Evime gelip 105 gün sonra huzurla uyumuş bir insan olarak uyandım sabaha. 15 Kasım'ın üzerinden 105 gün geçmişti. Kutay akşam bana trip atmaya devam etmiş, hatta evime bırakıp ses etmeden evine dönmüş olsa bile Ayşenur'un yaşıyor olması, Nuri'nin ve yandaşlarının cezalarını çekiyor olması içimde büyüyen Uludağ'ın sönmüş yanardağ olmasına seviniyordum. Kutay'la aramızı bir şekilde düzeltirdik, bunu biliyordum ama öğrendiği gerçeklerden sonra bu durumu nasıl atlatacağına karar veremiyordum.
Sessiz sedasız ve alışkanlık yüzünden okula gitmeyecek dahi olsam erkenden uyanıp yatağımda pineklemek güzel bir duyguydu. Mesela sağımdan soluma dönerken ne yapacağız diye düşünmüyordum, solumdan sağıma dönerken Ayşenur için gözlerim dolmuyordu. Gerinip sırtüstü yatmaya başladığımdan 5 saniye sonra zilin çalmasıyla şaşırarak yataktan kalktım. Sabahın köründe ya Kutay gelirdi, diyordum ama Kutay değildi. Muhtemelen ana oğul hasret gidererek uyuyorlardı ve bana karşı tribi devam edecekti.
Kapıyı açıp daire kapısının kilitlerini açtığım gibi merakla merdivenlere baktım. Karşim geliyordu. Hem de koşa koşa merdivenleri çıkarak geliyordu. Şu an rüyadan farksızdı. Sabahın köründe nasıl uyanıp geldiği benden meraklı Sebo'nun içine dert olmuştu.
"Günaydın karşim," dedi düne göre çok iyi görünerek. Hala yüksek sesle konuştuğu için kolundan tutup ayakkabılarıyla içeriye soktum. "Sessiz ol karşim, herkes uyuyor." Onun arkasından Ozan gözlerinin içi parlarken ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdi.
Ayşenur beni duymayıp yüksek sesle konuşmaya devam ederken boynuma heyecanla sarıldı. "Uyansınlar amk. Saat kaç oldu..."
"7'ye 18 dakika var karşim." dediğimde Ozan konuşmaya girdi.
"Akşam erken uyumuştu, sabah erkenden uyanıp beni de uyandırdı..." Onlar ellerindeki poşetlerle mutfağa giderken odamdan hırka alıp üzerime geçirdim, Kutay'a mesaj atmak için telefonu elime alıp mutfağa gitmeye başladım.
"E napıyorsun karşim? Ben mi uyandırdım?" Bu kıza kısık sesi nasıl alıştıracağız acaba? Yüksek sese 105 günde alıştığı gibi, kısık sese 105 günde alışırsa yandık. Hepimizin kulaklarında sorun olacağı kesin. Ama canı sağolsun. İsterse kulaklarımı bile keserim.
"Karşim sen yokken az uyumaya alıştım. Malum okul saati olduğu için de siz gelmeden 9 dakika 28 saniye önce uyanmıştım. Yatak keyfi yapıyordum." Çay suyu koyup onlara döndüm.
"Ben biliyordum ki," dedi omzunu silkerek, Ozan'a döndü, "Demedim mi ben sana Ezgi bu işi anlar diye?"
"Dedin aşkım, valla dedin. Bende beklemiyordum açıkçası. Kutay beni arayıp Ezgi'nin yaptıklarını anlatana kadar hiçbir şeyden haberim yoktu. Bir seferinde bizim okulu bile bastılar hatta. Ortalık karıştı, seneler sonra düz lise ve meslek lisesi kavga etti."
"Tüh be," dedi Ayşenur elini masaya vurarak, "Kavgayı da kaçırdık, iyi mi?"
"Sen iste, bugün gider çıkışlarını basarız karşim. Üzme kendini," dedim gülerek, yanındaki sandalyeyi çekip oturduğumda elimi eline koydum. "İyisin değil mi? İyi olacaksın artık..."
"Ben iyiydim karrrşim. O pezevenk cezasını çekecek ya, daha ne isterim lan? Ben onu orada öldürmeyi bile düşündüm ama o tekstil kızı çok korkuyordu. Gerçi kolay değil, benden daha fazla kaldı orada. Ben yanına gidene kadar yalnızmış. Karanlık olduğu için çok korkuyordu."
"Aşkım ama bak babanın dediği gibi, senin de psikolojik destek alman lazım. İstemiyorum deme, kolundan tutar götürürüm." dedi Ozan otoriter bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKULDA SAPIK VAR (Serisi)
أدب المراهقين17 sene öncesinde bu proje hazırlanmıştı. Proje hayata geçerken kime vuracağı belli değildi. Ezgi'ye dokundu rüzgarı, Kutay'a değdi Ezgi kokusu. Var oluş sebeplerini unutturdu başlarındaki hasta ruh. Kayboldular, birbirlerinde buldular kendileri...