapıyor. Hemde yazar ayda yılda bir bölüm falan atıyor. Acaba bende öyle mi yapsam? Daha mı kıymetli olurum? Bilemedim şimdi. Benim okurlarıma teşekkür sonsuzken, onları asla bekletmezken nedense bir yıldızı bile çok görenler var. Hikayeyi ne kadar çok üst sıralara taşırsanız, o kadar adrenalin dolu bölümler gelecek. Mesela Ezgi'yi kim taciz edecek ve ne zaman edecek? Herkes bunu merak ediyor. Kurgunun en güzel yerlerine, en güzel bölümleri, en etkileyici şekilde yazmaya çalışıyorum ancak okurlarımdan bu ilgiyi göremiyorum. Sözüm belirli kişilerin dışında. Onlar kendilerini biliyorlar. İyi seyirler.
Gökkuşağını görmek istiyorsam, yağmurda ıslanacakmışım. Vay amk lan. Kutay reise bak sen hele. Şair oldu çıktı başımıza. Derken zilin çalmasıyla kasvetli havamızdan çıkıp kapıya gittik. Yemekler gelmişti. Beni yine bir adım gerisinde bırakarak ödemeyi yaptıktan sonra dan diye kapıyı kapattı.
"Elin piçi geliyor kapıya, senin ne işin var Ezgi?" Ay tövbeler olsun. Ne işim var acaba?
"Kim geldi kızım?" Babama cevap verip elimdeki poşetleri mutfağa götürdüm. Babamın tepsisini hazırlayıp Kutay'ın eline tutuşturduktan sonra masaya bardak falan koydum. Odamın kapısı tıklatıp kafamın yarısını içeriye soktuğumda sarmaş dolaş yatağımda yatan bir çift gördüm. Benim masumane yatağımı emellerine alet ediyorlar diyecektim ki, vazgeçtim.
"Uyudu," dedi Murat sessizce. "Yemek?"
"Daha sonra yeriz yenge..." Kapıyı sessizce kapatıp mutfağa girdim. Biz yemeklerimizi yerken bir kere daha zil çaldı. Çünkü bizim ev yol geçen hanıydı. Mahalle kahvesiydi. Gelen giden eksik olmuyordu ki, bu işe sevinen tek kişi babamdı. Evde ses duymayı özlediğini söylemiş Kutay oğluna.
Elektrik erkekleriyle beraber Gülcan ve Çiğdem gelmişti. Yemeklerimizi bitirdikten sonra babam odasına geçtiğini söyleyerek gitti. Bizde salonda oturup olayı anlattık.
"Yani Dilara, amcaya yardım ediyor, anladık. Sonra seni beklediği yeri arıyor, anladık. Ama bu adam kim?"
"Dilara uyuyor. Uyanınca daha iyi hisseder kendini muhtemelen. O amcayı bile o adam ayarlamış olabilir. Cebinden not çıktı. Başka kim koyabilir ki? Cinler periler koymadı ya."
"Valla yenge ben bekliyorum. Adam büyü bile yaptırmış olabilir. Bu psikopat heriften her şeyi beklerim. Bak size de büyü yaptı, 2 günde pat diye sevgili oldunuz." Acaba Eray'ı öldürsem kaç sene yatarım? Ama neyse ki olay ciddiydi de ona kafa yoramayacak kadar akıllı bir insanım.
"Kızları tek bırakmıyoruz," dedi Kutay, "Eray sen Çiğdem'i alıyorsun evden, eve bırakıyorsun. Murat Dilara'nın yanından ayrılmıyor. Beni biliyorsunuz..." derken Eray Çiğdem'le konuşmaya başladı. Onu biliyoruz canım zaten. Maşallah kıçımın mahalle bekçiliğini yapıyor. Allah razı olsun.
"Tecavüzcü katil grubunun en yakışıklı erkeği senin yanında olacak Çiğdem. Ne hissediyorsun?" diye sordu gülerek. Ayağa kalkıp kendini gösterdi. Bir gün elimde kalacak ya, hadi hayırlısı. Ayrıca da burada reisin var. Ne demek en yakışıklısı amk? Allah çarpar be. Kuldan utanmıyorsun ondan utan.
Çiğdem küçümser gibi bakarak, "Sen misin yakışıklı?" diye sordu alay edercesine, "Kıçıma kaç göz çizsem senden daha yakışıklı olur be."
"Kız," deyip Çiğdem'e doğru eğildi salak çocuk, "Senin kıçın o kadar güzel mi be?" Kutay araya girmese, "Elimde kalırsın çocuk!" diyen Çiğdem'in elinde kalacaktı. Çünkü kalkıp boğazına yapışmıştı. Aferin ressamlık kızı. Böyle devam annem.
"Eray, oğlum sen mal mısın? Bir kızla nasıl konuşuyorsun ibne herif?"
"Pardon reis, bir an şey edemedim." Ne edemedin it direk?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDA SAPIK VAR (Serisi)
Jugendliteratur17 sene öncesinde bu proje hazırlanmıştı. Proje hayata geçerken kime vuracağı belli değildi. Ezgi'ye dokundu rüzgarı, Kutay'a değdi Ezgi kokusu. Var oluş sebeplerini unutturdu başlarındaki hasta ruh. Kayboldular, birbirlerinde buldular kendileri...