Bölüm 40

2.6K 454 598
                                    

2 gün çok işim var. Yeni bölümü ne zaman atarım bilmiyorum.
Varya gene güzel bir bomba atıyorum kucağınıza. Sindire sindire okuyun bakalım. İyi seyirler. ucarnevin çak dostum. Bu bölüm benden sana gelsin.

Öğlen molasına çıktığımızda Sazan denen elemanı yanımıza çağırdık. Ona, gidip dünkü nöbetçi kız, yani Sevda'yla tekrar görüşüp görüşmediğini sordum. Sazan falan ama çakal çocuk. Teneffüste telefonunu dahi kurcalamış. Akşamla ilgili herhangi bir şey aramış. Ama kızın masum olduğunu söyledi. Hatta onlar baygınken kaç kere arayıp, mesaj atıp nerede olduğunu sormuş. Yazık Sazan'a. Kız bugün trip atmış ona, pek bir üzgündü. Adamlar bizim ne yapacağımızı bildikleri için bizi tuzağa düşürmüşler. Şimdi tuzağa düşürme sırası bizdeydi.

Bizim reislerin efendisinin eli de gayet iyiydi. Sınıftakilere ne söyledi bilmem. Kimse ne oldu diye sormuyordu bile. Kravatımı çıkarıp revirden sargı bezi almış, kravatımı da kanlı kanlı getirip verdi elime. Gidip yıkadım. Başka ne yapacaktım ki?

Okuldan çıkarken güvenlik Ahmet abinin yanına uğradık. "Naber Ahmet abi?" diye sordu Kutay.

"İyiyim be abim. Bildiğiniz gibi. Siz nasılsınız? Okuldan bir gittiniz, bir geldiniz. Geldiniz hepimizi de şok ettiniz valla."

"Biraz öyle oldu abi de, ben de biraz şok oldum gelince," dedim ima yaparak.

"O neden abicim?"

"Bugün okulda bir çocuk gördüm. Bildiğin dede gibi sakallı geziyordu valla. Eskiden sen öylesini okula sokmazdın, biz yokken çok şey değişmiş..."

"Mümkün değil abicim," dedi asla kabul etmeyerek, "Hayatta giremez öylesi..."

"Gözünden kaçmış olabilir mi?" diye sordu Kutay kaşlarını çatarak. Bir yakalarsa o çocuğu ecdadını belleyecek de dur bakalım. Ahmet abi de Kutay ecdat bellesin diye sabahki kamera görüntülerini açtı. Hızlı bir şekilde okula giriş saatlerini bulup, hızlı bir şekilde herkese baktı ama öyle birisi öğrenci girişinden girmiyordu. Ben dedim ama. O çocuk bu okuldan değil. Bize kendini kanıtlayınca salağa yatıp Ahmet abinin yanından ayrıldık. Şimdilik aklımda herhangi bir plan yoktu. Fail o kişi olamazdı. O yandaşıydı. Olsa karşıma çıkamazdı. Zaten mantıklı düşünün, eğer onu kolay bulacağım bir kişi olsaydı neden pat diye karşıma çıkıp kendini gösterirdi? Yada onca şeyi düşünüp yapan kişi geri zekalı olmadığına göre sırama böcek koyup sonra bana kendini göstermezdi. Anlayın işte. O kişi fail değildi. Suç ortağıydı. İş çözüldüğü zaman onu da bulacaktık. Ceza işleyen, suçunu çekecekti.

"Annen nasıl?" diye sordum Kutay'a bizim eve giderken.

"Aynı. Değişen bir şey yok Ezgi. Arada tarağı eline alıyor, boş boş bakıyor." Bir daha gitmek şart oldu o kadının yanına. Zaten de söz verdim, ilk müsait anımda gideceğim.

Eve uğrayıp babamı görmek istedim. Çünkü telefonumun olmadığından haberi yoktu. Aynı zamanda dün eve gelmediğimden de.

"Baba naber?" deyip kocaman sarıldım. Uzun zamandır böyle sarılmadığımızı söylemiştim. Dün gece orada her an ölecekmiş gibi hissetmiştim kendimi. Anı değerlendirmek gerekiyordu.

"İyilik Ezgito ama müsaade et de Kutay'la da görüşeyim. Mahallenin diline düştünüz," dedi dalga geçer gibi.

"Nasılsın Ercan amca?" Valla Kutay bile babamdan daha olgun bir erkek. Hayır, 45 yaşında bir adam kızı mahallenin diline düştü diye güler mi be?

"İyilik oğlum, sen nasılsın? Bizim kız nasıl verdi mahallenin ağzının payını?" Harbi harbi zevk alıyordu.

"Ben de o konuyu konuşmaya geldim Ercan amca. Sen Ezgi'yi verdin ama ben vazgeçtim. Böyle cazgır kızla evlenmem ben. Hayatımı mahveder." Evlenmek? What is your name?

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin