Ezgi'yi özledim be. Aslında Mısra ve Aykut'a özel bölüm yazmak istiyordum ama yarışmaya gönderdiğim için uzun bir süre oradan bölüm atamam. Çünkü güncelleme yapmamam gerekiyor. Yaparsam henüz bitmemiş sanılacak ve bu yüzden değerlendirmeye alınmayacak. Hadi iyi okumalar.
"Tecavüz edilmiş olabilir..."
Bu cümlenin üzerinden tam tamına 3 saat 58 dakika 21 saniye geçti. O saat bir saattir aklımdaki tek şey bunun gerçek olup olmadığıydı. Tecavüz edildiyse kendisi de intihar etmiş olabilirdi ki, bu çok kötüydü. Bir başkası tarafından öldürülmüş olma ihtimali çok yüksekti ve bu da çok kötüydü. Tecavüz edilip öldürülmüş olma ihtimali, işte bu enlerin baş tacıydı.
Kafayı yiyorum kafayı. Elime alıp camdan dışarıya atasım geliyor. Her türlü ihtimal beynimin içini yiyip bitiriyor. Her yerden vuruyor zaten. Bir yerden vurmasa şaşarım ki. Parasızlık diz boyu, disiplin kapıda, Ayşenur mevzusu başımın üstünde tepiniyor.
Camdan kapkaranlık gökyüzüne baka baka havanın aydınlanmasını izledim. Gözümü kırptım, ama uyuyamadım. Kalkıp okula gidecekmiş gibi hazırlanıp erkenden devlete gittim. Bugün disiplin kuruluna gideceğimiz için derslere giremeyecektik. Ama babama bunu belli etmeyeyim diye okul saatimde evden çıkmıştım. İki gün bölüm dersine girmemek demek, bir nevi kendimi sur kapısından aşağıya atacak kadar delirmem demek. Kızlara da akşamki mevzuyu haber vermedim. En azından Fatih abiden kesin bir sonuç alana kadar susmalıydım. Kendi düştüğüm dolu boşluğa, nasıl şey ben de bilmiyorum, onları da düşüremezdim. Öğlene kadar devlette boş boş oturup sadece Ayşenur'u düşündüm.
Hatta bir ara Ayfer teyzeyi aradım, Ali Mert sürekli ablasını soruyormuş ama cevap veremiyorlarmış. Ne diyecekler ki zaten?
Disiplin kurulunun toplanacağı müdür binasına girip toplantı odasının önünde 5 dakika 12 saniye bekledikten sonra kavak bok kafalısı geldi. Selam vermemek için başka yöne döndüm. Ama o selam vermekten kaçınmadı.
"Naber ressamlık giderlisi?" Ben ona lakap takıyorum ya, o da bana takıyor. Jeneratör beyinli.
"Cevap vermeyecek kadar kaba olduğunu bilmezdim ressamlık kızlarının." Kabaymış, eben kabadır. Zaten senin yüzünden disipline gittim, bir de utanmadan konuşmamı bekliyor.
Öğretmenler tek tek içeriye girmeye başladıkları zaman ikimizde sustuk. Daha doğrusu kavak suratlı sustu, çünkü bir tek konuşan kişi oydu. Öğretmenler içeriye girdiği an tekrar konuşmaya başladı.
"Ezgi, o odada ne yapıyordun?"
"Kutay, seni ilgilendirmiyor." İkimizde yan yana sadece kafalarımızı birbirimize çevirmiştik.
"Bana bu okulda genel olarak, reis, derler," dedi tek kaşını kaldırarak.
"Bana bu okulda bir tane adam göster, sözünü dinleyeceğim bir tane adam."
"Ben," dedi kendini göstererek. Göstermeseydi şaşardım zaten. "Benim sözüm geçer bu okulda."
"Peki benim umurumda mı sanıyorsun?"
5 saniye boyunca bakışları sadece ağız çevremde gezdi. "Olacak, bir gün umurunda olacak."
İçeriden adımızı seslendikleri zaman beraber toplantı odasına girdik. 14 tane öğretmenin 5'i bayan, 9'u erkekti. Müdür tam karşımızda baş köşede 15. öğretmen ve 10. erkek rolünü üstleniyordu.
"Ezgi Türkoğlu, Kutay Aksoy," dedi Nuri hoca.
"Benim hocam."
"Benim hocam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDA SAPIK VAR (Serisi)
Ficção Adolescente17 sene öncesinde bu proje hazırlanmıştı. Proje hayata geçerken kime vuracağı belli değildi. Ezgi'ye dokundu rüzgarı, Kutay'a değdi Ezgi kokusu. Var oluş sebeplerini unutturdu başlarındaki hasta ruh. Kayboldular, birbirlerinde buldular kendileri...