Bölüm 31

2.6K 463 1K
                                    

Ana. Gene ben geldim ya. Bugün benim doğum günüm olmasına rağmen yine bölüm yazdım ve attım. O kadar heyecanlı ilerliyoruz ki elimden bırakmak istemiyorum. Sürekli yazmak istiyorum. Aklımda onlarca olay var ve hepsini sıraya koyuyorum. Burada sanırım yolumuz uzun. Daha bir çok bölüm gelecek. Bu heyecanı kaçırmamak adına bölümleri dikkatli okuyup bol bol yorum atalım. Hatta fikir alışverişinde falan bulunalım. Mesela daha neler olabilir?

Bu bölümde _DOLUNAY_188 arkadaşımıza gelsin. Yorumlarını tek tek okuyacağım kız. Paragraflara atmayı unutma. Haydi iyi seyirler.

Keşke bu hayatta yaşamak istediğimiz olayları seçebilseydik. Ama o zaman herkes kendisine çok rahat ve kolay bir yaşam şekli seçerdi. Bu sefer insan olmaktan çıkardık. Her duyguyu bilmeyen bir kişiye insan diyebilir miydik? Sınanmamız gerekiyordu. Bir şekilde sınanmak zorundaydık. Böyle olduğu zaman güzel zamanların kıymetini anlayabilirdik anca. Konuşamadığımızı düşünüyorum, o zaman konuşmanın kıymetini nasıl bilecektik? Görmediğimizi mesela... Hadi uzuvları geçtim, gülemediğinizi düşünsenize... Ne kadar kötü değil mi? Çok da sıkıcı olurdu. Çekilmezdi açıkçası. O yüzden elimizde olmayan şeyler için üzüleceğimize, elimizdekilerin kıymetini bilerek mutlu olmalıydık ve doğal olarak gülmeliydik. Hepimizin derdi var satır karşimler. Hepimizin bir sınavı var. O yüzden yaşadığımız her saniyeye şükür etmeliyiz. Saçma sapan triplerden uzak olalım. Boş verin saçımız kahverengi olsun. Sarı olmak zorunda değil ya. Ama saçımız olsun en azından. Haksız mıyım?

Kadını nazikçe uzandığı yerden kaldırıp koltuğa yaslanmasını sağladıktan sonra ayağa kalktı. Bana doğru bakıp eliyle yanına çağırdı.

"Anne seni bir arkadaşımla tanıştıracağım." İyi de bu kadın çok kötü görünüyor.

4'te 3'ü beyazlamış sarıya dönük kumral saçları çok yıprak görünüyordu, darmadağınıktı. Yeşil gözlerinin üzerine göz kapakları düşmüş, gözlerine yorgunluk hissi veriyordu. Teni beyaz ama halsiz ve bitkin duruyordu. Göz altları morarmış, halkalar oluşmuştu. Çok zayıftı. Hem de aşırı zayıftı. Üzerindeki pijamalar dökülüyordu.

"Merhaba," dediğimde sesimin titrediğini fark ettim. Boğazımı temizleyip elini öpmek için eğilirken Kutay engelledi. Kadın da zaten boş bir şekilde bakıyordu yüzüme.

"Ben Ezgi, Kutay'ın okuldan arkadaşıyım..." Anca bunlar çıkıyordu ağzımdan. Kadının görüntüsü çok kötüydü. Berbat bir halde yıkılmış görünüyordu. Gözlerinin yeşili beyazlarının kızarıklığından neredeyse gözükmeyecek hale gelmişti.

Arkamızda duran ikili koltuğa oturduğumuzda gözlerimi kadından alamıyordum. Aslında böyle dikkatli bakmak istemiyorum ki zaten Kutay yanlış anlayacak diye ödüm bokuma karışıyordu. Bakışlarımı evin içinde gezdirmeye başladığım zaman kadının bakışlarını üzerimde hissediyordum. Bir anlık tekrar gözlerine baktığımda gözleri doldu. Neyi vardı bu kadının?

"Anne Ezgi okuldan arkadaşım, demişti az önce. Halam bugün gelmeyecek, yanında biz duracağız." Kadın hiçbir tepki vermeden öylece gözlerime bakıyordu. Halası mı geliyordu her gün?

"Yemekte en sevdiğin şeyi yapmaya karar verdik. Gelirken markete uğramıştık, sevdiğin her şeyden aldım." Annesine alışveriş yapmıştı demek ki. Acaba en sevdiği şey neydi? Ne yapacaktık?

"İstediğin bir şey var mı anne?" Kadın donuk bir şekilde gözlerime bakarken içimden ılık ılık bir şeyler akıyordu. Hiç konuşmuyordu ama Kutay sanki konuşturmak ister gibi sürekli bir şeyler söylüyordu. Neden böyle gözlerime bakıyordu?

"Reklam girdi, kanalı değiştireyim mi anne?" Neden kadın bana bakarken gözleri doldu? Allah'ım yardım et. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Neden buraya geldik? Bu kadın niye bu halde?

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin