Bölüm 48

2.1K 455 376
                                    


Bebek için hayırlı olsun yazan herkese çok teşekkür ederim. Bölüm yazmaktan kimseye cevap veremedim kusura bakmayın. Hepinizi seviyorum. İyi seyirler.

Ezgi'nin anlatımıyla...

Bir gece oldu. Dilara, Çiğdem, Gülcan ve Fatih abi bizde kaldılar. Akşam olunca herkes toplanıyor, duadan sonra herkes dağılıyordu. Doğru düzgün uyuyamıyordum. Uyuduğumda kabuslar görüp uyanıyordum. Yine 2 dakika 42 saniye önce geçen gece gördüğüm devasa yangınla uyandım. Dilara başımda alnımdaki teri siliyordu.

Zorla ağzıma yemek tıkıyorlardı. Fatma teyze her seferinde, "Ölenle ölünmez kızım," diyordu, ölesim geliyordu. Ölsem de kurtulsam diyordum sürekli içimden. Yaşadığım kabus dolu günlerden kurtulurdum. Yaşayamadığım güzel anılarımı geride bırakırdım. Ölüm şu anda bana çok yakın geliyordu. Kutay bir o kadar uzaktı.

28 arama yaptım. 28'inde de ulaşamadım. İnsan böyle bir zamanda beni nasıl yalnız bırakırdı? Ayşenur'un annesi, babası bile geldi. Sınıftaki kızların hepsinin ailesi geldi. Okuldaki öğrencilerin 100'de 90'ı geldi. Bütün öğretmenlerim geldi. Kutay gelmedi.

2 gece oldu. Kabus dolu sayılı dakikalarda uyuduğum uykular haram gibiydi. Zaten isteyerek uyumuyordum. Ağlamaktan sızıp kalıyordum. Bu gece yanımda Dilara ve Murat kaldı. İkisi benden gizli konuşurlarken duydum. Onlarda Kutay'a ulaşamıyorlarmış.

Zil çalınca Dilara kapıyı açtı. Muhtemelen bir komşudur deyip kalkmadım yataktan. Babamın yatağında uyuyordum 2 gecedir. En son gece onunla beraber uyumuştuk, korkmuştum. Şimdi ne hissettiğimi bilmiyordum.

"Ezgi," dedi Dilara kapıyı açtığında, "Misafirin var bebeğim. Hadi kalk..."

"Kalkmasın," dedi gelen kişi, "Ben girerim onun yanına..." Ses Mercan halaya aitti. İster istemez kalkıp oturdum. Odaya yaşlı gözleriyle girdiğini gördüğümde durmayan gözlerim yine akmaya başladılar.

"Ah benim kuzum," deyip sarıldı, ikimiz de 1 dakika 8 saniye boyunca hıçkırarak ağladık. "Başın sağ olsun yavrum. Allah peygamber sabrı versin..."

"Nereden haberin oldu Mercan hala? Kutay mı söyledi?" diye sordum geri çekilerek, "Kutay nerede, neden gelmiyor?"

"Bilmiyoruz kızım. Bizde bilmiyoruz nerede olduğunu." O da bilmiyorsa, ne bileyim? Kim bilir ki?

"Gelmedi," dedim ağlayarak, "Sen nasıl öğrendin?" Kapıda duran Murat'ı işaret etti. "Cenaze günü geldiğinde öğrendim. Herkes Kutay'ı arıyor ama kimse bilmiyor yerini..."

Başımı eğip ağlamaya devam ettiğim zaman Murat ve Dilara içeriye girdiler. "Beni yalnız bırakmazdı. Böyle bir durumda hiç bırakmazdı. Ama yok," dedim çaresizce ellerimi kaldırarak. Babamın biricik damadıydı o. Neredesin Kutay?

"Gelir yavrum. Gelir kızım. Sen bırak şimdi onu, sen iyi olmaya bak. Bak yemek getirdim size, ısıtıp yersiniz. Benim çok vaktim yok, biliyorsun yengemin yanına gitmem lazım. Benim kızı bıraktım yanında..."

"Nasıl oldu?" diye sordum sessizce. Diğerlerinin haberi yoktu. "Daha iyi..."

Komşularda getiriyorlardı yemek. Fatma teyze tepsi tepsi kahvaltı hazırlayıp indiriyordu. Kimse boş bırakmıyordu ama eksiktim. Benim canım yemek istemiyordu. Benim canım babamı istiyordu. Kutay'ı istiyordu. Babam öldü, gelmeyecekti ama Kutay da mı? Acaba babasının bana yaptığı muameleden sonra kendine yediremedi mi? Kötü bir şey mi düşünüyordu? Neden yoktu? Neden yanıma gelmiyordu?

Murat Mercan halayı bırakıp geldikten sonra ikisi de yanımda oturdular. "Ezgi," dedi Dilara, "Aranızda en son ne geçti? Bir tahmin var mı?" Anlatamazdım. Kutay yanımda olsa babasının bu yaptığını söylememi istemezdi.

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin