Bölüm 62

2.3K 420 337
                                    

Herkes güzel tahminlerde bulundu ancak anladığım kadarıyla herkes kendi etkilendiği ve hikayede üzerinde durduğum yerleri yazmış. Ama benim etkilendiğim yer orası değil.

En çok etkilendiğim, beni derinden yaralayan yer Ezgi'nin Ayşenur'a karşı olan sevgisi. Her gece gökyüzünde ona bakıp bir şeyler düşünmesi beni çok etkiliyor. Düşünüyorum da şimdi böyle dostluklar yok mesela. Herkes işine geldiği gibi arkadaş. Ama Ezgi ve diğerleri öyle değil. O dostluk bana hep mehtap ve Mısra arasındaki dostluğu hatırlatıyor. Sürekli Ayşenur için uğraşması ona söyledikleri o ince düşünceleri beni yazarken en etkileyen yer mesela.

3 dakika 38 saniyedir sıramda oturmuş, 7 sene önce bu sırada oturan Mısra reis için yazılmış, 'Güzel suratlım' yazısını izliyordum. 7 sene önce meslek liseleri arasında yapılan, kaderi ressamlık bölümünün belirlediği bir yarışmada herkes 2 kişi çalışırken o, tek başına çalışarak okulumuzu birinci yapmış. Duyduğumda çok sevinmiştim. Pes etmeyen, olayların üzerine giden, korkmayan bir yapısı varmış. O zamanların acımasız reisi Aykut abiyi kendisine aşık etmiş, hatta esrar gibi bir beladan kurtulması için amaçsızca yardımcı olmuş. Yılmamış. Esrarı bırakan reis alkole vermiş kendisini. Keş reis dermiş ona. Haklıymış. Geçirdiği bir kaza sonucu iki böbreğinin birden iflas ettiğini söyleyen doktora tek böbreğini vererek sevdiği adamı kurtarmış. Bu süre zarfında aile içinde gördüğü kötü muamele yüzünden hasta olmuş ama Aykut reis o iyileşsin diye kendinden vazgeçmiş.

Bizim Kutay reisle hikayemiz farklıydı. Ne yalan söyleyeyim, en başında da dediğim gibi, bu hikaye çirkindi. Tek güzel yanı Kutay'ın ve Ayşenur hariç ressamlık kızlarının yanımda olmasıydı. Mısra reis ve Aykut reis gibi değildik. Onları tanımıyorum ama onların güzel bir aşkları varmış. Fedakarlık üzerine kurulan bir aşk... Benzerlikler olmasına rağmen biz birbirimiz için uğraşmıyorduk. Onlar birbirleri için uğraşırken biz, başkaları için uğraşıyorduk. Karşimiz için, arkadaşımız için, dostluğumuz için... Ama ilgilenmem gereken diğer konuları bir kenara yazıp şu anki durumumuza odaklanmaya karar verdim.

İşaret parmağım yazının üzerinde dolaşırken bir anda ayağa kalkıp elimi sıraya vurdum. Kendimi o an Mısra reis gibi hissettim. Eminim o yarışmanın olduğu gün, o da böyle bir bilinmezliğin içine girip sonunda çıkmayı başarmıştı. Bende onun izinden bilmediği bir askeri olarak giderek elimden geleni yapacaktım.

"Ne oldu Ezgi?" diye sordu Dilara.

"Herkes toplansın, müdürümüz Rahmi beyle konuşmaya gidiyoruz."

Sınıftan çıkıp Kutay'a seslendim. Elektrik erkeklerini de yanımıza alarak müdürün binasına geçtik. İlk kez düşündüğüm şeyi Ayşenur'a bakarak düşünmemiştim. İlk kez sırama bakarak aklıma bir fikir gelmişti. Bunu, o sıranın vermiş olduğu kudrete bağlayıp müdürün odasına girdim.

"Hayırdır çocuklar, ne oldu?"

"Hocam," dedim sert bir sesle, "Bizim okuldan atıldığımız zaman, hatta daha öncesinde, Kutay'la uzaklaştırma cezası aldığımız zamandan bu yana uğraştığımız bir şey var." Olayı en başından sonuna kadar izah etmemiz 16 dakika 47 saniyemizi almış olsa bile anlatmıştık.

"İzin verin hocam. Artık bütün okula duyuralım bu durumu. Bugüne kadar sakladık ama saklamanın bir anlamı yok artık. Buse ve Ayşenur'un ailesi perişan durumda. Bizler öyle..."

"Ne yapmamı istiyorsunuz çocuklar?" diye sordu anlayışlı bir sesle. Adam şoka girdi resmen. Gözleri iki katına çıktı.

"Okuldaki tüm sınıfları büyük bahçeye gelmeleri emrini vermeniz yeterli. Siz izin verirseniz ve herkes oraya toplanırsa, gerisini bize bırakın. Size anlattığımız gibi onlara da anlatalım. Herkes bilsin artık. Tecavüzcü bir katili hoca olarak bu okulda istemiyoruz. Bu adamın bir an önce bulunması ve cezasını çekmesi gerekiyor."

OKULDA SAPIK VAR (Serisi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin